36) GELENEKSEL KÜLTÜRÜMÜZDE, SAYILAR-1

Yayin Tarihi 15 Nisan, 2008 
Kategori KÜLTÜREL

GELENEKSEL KÜLTÜRÜMÜZDE SAYILAR

image00139.jpg

—————————————————————————————-

Türk kültüründe sayılar çok önemli bir yere sahiptir. Bunların büyük bir bölümü dini inanmalardan kaynaklanmaktadır.

İnançlar yaşam biçiminizi doğrudan doğruya etkilemekte, bu etki, edebiyatımızda, sanatımızda, müziğimizde, halk oyunlarımızda kendini göstermektedir.

Bazı sayıların kültürümüzdeki işlevi İslamiyet öncesi sosyal hayatımıza dayanmakta. Kimi sayılar destan ve masallarımızda önemli ölçüde yer almaktadır.

Edebiyatımızda da dinin etkisi çok fazladır. İslâmi inanışlar gerek halk, gerekse divan edebiyatında önemli ölçüde kendini hissettirmektedir.

İslâm dininde bazı sayılar kursal bir özellik taşır. Bir, Üç, Dört, Beş, Yedi, Dokuz, On iki, Kırk vb. sayıların dini bakımdan çeşitli anlamlan bulunmaktadır. Kutsal özellik taşıyan bu sayıların anlamları çeşitli yazılarca nesir biçiminde işlenirken, âşıklar tarafından da şiirlerde sık sık dile getirilmiştir.

Geleneksel kültürümüzde sayılar üzerine kurulan inançlan kaynaklarını hem İslam dinine hem de Orta Asya yaşayışına ve Şamanizm’e dayanmaktadır.

Destanlarımızda, masallarımızda, hikayelerimizde, şiirlerimizde ve günlük yaşayışımızda sık sık rastladığımız sayıları geleneksel kültürümüzde ve âşıkların dilinde şu şekilde belirlemek mümkündür.

Bir Sayısı

İslâm dininde bir sayısı Allah’ı ifade eder. Allah birdir ve tektir.

Dede Korkut’ta… yerde geçen bir sayısı âşıklarımızın dilinde ve telinde:

Onlar birdir bir oluptur

Halk içinde sır oluptur

Tecellide nur oluptur

Allah bir Muhammet Ali

(Pir Sultan Abdal)

biçiminde sıkça dile getirilmiştir.

Şah-ı Merdan kullarıyız

Biz biriz birkaç değiliz

Kanaat ile yürürüz

İllâ tokuz aç değiliz

(Hatayi)

Üç Sayısı

Geleneksel kültürümüzde ve âşıkların dilinde en çok işlenen sayılardan biridir. H.Avni, Şaman dininin esaslarına göre âlem üç bölümden meydana gelmiştir, deyip bunları:

a) Yeryüzü (orta dünya)

b) Yer altındaki karanlık dünya (aşağıdaki dünya)

c) Gökteki nur âlemi (yukarıdaki dünya)

biçiminde açıklamaktadır(1)

Ziya Gökalp de: “Şamanizm, yukarıdaki semayı önce üç kat tasavvur

etmiştir. Oğuzun sağ kolu üç oktan oluştuğu için, yukarıdaki semanın üç

oktan olması tabii olarak kabul edilmektedir. Yakutlar’daki ateşin üç

çeşitten olmasının sebebi de kâinatın üç bölümden meydana gelmesi

yüzündendir.” Demektedir(2)

Türk kültürü ve geleneksel kültürümüzde üç sayısı ile ilgili hususlarda çok değişik biçimde rastlanmaktadır. Bunların bazılarını şu şekilde belirlemek mümkündür:

• Eski Türk efsanelerinde üç sayısına çeşitli motiflerde rastlanmaktadır.

Türklere göre insan, evrenin üç önemli varlığından biri olarak kabul edilir.

Türk mitolojisinde de ilahlar Gök tanrı, Yer Sular ve Yağız Yer olmak üzere üçe ayrılır.

• Bir Türk efsanesinde terazi burcu, üç ana yıldızla iki yan yıldızdan oluşmuştur. Üç yıldız göğe kaçan geyikleri, iki yıldız ise onları kovalayan avcı ile yayı olmuşlardır. Terazi burcunun üç yıldızı çoğu Türk efsanelerinde, usta bir avcı tarafından amansız bir şekilde kovalanan ve canını kurtarmak için kendilerini göğe atan “üç geyik” gibi tasavvur edilmiştir(3)

• Karluk Türkleri üç aşiretten meydana gelmiştir.

