31/1) MATURİDİLİK, EŞARİLİK VE SİYASAL İSLAMCILIK.

Yayin Tarihi 7 Aralık, 2007 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

MATURİDİLİK,  EŞARİLİK  VE  SİYASAL  İSLAMCILIK

image00121.jpg 

 İMAM MATURİDİ’NİN, SEMERKAND ŞEHRİNDEKİ TÜRBESİ

MATURUDİLİK VE EŞARİLİK NEDİR?

Maturidilik ve Eşarilik, ehli sünnet inancına sahip Müslümanların itikatta mezhepleri olarak kabul ettikleri, birbirine paralel ancak bazı noktalarda da birbirine tamamen zıt iki İslam yorumudur. Bu yorumları yapan İmam Maturidi ve İmam Eşari’den dolayı bu isimleri almışlardır. Maturidi düşünceyi Eşari düşünceden ayıran en önemli özellik akla verdiği önemdir. Akıl, insanları hayvanlardan ayıran en önemli özelliktir. Bu özelliği dikkate almayan bir inanç yapısı ne kadar gerçekçi ve ilahi olabilir ki? Allah’ın insanlara bahşettiği akıl nimetini insanların kullanmaması, onu iptal ederek yaşamaya çalışması, yaratanın da arzusuna terstir. İslam kaynaklarında, Kur’an ve hadislerde pek çok yerde “Akıl sahipleri”ne hitaplar vardır. İşte İmam Maturidi insana insan olma özelliğini veren ve hayvanlardan ayıran akıl nimetine gereken önemi vermiştir. Türk milletinin bilinen tarihlerden bu yana, yaşadığı inanç sistemlerinde akla gereken değeri vermiş olduğuna dikkat edilirse, milletimizin bugünkü inanç sisteminde aklı gerektiği yere koyan büyük Türk alimi İmam Maturidi’nin ne kadar önemli bir iş yaptığı daha iyi anlaşılır.

“İslâm dünyasında hicri ikinci asırdan itibaren bir taraftan akla dayanan felsefî ilimler tercüme ve te’lif yoluyla yayılırken, diğer yandan yine akla ehemmiyet veren Mu’tezile ortaya çıkmış ve akaid görüş ve kanaatlerini yaymaya başlamıştı. Nakle bağlılığı ve teslimiyeti şiar edinen selef akidesi bu yeni cereyana karşı pek başarılı olamıyordu. Halife Memun Mutezileyi resmi devlet görüşü yapması ile bu mezhep yaygınlaşmaya başlamıştı.(218/833) Buna karşılık       İslâm dünyasında usül-üddin konusunda yeni izah tarzlarına ihtiyaç vardı. Bu yeni izah tarzları nakle bağlı kalmakla birlikte akla da ehemmiyet verecek selef metodu ile Mu’tezile mezhebinin iyi yanlarını birleştirmeliydi. Bu yeni ihtiyacı karşılayan “ehl-i sünnet ilmi kelâmı” nı oluşturan, Maveraünnehir’de Ebu Mansur el-Maturidi ve Irak’ta Ebu Hasan el-Eşari (324/946) olmuştur.” [1]

“İmam Ebul-Hasen el-Eş’arî ile İmam Ebu Mansur el-Matüridî, Ehli Sünnet akidesini yayma gayesinde ve pek çok izahlarının neticelerinde birleşiyorlarsa da; her ikisinin Kelâm metodları birbirlerininkinden az çok farklıdır. Şüphesiz her iki kelâmcı da Kur’an’ın ihtiva ettiği akaidi, akıl ve mantığı bürhanlarla isbat etmeye çalışıyorlardı. Çünkü selim akıl ile sahih nakil asla çatışmazdı. Fakat Matüridî, Eş’arî’nin verdiği önemden daha fazla akla değer veriyordu.”[2]

“Matüridî ile Eş’ari arasındaki başlıca fikir ayrılıkları şunlardır:

1.     Cüz’i irade:
Eş’arilere göre cüz’i iradeyi Allah yaratır. Matüridîlere göre ise cüz’i iradeyi Allah yaratmaz

2.     Hüsün ve kubuh:
Eş’arilere göre hüsün ve kubuh, yani bir şeyin iyi veya kötü olduğu aklen bilinemez. Hüsün ve kubuh , Allah’ın emir ve nehiyleriyle bilinir. Allah bir şeyi emrettiyse o şey iyidir. Allah bir şeyi yasak etti ise o şey kötüdür.

