30) “TÜRK” NE DEMEKTİR ?

Yayin Tarihi 21 Mart, 2008 
Kategori KÜLTÜREL

“Türk” Ne Demektir?

image00164.jpg

 

Türk Sözcüğü Dilbilimsel İrdelemesi

Türk sözcüğünün dilbilimsel irdelenmesinde, öncelikle Türkçe’nin bazı özelliklerine ve dilbilgisi kurallarına gereksinim vardır. Bu kural ve özellikler ışığında Türk sözcüğünün türü incelenilebilir ;

İlgili Dilbilgisi Kuralları :

1. Türkçe bir “ Kökdil “ dir. Türkçe tüm sözcükler kök sözcüklerden oluşur ve üretilir. Her ne kadar güncel dilde bazı kökler birkaç heceli olsa da kalık Türkçe de kökler tek hecelidir. Dilin en eski yapı taşları olan bu köklere özkök (Tek heceli kökler) diyebiliriz. Burada sözü geçen kökler özköktür.

2. Türkçe kök sözcükler anlamlıdır . Örneğin; koş, gel, su, o, kuş, öt, at, tut, vb. Kökü anlamsız olan sözcükler Türkçe değildir.

3. Hece bir solukta söylenen ses veya ses topluluğudur ve Türkçe de heceler bir, iki ve en çok üç seslidir. (Üç harflidir.) Bu kuralın dışında kalan sözcükler, Türk, Kürt, kurt, kork, vb. ya dönüşmüş kalık sözcükler ya da yaban sözcüklerdir . Bunların içinden Kalık Türkçe sözlerin bulunması için birer sözcük kazısına gereksinim vardır.

4.  Türkçe kök sözcükler, eylem kökü ise emir kipinde bulunurlar. Örneğin; al, uç, dur, ver, vb.

5.  Türkçe sözcükler aşağıda sıralanan üç biçimde sınıflandırılırlar;

Yalınç sözcükler ( Kök sözcükler ) . Örneğin ; koş, ver, ev, göz, kor, at, vb.

Türev sözcükler ( Kökten türemiş sözcükler ) Örneğin ; koşucu, vergi , evli, gözlük, vb.

Bileşik sözcükler ( iki sözcüğün bileşimden oluşan sözcükler.) Örneğin ; aktaş, gözlemevi, vb.

6.  Türkçe sözcüklerde iki sessiz harf yan yana gelmez ( Ünlü düşmesi hali dışında ) . Yani Türkçe de iki sessiz harf aralarında bir sesli harf olmadan söylenemez. Örneğin ; tk , lm , cş , vb. bunlar ancak aralarına bir sesli harf gelince söylenebilir. Tok , lam , coş , vb. Bu kuralın dışında kalan alt, üst, kork, vb. Türkçe sözcükler ünlü düşmesine uğramıştır ve söylenmelerinde bu hissedilir.

Türk Sözcüğünün Türü 

Bu bilgiler ışığında “Türk” sözcüğünün ne tür bir sözcük olduğu irdelenirse ;

1.  Türk sözcüğü bir kök ( yalınç ) sözcük müdür? ; Türk sözcüğü dört sesli olduğu için bir kök sözcük olamaz. Çünkü Türkçe kökler anlamlıdır ve en çok üç seslidir, bu kuralın dışında kalan kök sözcükler de anlamlıdır.

2.  Türk sözcüğü bir türev ( türetilmiş ) sözcük müdür? ; Türev sözcükler bir kök sözcüğün çeşitli ekler alması ile oluşur. Yani ilk heceleri bir yalınç sözcüktür. Türk sözcüğünün ilk hecesi “ tür “ dür. Tür sözcüğü üç sesli bir kök sözcüktür.

Tür :1- Çeşit ; 2-Ortak özellikleri olan bireylerin tümü ; 3- Kendi içinde bir birim olan ve üzerinde cins kavramının bulunduğu bir mantıksal kavram (TDK Sözlüğü6 ).

Tür sözcüğü ; ortak özelikleri olan bireyler topluluğunu özelikleriyle birlikte anlatan bir ad dır.

