82) ABANT PLATFORMU, NEDEN ERBİL’DE?

Yayin Tarihi 15 Şubat, 2009 
Kategori SİYASİ

CEMAAT’İN ERBİL TOPLANTISININ

GÖZDEN KAÇAN AYRINTILARI

Bir süredir “cemaate” yakın Abant Platformu’nun Kürt Sorunu konusundaki çabasını takip ediyoruz. Abant Platformu, geçtiğimiz Eylül ayında Diyarbakır’da “Kürt Sorunu” üzerine gerçekleştirmek istediği toplantıyı PKK’nın tehdidi nedeniyle ertelemek zorunda kalmıştı. Platform, toplantı yeri için Erbil’i seçti.

Cemaat bu seçimiyle bir anlamda Barzani’nin başkentini kendisi için Diyarbakır’dan daha güvenli bulduğunu gösterdi. Bu günlerde Abant Platformu’nun düzenlediği toplantıya Türk Büyükelçiliği’nden de üst düzey katılımın olacağı konuşuluyor.
Ayrıca toplantıyı açacak isim de cemaatin tercihlerini göstermesi bakımından oldukça önemli. Toplantı Neçirvan Barzani’nin konuşmasıyla başlayacak.
 Biraz şaşırtıcı değil mi? Türkiye’nin Kuzey Irak’a dönük faaliyetine hep karşı çıkan Barzani Hareketi’nin cemaatin yollarına gül dökmesi yalnız cemaatin değil Barzani’nin de tercihlerini göstermiyor mu?
Peki neden? Neden cemaat Erbil’e gidiyor? Ya da neden Barzani cemaati Erbil’e çağırıyor?
Daha ilginç olanı, Yasemin Çongar’ın yakın dostu Henri Barkey’in bu konu ile ne ilgisi var?
Bu soruların bulmak için Türk dış politikasının önümüzdeki dönem tercihlerini nasıl şekillendireceğini bilmemiz açısından önemli. Hele Dışişleri Bakanı’nın cemaatin en sevdiği bakanı olduğu düşünülürse bir anlamda bu toplantının Dışişleri’nin Erbil’e uzanışı olarak algılamak mümkün.
Zaten büyükelçiliğin en üst düzeyde harekete geçmesi de bu desteğin göstergesi.

Cemaat Kuzey Irak’a kritik bir dönemde gidiyor.
Zira, Irak’ta 2003’te Amerikan işgali ile başlayan “Kürt Baharı” sona eriyor. Irak’taki tüm gelişmeler bunu gösteriyor. İsterseniz bunu şöyle açıklayalım.
 1) Noam Chomsky, 9 Mart 2007 tarihinde The Guardian gazetesinde “ABD, Irak’ta güvenilir bir kukla devlet kuramadı ve çekilmesi, kaynakların kontrolünü riske atması anlamına gelecek” yazmıştı. Gerçekten de ABD, Irak’tan çekilme anlaşmasını imzaladı ancak ardında kendi hükümetini kuramadan gidiyor. ABD’nin gidişine en çok KDP ve KYB gibi Kürt hareketleri üzülüyor. Çünkü Kürtler dışarıdan da olsa kendilerine garantör olan bir gücü en azından görünürde kaybedecekler.

2) Irak’ta Maliki Başkanlığı’nda kurulan Ulusal Birlik Hükümeti beklenmedik bir politika sergiledi. Maliki Hükümeti ABD’nin Irak’a girişinden sonra merkezi yapısı zayıflamış Irak’ta yeniden merkezi yetkileri artırmaya çalışıyor. Örneğin Maliki, Anayasa’nın değiştirerek, yerel parlamentolara verilen pek çok yasama yetkisini merkezi hükümet lehine düzenleme doğrultusunda adım atıyor. Yakın zamanda Barzani ile Maliki arasında yaşanan sertleşmede bu yetki paylaşımı tartışmasının önemi büyük. Yetki paylaşımı meselesi oldukça önemli. Unutmayalım ki, Irak Kürtleri ile Irak merkezi hükümeti arasındaki yetki paylaşımının Irak’ta 1930’lar sonrasında defalarca çatışmaya yol açmıştır.