Matüridîlere göre ise hüsün ve kubuh akıl ile idrak olunur. Emir ve nehiy bir şeyin iyi veya kötü olduğuna delalet eder. Herhangi bir şey iyi ise Allah onu emretmiştir. Kötü ise Allah onu yasak etmiştir.

3.     Allah’ı tanıma:
Eş’ariler, Allah’ı tanımanın şer’an vacip olduğunu söylerler. Matüridîler ise Allah’ı tanımanın aklen vacip olduğu fikrindedirler.

4.     Tekvin:
Eş’ariler tekvini itibarî bir sıfat olarak kabul ederler. Hakikî sıfat olarak kabul etmezler. Matüridîler ise tekvinin, kudret ve irade gibi hakiki bir sıfat olduğunu söylerler.

5.     Kula gücü yetmeyecek şeyleri teklif:
Eş’arilere göre Allah’ın kula gücü yetmeyecek şeyleri teklif etmesi caizdir. Mesela cisimleri yaratmak gibi. Matüridîlere göre ise Allah’ın kulun gücü yetmeyeceği şeyleri ona teklif etmesi caiz değildir.

6.     İlliyet ve hikmet:
Eş’ariler ‘Allah’ın fiileri için sebep aranamaz’ der. Onun fiileri hikmet ile bağlı da değildir. Çünkü Allah yaptığından sorumlu değildir. Sorumlu olan kullardır.

Matüridîlere göre Allah abesten münezzehtir. Allah’ın fiilleri hikmeti icabı meydana gelir. Çünkü Allah Hakîm’dir, Alîm’dir. Allah tekvinî fiilerinde ve teklifî hükümlerinde hikmetini gösterdi ve irade etti. Hasılı Allah’ın fiileri hikmeti ile bağlıdır ve fiiller bir sebebe bağlıdır. Bu Allah’ın abesle meşgul olmasının icabıdır. Allah yaptıklarından sorumlu değildir.

7.     Ezelde ma’duma hitap:
Eşariye’ye göre ma’duma ezelde ilahî hitap taalluk eder. Buna göre Allah ezelde Mükellim’dir. Matüridîye’ye göre Allah ezelde Mükellim değildir. Çünkü ma’duma ezelde ilahi hitap taalluk etmez.

8.     Nübüvvet için Cinsiyet:
Eş’arilere göre nübüvvet için erkeklik şart değildir, kadınlar da nebi olabilirler. Nitekim Meryem, Asiye, Sare, Hacer, Havva ve Hz. Musa’nın annesi nebidirler.Nübüvvetin Matüridîlere göre ise nübüvvetin şartlarından birisi erkek olmaktır. Kadınlar nebi olamazlar.

9.     İbadetin ifası:
Eş’ariler müslim olmayanın ibadetle mükellef olduğu reyindedir. Onlara göre gayri müslimler bu sebeple de ceza görürler. Matüridîler ise, müslim olmayanların ibadeti ifa ile mükellef almadıkları reyindedirler. Onlar küfürden dolayı ceza görürler ve fakat ibadeti ifa etmedikleri için cezaya çarptırılmazlar.

10.  İrtidat:
Eş’arilerce mürted yeniden imana dönerse amelleri de avdet eder. Matüridîlere göre ise mürted imana dönse de amelleri avdet etmez.

11.  Tevbe-i ye’s:
Eş’arilerce tevbe-i ye’s makbüldür. Maturilerce makbul değildir.

12.  Kur’ân:
Eş’arilerce Kur’ân’ın bazı âyetleri, bazılarından büyüktür. Matüridîlere göre ise, büyük olamaz.”[3]

İMAM  MATURİDİ  KİMDİR? 