• Oğuz menkıbesine göre Oğuz Han üç gün annesinin sütünü emmemiş, annesi üç gece gördüğü rüya sonucu rüyasında kendisine söylenen şekilde hareket etmişti.

• Oğuz’un oğullarından biri bayrağında sembol olarak altın bir yay üzerine üç gümüş ok kullanmıştır.

• Göç destanın rivayetinde Boğu Han’a Tanrı tarafından verilmiş üç karga bulunmaktadır. Bu kargalar memleketin her yerinde olup bitenden hakana haber getirmişlerdir(4)

• Çin Türklerinde düğün merasimi üç aşamada yapılır. Gelin kız kocasının evine geldikten sonra üç gün kocası, kaynanası ve kayın babasıyla karşı karşıya gelmesi yasaktır.

Manas destanında da üç sayısının ön planda olduğu görülür. Manas’ta rastladığımız üç sayısı ile ilgili unsurlardan bazıları şöyledir.

• Manas’in elde tuttuğu yerlerden birinin adı Üç Koşay’ dır.

• Semetay üç gece aynı rüyayı görür.

• Manas üç gün kimse ile konuşmaz.

• Kırgızlar’in ayrılmaz yiğitleri üç tanedir.

• Manas’m önüne üç kız gelip yüzlerini yırtarak ağıt söylerler.

• Dede Korkut hikâyelerinden de üç sayısının 43 defa aldığı görülmektedir. Bunlardan bazıları şöyledir. • Bamsı Beyrek hikâyesinde Bey yiğit, düşmandan esir bezirgan ve

malları kurtarınca karşılık olarak üç şey beğenir.

• Dede Korkut’un yakarışı ile Deli Kaçar’ın eli yukarıda kalınca, bacısını vermeye razı olur ve üç kere ağızından ikrar eyler.

• Çoban sapan ile yere bir taş atınca o yerde üç yıl ot bitmez.

• Dirse Han Oğlu Boğaç han hikâyesinde Dirse Han’ın oğlu Boğaç, üç kabile çocuğu ile aşık oylar, üzerine gelen boğadan üç oğlan kaçar Boğaç kaçamaz.

• Bayındır han Begil’i üç gün av eti ile besler.

Üç sayısı Atasözlerimizde ve Deyimlerimizde:

• Er oyunu üçe kadar

• Üç nal ile bir ata kalmak

• Üçe beşe bakmamak

• Üç aşağı beş yukarı

• Balık ile misafir üç gün sonra kokmaya başlar,

biçiminde yer aldığı gibi bilmecelerimizde de:

Üçü üçler çağıdır Üçü

cennet bağıdır Üçü

derler devşirir Üçü

vurur dağıtır (Mevsimler)

biçiminde rastlanmakta olup; masallarda da “üç güm üç gece, gökten üç elma düştü, padişahın üç oğlu, üç zaman sonra ” gibi söyleyişlerle sık sık çıkmaktadır.

Üç sayısı Alevi toplumu için de çok önemli olup üçler sözü ile Allah, Hz. Muhammet, Hz. Ali ifade edilmektedir. Samanlarda da üçer aşkına üç çift kalkıp samah oynar.

Köroğlu destanında da önemli bir yeri olan üç sayısı için destanda

Köroğlu’nun:

Süremedim kara günün demini

Giyemedim güveyilik donumu

Üç gün oldu kır at yemez yemini

Söylen Demircioğlu durmasın gelsin

biçiminde söyleşi görülmektedir.

Âşıkların dilinde ise:

İşte bu deme gelince

Üç kez doğdum annenden

Niceyavru uçurdum

Nice âşiyâneden (Kaygısız Abdal)

Kudret tarafından üç melek geldi

Cebrail emretti, aflâke saldı

Anda coşan ruhu ikiye böldü

Can, hasret kalemin çalandır Haydar (Sadık)

Dört Sayısı

Dört sayısı İslam felsefesinde ve halk inanışlarında bazı temel unsurları nitelendirmek için kullanılır. Bunlardan bazıları Dört unsur, Dört kitap, Dört Mezhep (Hanefi, Safi, Maliki, Hanbeli)’dir.

Bektaşilikte tasavvuftan gelen Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat kavramları “Dört Kapı” ifadesiyle anlatılır.