3) Irak’ta önemli bir kısmını laik unsurların oluşturduğu, kamuoyunda artık kanıksanmış adlarıyla “Sünni Araplar” yeniden siyaset sahnesinde. 2005 seçimlerini boykot eden bu topluluk, son seçimlere katıldı ve artık siyasetin vazgeçilmez bir parçası haline geldi.

4)  Maliki’nin kurmak istediği “Aşiret Konseyleri” de Barzani tarafından tepki ile karşılandı. Aşiret denilince Türkiye aşiretleri ile benzer bir yapı anlaşılmamalı. Irak’ı bilenler aşiret yapısının Irak tarihindeki öneminin altını çizerler. Çünkü Irak’ta kurulan aşiret konseyleri aslında Irak’ta mezhepsel çatışmayı sonlandıracak ve birleşik bir Irak yaratacak önemli organlardan bir tanesi. Bu organa Barzani’nin tepkisi bu nedenle oldukça sert oldu. Mesut Barzani bu konseylere katılacak aşiretleri “vatan haini” ilan edeceğini açıkladı. Ayrıca bu aşiretlerin işgal öncesinde Baas Partisi’ni desteklediği unutulmamalı.

5) Sünni Arap unsurların siyasete girmesi ve aşiret konseylerinin kurulması sayesinde artık Irak’ta El Kaide’ye yakın İslamcı unsurlar oldukça azaldı. köktenci El Kaide tarzı eylemlerin sesi çok duyulmuyor.

6) Bu gelişmeler özellikle iki grup için oldukça olumsuz sonuçlara neden oldu. Irak’ın Kuzeyi’nde ayrılıkçı hareketlerde başı çeken Kürt Partileri, güneyde ise İran yanlısı Şiiler. Irak’ta oluşan bu yeni durum Irak’ın bir arada yaşama fikrini yeniden canlandırdı. Ayrı yaşamak isteyenlerin ise moralini bozdu.

7) Nitekim Irak’ta seçimlere böyle bir atmosferde gidildi. Peki kim kazandı? Irak’ta ABD’nin oluşturduğu etnik kompozisyonda bir partiyi göstermek zor. Ama Irak’ta son seçimlerde kazananın “Irak’ın birleşik yapısı” olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Irak Halkı en kritik bölgelerde Sünni veya Şii, “Birleşik Irak”’ı savunan partilere oy verdi.

8-Örnek olsun diye açıklayalım. Seçimin önemli noktalarından biri olan El Anbar’da Ulusalcı Arap Hareketi’nin temsilcisi olan Salih Mutlak liderliğindeki Irak Ulusal Projesi %17.6 oy aldı. Böylelikle El Anbar taraftarları, mezhepçi İslamcılık’a karşı tercihini gösterdi.

9) Bağdat’ta Maliki’nin başını çektiği “Hukuk Devleti” listeleri %38 gibi büyük bir oy oranıyla birinci oldu. Maliki’nin hem İran yanlısı Şiiler’e hem de Kuzey’deki ayrılıkçı Kürt Partileri’ne karşı olduğunu unutmamak gerekir. Yine Maliki’nin hareketi olan “Hukuk Devleti” bir başka önemli noktada, Basra’da %37 gibi bir oranla seçimleri kazandı. Kerbela, Necef gibi kritik bölgelerde de sonuç benzer oldu. Bu da Maliki’nin İran yanlısı ve merkezi hükümete karşı olan Güney’de ki Şii unsurlara karşı bir zaferi olarak yorumlandı. Kısacası Şii bölgelerde El Hekim ve Sadr Grubu seçimlerin mağlubu oldu.

10). Elbette Irak’ın pek çok bölgesi önemli. Ancak Kuzey’e doğru seçimlerdeki oy oranlarına bakmak seçimleri Barzani’nin kaybettiğini söylemek için sanırım yeterli olacak. Örneğin Kürt siyaseti için önemli noktalardan olan Musul (Ninova) Bölgesi’nde Sünni Arap aşiretlerin oluşturduğu El Hadba % 48,4 oy oranı ile birinci olurken, Kürdistan İttifakı %25,5 oy oranına sahip olabildi.
Yine Kürdistan Cephesi’nden beklentinin yüksek olduğu Diyala’da Adnan Duleymi ve Tarık El Haşimi’nin kontrolünde olan Sünni-İslamcı ve Arap “Uzlaşma Cephesi” %21,1 oy oranı ile birinci parti oldu. Kürdistan İttifakı %17,2 oy oranı ile ikinci oldu. Kısacası Barzani, Sünni Araplar’ın katılması ile seçimleri büyük farkla kaybetti.