İmam Maturidi Türk’tür. İmam Maturidi, Maveraünnehir’deki kadim Türk kenti Semerkant şehrinin Matürid köyünde doğmuştur. Doğum tarihi konusunda net bilgi bulunmamakla birlikte, tarihçileri onun ölüm tarihinde ittifak ederler. Buna göre vefat tarihi 944 yılıdır. Doğduğu köyün bir Türk köyü olduğu bilinmesine rağmen, Türk’e hiç bir başarıyı layık görmeyenler ve “Araplaşmayı Müslüman olmak zannedenler”, bu başarılı alimin Türklüğünü bile inkara yeltenirler. Tıpkı İmam Ebu Hanife’nin, tıpkı Selahaddin Eyyubi’nin Türklüğünü inkar ettikleri gibi. İmam Maturidi’nin Türklüğünü inkar etmekte o kadar ileri gitmişlerdir ki, döneminde ve ondan sonraki dönemlerde İslam dünyasında çok geniş bir alanda fikirleri kabul görmesine rağmen, Türk’ten ve Türklükten rahatsız olanlar onu sürekli yok saymışlar ve unutturmaya çalışmışlardır. “Mensupları tarafından alemü’l-Hüdâ (Hidayet sancağı), İmamü-l Hüda (Hidayet önderi), İmamü-l Mütekellimin (Kelamcıların lideri) gibi lakaplarla anılmasına ve çevresinde çok ün yapıp sevilmesine rağmen ne tuhaftır ki pek çok tabakat ve mezhep tarihi kitaplarında isminden bahsedilmemiştir.”[4]  Ama güneş balçıkla sıvanamadığı için bunda başarılı olamamışlardır. Onun soyundan gelen ve inancını benimseyen bir lider olan Atatürk, kurduğu devletin inanç sistemi olarak onun aydınlık düşüncesini seçmiştir. İmam Maturidi, büyük Türk alimi İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin görüşlerini benimseyip,onun yolunu izlemiştir. Bir Kelamcı olarak onun düşüncelerini kendisine temel almıştır. Ebu Hanife’nin bu konuyla ilgisi ise şöyle izah edilmektedir:

“Ebû Hanife, Ehl–i Sünnet fakîhleri içinde ilk mütekellim (Kelamcı) olandır (Beyadî, 19). O, daha çok Hanefi Mezhebi’nin kendisine isnad edildiği büyük fıkıhçı olarak şöhret bulmuşsa da, İslâm itikad esaslarının şerh ve tedvinini esas alan hareketler de İmam’a çok şey borçludur. Ebû Hanife, fukaha arasında, akıl yürütmenin prensiplerini ve usûlünü benimseyen ve onları iman esasları ve dinî hükümler üzerinde çalışmak üzere tatbik eden ilk kelâmcıdır. Onun ve takipçilerinin, rey ve kıyas ehli olarak adlandırılmasının sebebi budur” (Şerif, 1:281). Ebû Hanife, Kelâm ve Fıkıh’ta öyle bir yere sahiptir ki, Mu’tezile, Mürcie ve Ehl–i Sünnet’in her biri, İmam’ın kendilerinden olduğunu iddia etmişlerdir.”[5]

Görüldüğü üzere, inancından taviz vermediği için dönemin yöneticileri tarafından zindanda şehit edilen İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin görüşleri, onun çizgisinde yürüyen İmam Maturidi tarafından sistemleştirilmiş ve bütün bir İslam dünyasının görüşüne sunulmuştur. İslam dünyasının çok geniş bir kesimi de bu görüşü benimsemiştir.