Aşıkların dilinde en çok kullanılan dört kapı kavramı:

Dervişin dört yanında dört ulu kapı gerek

Nereye bakar ise gündüz ola gecesi

Bu şeriat güç olur Tarikat yokuş olur

Marifet sarplı durur Hakikattir yücesi (Yunus Emre)

Tarikat imam gerek

Bir tasdik imam gerek

Talip bu dört kapının

Varından tamam gerek (Kul Ahmet)

deyişlerinde olduğu gibi sık sık dile getirilmişler, kimi zaman da:

Açıldı hak kapısı

Sunuldu aşk dolusu

O dört kapıdan içre

Girenin canına hû (Kemteri)

Yaratmıştır onsekiz bin alemi

Cebrail arştan indirdi kelâmı

Dört kapının yazdığı kalemi

Diyen bilmez bilen demez ne seyran (Derviş Mehmet)

Dört kitap dötr mezhep adem eşyadır

Ol mahbubun ismi ruha gıdadır

Söyleyen söyleten nutk-ı Huda ‘dır

Tûti lisân eden kendidir kendi (Seyrani)

Dört melek halketti Halak-ı cihan

Birer hizmet üzre müekkil her an

Mikâil’e Baran Cibril’e Kur’ân

Azrail ‘e ervah İsrafil ‘e Sûr (Dertli)

Dinleyip öğüdün almayan kişi

Dinin tarikatın bilmeyen kişi

Dört mezhep nedendir görmeyen kişi

Harap olur nice kuldur efendim (Kul Himet)

deyişlerinde belirtildiği gibi dört kapının yanı sıra dört mezhebi işaret etmişlerdir.

Beş Sayısı

İslâm inancında önemli bir yer tutan beş sayısı çoğu kaynaklarda beş vakit namaz olarak gösterilir. Bunun dışında elde beş parmak vardır.

Hattatlar Allah yazısını genellikle el şeklinde yazarlar. Ayrıca beş demekle Ehl-i Beyt kastedilir. Ehl-i Beyt, Hz. Muhammet, Hz. Ali, Hz. Patıma, Hz. Hasan ve Hüseyin’dir.

Âşıkların dilinde:

Vaiz olsan camilerde şakısan

Beş vaktini kılmayana kakışan

Dört kitabı ders eylese okusan

 Ali evliyadır bilmeyince fayda yok (Sefil Ahmet)

deyişinde olduğu gibi kimi zaman beş vakit namaz olarak belirtilirken, kimi zaman da:

Üçler beşler o kapıyı açtılar

Muhabbete misk ü amber saçtılar

Haklıyı haksızı orda seçtiler

Suçlu olanlara yer bulunur mu (Sakine Bacı)

Üçler dü âlemde birliğe y ettin

Beşler de önlerin dâmenin tuttu

Birlik lokmasını yediler yuttu

Dümeni pak olan pirler de billah (İlhami)

deyişlerinde olduğu gibi Ehl-i Beyt kastedilmektedir.

YAZININ DEVAMI:

http://www.yenidenergenekon.com/36-geleneksel-kulturumuzde-sayilar-2/

Paylaş:

Yorumlar

“36) GELENEKSEL KÜLTÜRÜMÜZDE, SAYILAR-1” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. ZÜHAL ASMA yorum tarihi 15 Nisan, 2008 03:17

    EFENDİM,ÖYLE İYİ GELDİKİ:) BEYNİM SANKİ BOMBOSDU!BİRDEN BUNLARA İHTİYACI VARDI!BİR BÖLÜMÜNÜ OKUMUSDUM.AMA FEVKALADE GEREKLİ.4’DE YUNUS EMRENİN*TARİKAT İMAN GEREK* ANLAMI GARİP GELDİ?TARİKAT BENİ HAPSEDER DÜSÜNCE OLARAK.KENDİMİ HİCE SAYDIRIR.BELKİ O YÜZDEN TERS GELDİ.7’MUHTESEMDİ:) EN SANSSIZ 9’DU.BUGÜN SANKİ EPEYCE EKSİLEN BİR MİLLETMİSİZ GİBİ GELDİ::((NEDEN TÜRKLÜGÜN GEREGİNİ YAPAMADIK!NEDEN KORUYAMADIK:(SANIRIM BUNDA ASALETİN BÜYÜK ÖNEMİ VAR.
    TEKRAR TESEKKÜR EDERİM.
    HOSKALINIZ.

  2. nisa alaca yorum tarihi 31 Mayıs, 2010 09:11

    güzellllllllllllll……….

Yorum yap