11) Bu seçim sonuçları Irak’ta mevcut durumun meşruiyetin tartışılmasını da beraberinde getirdi. Celal Talabani’nin “nasıl Irak Cumhurbaşkanı olduğunu” artık Irak’ta herkes tartışıyor. Talabani’nin koltuğu her zamankinden daha çok sallanıyor. Ayrıca halen statüsünün ne olacağı belli olmayan ve bu nedenle seçim yapılamayan Kerkük’e sadece birkaç hafta önce Irak Ordu Birlikleri’nin girme girişiminin Barzani’nin ABD nezninde çabaları ile durdurulduğunu hatırlatalım. Kısacası Irak’ta artık ABD’den aldığı destek ile Irak’ta birleşik bir siyasi yapının kuruluşunu engelleyen KDP ve KYB gibi yapıların geleceği tartışmalı. İlk siyasi deprem bunların sonunu hazırlayabilir. Tekrar söylemek gerekirse “Kürt Baharı” artık bitti.

Yasemin Çongar’ın arkadaşı

İşte cemaat Kuzey Irak’a bu siyasi değişimin yaşandığı bir dönemde gidiyor. Tam da bu dönemde tesadüf değil, Kuzey Irak’ta ki bölgesel yönetim Türkiye’yi hatırladı.
 Elbette cemaat de bu zor gününde Barzani’yi unutmadı.
 Geçtiğimiz hafta Washington’da Carnegie Endowment’ta “Kürdistan Üzerine Çatışmayı Önleme” başlıklı bir konferans gerçekleşti. Konferansa cemaatin oldukça dikkate aldığını bildiğimiz Yasemin Çongar’ın yakın dostu Henry Barkey’in konuşmaları damgasını vurdu. Barkey, kısaca Irak’ta federalizmin güçlendirilmesini talep ediyor, Kürtler’in merkezi hükümete rağmen kendi kendilerini yönetmelerinden söz ediyordu. Ancak Barkey’in bunun Türkiye’nin desteği olmadan gerçekleşemeyeceğini söylemesi oldukça ilginçti. Barkey aynı konuşmada merkezi Irak yönetimini de eleştiriyordu. Kısacası Barkey, Türkiye’nin Barzani lehine Irak’a müdahil olmasını istiyordu.

Kısacası cemaat Irak’ta Kürt Baharı’nın bittiği, merkezi hükümetin günden güne Barzani Hareketi’nin üstüne gittiği, Barzani’nin seçimleri kaybettiği şartlarda Erbil’e gidiyor. Çünkü Barzani’nin bu şartlarda kurtuluş için Türkiye’ye ihtiyacı var. Barzani Hareketi, Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’a müdahalesine karşı olduğuna göre bu durumda devreye cemaatin girmesi gerekiyor.
Cemaatin gücü, bu desteği Barzani’ye sağlamaya  yeter mi bilinmez?
Ama cemaatin de bunun karşılığında Barzani üzerinden Türkiye Kürtleri’ni kendisine katma projesinin başarılı olup olamayacağı bu günden kestirilemez.
Son günlerde pek çok fikir dergisinde yeniden “Yeni Osmanlıcılık” tartışmalarının yapıldığı dönemde, cemaatin Kuzey Irak’a seferi oldukça tartışılacak gibi görünüyor.

Barış Terkoğlu
Odatv.com

Paylaş:

Yorumlar

“82) ABANT PLATFORMU, NEDEN ERBİL’DE?” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. Ertuğrul Kapusuzoğlu yorum tarihi 15 Şubat, 2009 03:50

    Bu yazıyı okuyunca…
    İstanbul’un işgalinde…
    İngiliz ajanı Papaz Frew ile işbirlikçi Molla Said’in dostluklarını hatırladım.
    Niçin acaba.
    Papaz ve Molla.
    Papaz ve Molla’nın dostluk ve işbirliğinden, binlerce Türk ve Müslüman kanı dökülmüştü.

    Tarih ibret içindir.
    Sadece almayana değil, masumlara da ders verir.
    Acı dersler.

Yorum yap