“İmam el-Matüridî tahsilindeki ilmi silsile itibariyle İmam-i Azam Ebu Hanife’nin görüşlerine ve onun mezhebine uyarak nakil yanında akla da büyük önem veren tutumunu benimsemiştir. Gerek Semerkant’ta ve gerekse civarında muhtelif fırka vemezhep ricaliyle giriştiği münazara ve mücadelelerde büyük başarılar elde etmiştir.”[6]

İmam Maturidi’nin Akla verdiği önem:

Maturidi, yaşadığı dönemde en büyük mücadeleyi, akıllarını kullanmaktan vazgeçip, sadece nakille yol gitmeyi savunanlara karşı vermiştir. Mücadelesinde çok büyük aşama kaydedip, İslam dünyasının çok geniş bir kesiminde yorumları ve değerlendirmeleri dikkate alınan bir insan olmuştur. Ona bu yolu açan, aklın aydınlığına olan inancı olmuştur. Allah’ın insanlara verdiği en önemli nimet olan aklı yok saymak, insanları hayvan veya bir robot mesabesinde görmektir. Nitekim insanları hayvanlardan ayıran en önemli özellik Allah tarafından kendisine ihsan edilen akıldır. Bu tartışmalardan bin yıl sonra bugün bile, bir kısım Müslümanların, Allah’ın kendilerine bahşettiği aklı iptal ederek, başkalarının akılları ile yaşıyor olmaları gerçekten çok üzücü bir durumdur. Müslümanların çektikleri pek çok sıkıntının temelinde de bu sorun yatmaktadır.

İmam Maturidi akıl konusunda şöyle der:

“Matüridî, Tevilatü’l-Kur’an ve Kitabü’t-Tevhid isimli eserlerinde aklî tefekkür ve istidlâli müdafaa eder; vahyin aklî delil getirmesini mutlaka gerekli görür. Akıl şaşar veya doğruyu bulamaz korkusuyla, sadece nakle dayanmayı gerekli gören fukaha ve hadisçilere karşı çıkar ve şöyle der:”İnsana aklını kullanmaktan vazgeçmeyi telkin eden, şeytanî vesveseden başka bir şey değildir. Çünkü şeytan, kişiyi aklının semeresinden alıkoyar, iyi fırsatlara nail olmak ve istediğini elde etmek için güvencelerini sarsar. Aklı kullanarak eşyayı düşünmek, onun prensip ve sonuçlarından gizli olanları bilmek içindir. Sonra bunlarda, eşyanın hâdis olduğuna ve bunları yaratanın varlığına, nefislerini şehvetlerine uymaktan alıkoyanlar için deliller vardır. Bilinsin ki, aklı kullanmaya engel olan, şeytanın vesvesesi ve işidir” (Kitabu’t-Tevhid s. 136).”[7]

Maturidi Düşüncede Kulların İrade Özgürlüğü

İmam Maturidinin düşüncesinde irade özgürlüğüne yaklaşım şu şekildedir: Bir külli irade vardır ve bu Allah’ın iradesidir. Bir de kulların kendilerinde, karşılaştıkları her konuda karar verirken kullandıkları, Allah’ın kendilerine vermiş olduğu cüz-i irade vardır. İnsanlar bu cüz-i iradeyi kullanarak eylemlerine karar verirler. Böylece, Allah’ın kullarını denemesi gerçekleşmiş olur. Bir tercih yapma konusunda insan, iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı, güzeli-çirkini ayırabilme yeteneğine sahip olarak yaratılmıştır. Bu yeteneğin temelinde akıl vardır. İnsanlara, elçiler aracılığı ile de yapması ve yapmaması gerekenler bildirilmiştir. Bundan sonrası insanın kendi ile baş başa kalmasıdır ki,bu noktada insanoğlu Allah’ın kendisine vermiş olduğu cüz-i iradeyi kullanır. Böylece Allah kulunu denemiş(imtihan etmiş) olur. İnsanın kullandığı cüz-i iradeyi yok saymak demek, insanın yaptığı kötü ve yanlış eylemlerden Allah’ı sorumlu tutmak anlamına gelir. İşte, Eşari düşünce ile, Maturidi düşünce arasındaki paralelliği bozan en önemli kırılma noktası bu noktadır. Eşari düşünce, insanların yaptıkları her türlü eylemin, Allah’ın iradesiyle(yaratmasıyla) olduğunu söyler. Maturidi düşünce ise, Allah’ın insanlara akıl verdiğini, insanların, akıllarını kullanarak, olaylar karşısında kendi özgür iradeleriyle bir tercih yaptıklarını, dolaysıyla da yaptıkları tercihten dolayı sorumlu olduklarını, işte Allah’ın kullarını imtihan etmesinin de bu şekilde gerçekleştiğini söyler.