Türk sözcüğünün türev sözcük olması için tür sözcüğünün bir ek alması gerekir ki , burada tür – k eki almış olur. Bu ekin çekim eki olması beklenemez, dolayısıyla yapım eki olabilir ancak. “ k “ eki eylemden türetilmiş adıllarda vardır. Örneğin işle eyleminden “ işle – k “ adılı türemiştir. Ancak tür sözcüğü “r” ünsüzü ile bitiyor ve bir addır. Bu durumda Türk sözcüğünün bir türev sözcük olması söz konusu olamaz.

3. Türk sözcüğü bir bileşik sözcük müdür? ; Türk sözcüğünün , kök ve türev sözcük olmadığını belirlendiğine göre, eğer “ Türk “ sözcüğü öztürkçe ise geriye sadece bileşik sözcük olma olasılığı kalıyor. Türkçe de iki ayrı sözcüğün birleşerek oluşturduğu , yeni bir kavramı belirten sözcüğe bileşik sözcük denir.

Türk sözcüğünde k sesinin bir sözcük olmadığını biliyoruz. ( Tek sesli sözcükler ünlü harflerden oluşur, Örneğin ; o , a , e , u , vb. gibi. O halde “ tür – k “ de birinci sözcük “ tür ” ve ikinci sözcük ise ünlü düşmesine uğramış olan “ xk “ dır. Yani ikinci sözcük ilk harfi ünlü “x” olan iki harfli bir sözcüktür.

Bu noktada “x” k biçimindeki sözcüğü bulmak için Anadolu Türkçe’si dışında ki bazı lehçelere bakmak gereği doğuyor. Örneğin Tatarca da Türk sözcüğü “ Türük “ biçiminde yer alıyor ve bugünde böyle kullanılıyor. Türkçe lehçeler içinde en eski olanı Yakutça olarak bildiriliyor. Yakutça da Türk sözcüğü “ Türök “ biçiminde söyleniyor.

Bu durumda Türk sözcüğü ; “ Tür – ük “ ya da “ Tür – ök “ biçiminde olmalıdır. TDK 6 sözlüğünde ne ük ne de ök diye bir sözcüğe rastlanmıyor.

4.  Dünbilim ( tarih bilimi ) yardımıyla ; Ök sözcüğü ve kavramı Kalıktürkçe { Öntürkçe , İlktürkçe, Prototürkçe 1 } nin en eski ve ilk sözcüklerinden, kavramlarından biridir. Gök , tanrı , geyik, keçi , boğa , Tanrının görüntüsü ( temsilcisi ) kağan, anlamlarına gelen bu sözcük , ÖK pictogaram ı ( Qarataw mağarası Qazaqistan ) yazılı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kavramsal olarak ; evrensel (kozmosa dair) , Tanrısal, Tanrıya bağlı, Tanrı ( evren ) güvencesinde, evrene dayanan, evrenden gelen , varlık, olgu anlamına gelmektedir.

Asya da bu günden 16 bin yıl ile 8 bin yıl öncesine kadar yayılı çeşitli mağara yazıtlarında ortaya çıkmıştır. Okunuşu Kalıktürkçe de “ k “ sesi ve bu ses önünde gizli “ ö “ veya “ ü “ ile çeşitli Türkçe lehçelerde yer almaktadır.

Yazıtlarda “ tür-ök “ bir kültürel, toplumsal nitelik olarak kullanılmış, ırksal (soysal ) bir kavram olmamıştır. Bugün de kendini Türk olarak niteleyen toplulukların farklı ırklardan geldiği (sarı ırk, tunç derililer, beyaz ırk, vb.) antropolojide belirlenmiştir.

İrdeleme Sonucu

1.  İrdemele sonucunda Türk sözcüğünün “ Tür – ök “ biçiminde bileşik bir sözcük olduğu ortaya çıkmaktadır.

Tür : İnsan topluluğu anlamındadır ve başına geldiği ök sözcüğünün adılı olmuştur.

Ök : Evrene (kozmosa, Tanrıya) inanan ( bağlanan, güvenen, dayanan, ondan gelen) insan.