İmam Maturidi’nin bu konudaki düşünceleri, “Tevhid” adlı eserinde şöyle izah edilmektedir:

“…Maturidi iradeyi fiil ile birlikte mütalaa etmekte olduğundan, fiillerinde kişinin kendisinin serbest olduğu şuurunda bulunmasını hür iradesinin var olduğu sonucunda, delil olarak kullanmaktadır. (et-Tevhid, 225, 226; Te’vilat, vr. 231a.)”[8]

“…Allah teala insanları yaratırken onlara iyi ile kötüyü birbirinden ayırd etme gücü de vermiştir. Alken güzel ile çirkini ayırd edebilecek, iyi ve kötü davranışları fark edebilecek güç ve bilgiye sahip olarak yaratılan bu insanların yaratılmasındaki gaye de onları denemektir… Allah tarafından, insanlara bazı şeylerden nefret eden ve bazılarına meyleden tabiatlar verilmiş ve onlara, nefret ettiklerinin bazen sonuçları itibarıyla güzel olduğu, meylettiklerinin de yine bazen sonuç itibarıyla kötü olduğu, akıllarına hitab edilerek, gösterilmiştir. Sonra sonucu iyi olan ve fakat tabiatlarına hoş gelmeyen şeyleri benimseyebilecek, tabiatlarına iyi, güzel geldiği halde sonucu iyi olmayan şeylere karşı koyabilecek kabiliyet de verilmiştir…. İmam el-Maturidi, insanın yaradılışı ve tabiatı konusunda yaptığı bu girişten sonra insanların tabi tutuldukları bu imtihanda eşit şartlar altında bırakıldıklarını, iyi ve kötünün onlara beyan edildiğini ifade etmektedir…(et-Tevhid, 221)”[9]

İmam Maturidi, İnsanların özgür iradelerini kullanmaları hakkında yukarıdaki açıklamaları yaparken, insan iradesinin, bilgisi dışında olmadığını da vurgular. Ve bu fiil-bilgi ilişkisini şöyle açıklar:

“Maturidi fiillerde insan düşüncesinin ulaşamadığı ve akılların değerlendiremediği durumların bulunduğunu ileri sürmektedir. (et-Tevhid. S.229) Maturidi’ye göre insan aklının, fiillerdeki bazı gaye ve maksatlara ulaşabildiği mümkün olabilirse de, fiillerin her yönünü ve ulaşacakları neticeleri bütün detayları ile bilmesi imkansızdır. Zaten insanlığa peygamberler gönderilmesinin sebeplerinden birisi de, insanların kavrayamayacakları, veya herkesin kavrayamayacağı, yanlışa düşeceği hususları onlara bildirmek olduğu da, Maturidi tarafından söz konusu edilmektedir. (et-Tevhid. S.229)”[10]

İmam Maturidi’nin Eserleri:

Maturidi’nin altmıştan fazla eser ortaya koyduğu bilinmekle beraber, bugüne kadar tespit edilebilen ve adları bilinen eserleri aşağıda sıralanmıştır. Bütün İslam dünyasını etkileyen bu büyük alimin bizlere bıraktığı tüm eserlerinin ortaya çıkarılması ve insanlığın bilgisine sunulabilmesi için, yeni yetişen nesiller içinden çıkacak ciddi araştırmacılara ihtiyaç vardır. Bu konuda en büyük sorumluluk da ilahiyatçı hocalara düşmektedir. 

Maturidi’nin kelam, cedel ve fırkalar hakkındaki eserleri: 

a–Kitab et–Tevhid

b-Risale fi’l’akaid

c-Şeru’l-fıkı’l-ekber

d- Redd–i Evâili’l–Edile li’l-Ka’bi

f- Reddu’l–Usûli’l–Hamse li’l-Bahili 

g- Reddu Kitabi’l–İmam li ba’di’r–revafıd

h-er-Redd ‘ale’l-karamita

ı-Reddü kitabi’l-Ka’bi fi va’idi’l-füssak

j-Beyanü vehmi’l-Mu’tezile

k- Kitab el–makalât

l-Kitabu tefsiri’l-esma’ ve’s-sıfat

Maturidi’nin usule dair eserleri: 

a-Me’ahizü’ş-şerai fi usuli’l-fıkh

b-el-Cedel fi usuli’l-fıkh

c-edüDürer fi usuli’d-din

d-el-Usul

Maturidi’nin tefsir ve Kur’an ilimlerine dair eserleri:

a-Te’vilatü’l-Kur’an

b-Risale fi ma la yecuzü’l-vakfu aleyhi fi’l-Kur’an

Maturidi’nin vasaya ve münacata dair eseri: 

a-Vasaya ve münacat”[11] 

YAZININ DEVAMI: http://www.yenidenergenekon.com/312-maturidilik-esarilik-ve-siyasal-islamcilik/

Paylaş:

Yorumlar

“31/1) MATURİDİLİK, EŞARİLİK VE SİYASAL İSLAMCILIK.” yazisina 7 Yorum yapilmis

  1. Samet Acar yorum tarihi 7 Aralık, 2007 22:33

    Muhterem Yılmaz Bey,dini düşünürlerin görüşlerini ortaya koyman önemli bir çalışmandır.Gerçekleri genç dimağlar bilmelidirler.Aksi takdirde bu bilgilere ulaşmaları araştırmaya bağlıdır.Hazır bilgileri önlerine koymak,kendini insanlığa adamış bilim insanlarının görevidir.Sağlığınızı diliyorum,nice bilim yazılarına devam diyorum.Şahsıma yüzlerce Email gelmektedir.Bilimin dışındaki dedikodulara zamanım yoktur.Acaroğlu

  2. otjıthd fjıdtrh yorum tarihi 27 Nisan, 2008 16:35

    iyi güzelde burada imam maturidinin türbesi yok lütfen türbesinide koyun din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden imam maturidinin hayatı performans konusunda ödevim var ne olur türbesiinide koyun

  3. Sedat ERGENÇ yorum tarihi 30 Eylül, 2008 22:28

    Semerkant’lı Türk İmam Maturi’den Allah razı olsun. Bütün dünya müslümanlarına ışık tutmuştur. Yorumlarında rütüeller/tören ve gösteriş yerine aklı ve öz’ü/samimiyeti benimsemiş ve önemsemiştir.
    Ancak sefalet içindeki İslam coğrafyasında bu büyük alimin düşünceleri maalesef Türkiye ile sınırlı denilebilir.
    Bu vesile ile Diyanet İşleri Başkanlığının sûnni yorum ve fetvalarının Cumhuriyetin kuruluşunda olduğu gibi bu dairede şekillenmesini temenni ediyorum.
    Yılmaz hocam irtibatımız neden koptu anlayamadım !!! :((
    Saygılarımla…

  4. beyda çelik yorum tarihi 11 Mayıs, 2009 21:53

    ödevime çok yardımcı oldu ALLAHrazı olsun ALLAH bütün müslümanların günahlarını affetsin AMİN

  5. 31/2) MATURİDİLİK, EŞARİLİK VE SİYASAL İSLAMCILIK. : Yeniden Ergenekon yorum tarihi 14 Kasım, 2010 15:37
  6. osman yaşar yorum tarihi 10 Mart, 2012 12:32

    ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM SAOLUN 😀

  7. rfgdtrgf yorum tarihi 17 Mart, 2012 18:23

    harikaydı güzel ii ama brz dha fzla yazmalıydnz ama yine de ii :D:D:D:D:D:D:D:D:D:D::):)

Yorum yap