2.   Türk =Tür-ök : Ök-türü, Tanrıya ( Evrene ) bağlı ( inanan ) insan topluluğu ( türü ), anlamında bir öztürkçe addır.

3.   Böylece , ” Türk = Evrene bağlı, Tanrı güvencesinde, insan topluluğu, toplulukları. “ anlamına gelen öztürkçe bir sözcük olmaktadır.

Bu irdeleme ile sözlük bilgisinde oluşan değişimler

Türk sözcüğünün dilbilimsel irdelemesi ile sözcüğe ilişkin sözlük bilgileri de değişmiş olmaktadır. Değişen sözlük bilgileri sözcüğün anlamı ve türü ile ilgilidir.

Türk Sözcüğünün Anlamı

Türk sözcüğü ; Evrene ( kozmos ) bağlı, tanrının güvencesinde, evrenden gelen, insan topluluğu, türü anlamına gelen, öztürkçe bir bileşik sözcüktür.

Türk nedir ?

Türk Milleti’nin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. “Türk” sözü tarihin en eski çağlarından beri kullanılıyordu ve belirli bir kavmin yada kavimler birliğinin adı olarak mevcuttu.
Türkler’in köklü ve çok zengin bir tarihe ve kültüre sahip olması nedeniyle birçok bilim adamı “Türk” adının nereden geldiği hakkında araştırmalar yapmış, bu araştırmalar neticeside Türk adı ilk defa MÖ. XIV. yy’da “Tik” veya “Tikler” adıyla geçmeye başlamıştır.

Diğer bir görüşe göre ise Türk adı MÖ. XIV. yy’dan öncede var olduğudur. Zira Türk ırkının tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. Bu gerçeği kavmi ve milli mitolojilerde ve tarihi oluşumlarda izah eden eski kayıtlarda görmek mümkün olmaktadır.


Türk ırkının çok eski olması nedeniyle Türk adının nerden geldiği hakkında birçok iddia ve görüşler ileriye sürmüşlerdir. Buna göre,


— Heredotos’un doğu kavimleri arasında zikrettiği TARGİTAB’lar.
— İskit topraklarında doğdukları söylenen TYRKAE’ler
— Tevratta adı geçen Togarma’lar.
— Eski Hint kaynaklarında tesadüf edilen TURUKHA’lar veya THRAK’lar
— Eski Ön Asya çivili metinlerinde görülen TURUKKU’lar.
— Çin Kaynaklarında MÖ. I.yy’da rol oynadıkları belirtilen TİK veya Dİ’ler


Bizzat “Türk” adını taşıyan Türk kavimleri olarak gösterilmektedir.
İslam kaynaklarında yer alan İran menşeli “Zend – Avesta” rivayetleri ile İsrail menşeli “Tevrat” rivayetlerinde Nuh Peygamber’in torunu olan Yafes‘in oğlu “Türk” ile İran rivayetlerindeki Feridun’un oğlu “Türac” veya “Tur“un soyu Türk adını taşıyan ilk kavim olarak gösterilmek istenmiştir.”Avesta”da yer alan “Ebül Beşer”den  ,Cemil ve oğu Ferdiun’dan bahsedilmektedir. “Ferdidun ülkesi Salm, Irak ve Turak (Türk) ismindeki üç oğlu arasında pay etmiştir. Salma!a bugünkü İran ve havalisi, Irak’a bugünkü Irak ve havalisi ,Turak’a ise Orta Asya ve Çin havalisi düşmüştür. Feridun ölünce Irak, Salm’a saldırarak İran ve havalisini almış, daha sonra Turak’a saldırmıştır. Irak, Turak’ı yenememiş, savaş bunların torunlarına uzanan dek senelerce sürmüştür. Sonunda Turak’ın torunu “Afrasyap” Irak torunun “Muncihir”i mağlup ederek Ceyhun nehri sınır kabul edilen bir anlaşma yapmıştır. Bu tarihten sonra ceyhun nehri doğusunda “TURAN“, batısına da “İRAN” denmiştir.
Tevrat rivayetleride ise Nuh tufanından sonra Nuh peygamber dünyayı üç oğlu arasında pay etmiş. Yafes’e Orta Asya ve Çin ülkeleri düşmüş,Yafes ölürken tahtını sekiz oğullarından biri olan “TÜRK” e bırakmıştır.


Görülmektedirki Hz. Adem devrine yakın zamanlarda Turak(Türk)’den İran-Turan savaşlarından ve Alp Er Tunga gibi büyük bir Türk Başbuğundan ve Saka İmparatorluğu Kağa’nından bahsedilmektedir. Yukarıda mitoloji ve tarihi kayıtlar içerisinde yer alan “Türk” kelimelerinden ,Türk adının ne kadar eski olduğu ortaya çıkmaktadır. MÖ XIV. yy’da yer alan “Tik”ler ile dünyada mevcut olan medeniyetlerin en eskisi olan MÖ. VII. yy. da Orta Asya’da kurulan “Anav” medeniyeti de Türkler tarafından kurulmuştu. O halde Türkler MÖ. XIV. yy’da Tik’ler , MÖ. VII. yy’da Anavlar, MÖ IV yy’da Sakalar ile tarih kayıtlarında yer almaktadır.
Türk kelimesinin yazılı olarak kullanılması ilk defa MÖ 1328 yılında Çin tarihide “Tu-Kiu” şeklinde görülmektedir. MÖ. I yy’da Roma’lı yazarlardan biri olan Pompeius Meala’nın Azak Denizi kuzeyinde yaşayan halktan “Turcae” olarak bahsetmesi ile ilk defa yazılı olarak karşılaşıyoruz. Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS VI yy’da kurulan Kök-Türk Devleti ile olmuştur. Orhun kitabelerinde yer alan “Türk” adı daha çok “Türük” şeklide gösterilmektedir. Bundan dolayı Türk kelimesini Türk Devleti’nin ilk defa resmi olarak kullanılan siyasi teşekkülün Kök-Türk imparatorluğu olduğu bilinmektedir. Kök-Türkler’in ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken, sonrada Türk milletini ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.


MS. 585 yılında Çin İmparatoru’nun KÖK-TÜRK Kağanı İşbara’ya yazdığı mektupta “Büyük Türk Kağanı” diye hitap etmesi, İşbara Kağan’ın ise Çin İmparatoruna verdiği cevabi mektupta “Türk Devleti’nin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti” hitapları Türk adını resmileştirmiştir. Kök-Türk yazıtlarında Türk sözü daha çok “Türk Budun” şeklide geçmektedir. Türk Budun’un ise Türk Milleti olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade, siyasi bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzere milli bir isim haline gelmiştir.


 Prof. Dr. İbrahim KAFESOĞLU

ziyaretcidefteri21111126.gif

 

Paylaş:

Yorumlar

“30) “TÜRK” NE DEMEKTİR ?” yazisina 15 Yorum yapilmis

  1. FikirYolu.com » Blog Arşivi » “Türk” Ne Demektir? yorum tarihi 21 Mart, 2008 01:45
  2. ZÜHAL ASMA yorum tarihi 21 Mart, 2008 04:25

    TESEKKÜR EDERİZ.BU DERİN,BİLGİ İCİN.
    *HEP DÜSÜNÜRÜM..SORARIM.CEVABINI BİLEMEM..
    -NEDEN BİZDEN BU KADAR KORKMUSLAR?KAHRAMANLIKLARIMIZDAN,GÜCÜMÜZDEN.
    TİCARETE YATKINLIGIMIZDAN”ACABA BUNU YAHUDİLERDENMİ ÖGRENDİK?OSMANLIDAN BERİ KASA HEP ONLARDAYMIS YA!”.NEYSE EFENDİM, GÜCÜMÜZ NEREDEN GELMEKTEDİR?TÜJENMEZ BİR BEYİN GÜCÜMÜZ.VAR!
    ‘VEDE BİZİ BUGÜNLERE GETİREN BU K.DENİZLİ, VS..LER NEREDEN GELMIS?NEDEN::((
    -VE NASIL OLUYORDA NE TÜRK/NE MÜSLÜMAN BİRİ TARAFINDAN YÖNETTIRILMEYE KALKIYORUZ!
    -VE İMAN GÜCÜ HAKKINDA NE DÜSÜNÜYORSUNUZ?

    SAGLIKLI KALINIZ
    Z*

  3. emir şenol yorum tarihi 24 Mart, 2008 21:33

    güzel hazırlanmış bir bölüm.konular türklük oluncada daha güzel.allah türke güç versin

  4. Necdet Demirboğan yorum tarihi 26 Mart, 2008 11:34

    Sayın Hocam bu engin bilgi için teşekkür ediyorum,sizin gibi geçmişimize sahip çıkan ve bizleri bilgilendiren,büyüklerimiz olduğu için ne kadar şanslıyız.bugünlerde bayağı ümitsizliğe kapıldığım sıralarda,bu yazı bana şifa gibi geldi kaleminize yüreğinize sağlık saygılarımla

  5. ALİ GEZEN yorum tarihi 2 Kasım, 2008 18:38

    HOCAM ELİNE SAĞLIK.ÇOK GÜZEL BİR YAZI. İYİ ÇALIŞMALAR

  6. emir şenol yorum tarihi 30 Eylül, 2009 16:53

    CEHALETTE ISRAR ETMEMEK
    Hep görürüz, yöneticiler konuşurken yapılmalı ,olmalı,gibi cek caklı cümleler kurarlar.Halbuki olması gerekenleri yapacaklar kendileridir.Hiç bir insan konumu görevi ne olursa olsun dürüstlüğüyle ,çalışkanlığıyla öğünmemelidir.Çünkü her insan dürüst ,çalışkan,adam gibi adam olmalıdır.Biz birazcık kavramları karıştırıyoruz.
    Şöyle bir Türkiye turu yaparsak her şey apaçık ortadadır.İyi Müslüman.Şu sıralar Bülent – Manisalı yine döktürüyor.İyi Müslüman’ın tanımını kim yapacak?İslamiyet’in kurallarını yerine getirirsen Müslümansındır.Ama bunu sakız gibi çiğner oyuncak yaparsan, o zaman sen sorgulanmalısın. Hele mesleğin ve bilgi alanın dışında kalan bir konu ise acilen susturulmalısın.İyi Müslümanlık olursa,ılımlı İslam da olur.Allah ile insanlar korkutulursa,Allah ile de aldatılır.Allah sevgisi ,vatan sevgisi ,bayrak sevgisi, millet sevgisi ile donanmış insanlar yetiştiremediğimiz sürece biz bu coğrafyada rahat yüzü göremeyiz. Kimler tarafından mı? Dışarıdakiler ABD,AB,KÜRESEL GÜÇLER.İçeridekiler ise her birinin işbirlikçileri.Bunlar zaman zaman yazar çizer olarak gözükürler.Bazen aydın olarak.Sivil toplum kuruluşu olarak bile gözükürler.Devleti idare eden siyasetçi ve bürokrat olarak sıkça gözükürler.Saroz dan nakit,Fuller den akıl alırlar ve bize çakma akılları verirler.Aldıkları paradan ise koklatmazlar ama.Sadece seçim yapılacağı zaman elektriksiz evler buzdolabı görür.Biraz odun.biraz kömür,biraz mercimek,birazda cennet verirler olur biter.Aslında MERCİMEK bu ülke insanlarına yabancı değil.YİMPAŞ.KOMBASSAN.DENİZ FENERİ.ATASAY KUYUMCULUK.BİM.ZAPSU. Bunlarda yabancı değiller. Aydınlarımız bunlarında açılımlarını yapabilirler mi?
    Bu güne kadar idarecilerin herhangi birinde” bu ülkeyi batıracağım,satacağım,hizmet etmeyeceğim,kendi menfaatimi her şeyin üstünde tutacağım,oğluma gemi,damadıma gazete alacağım,vb.”dediklerini duyduk mu? Onlar demedilerse bu ülkeyi kim bu hale getirdi.Her şey güllük gülüstanlık diyenlere sözüm yok.
    Askere evlat göndermeye korkar olduk.Yarınımızı göremez olduk.Okulu bitirince ne iç yapacağımızı bilemez olduk.Yaşlanınca başımıza neler geleceğinden habersiziz. İşten eve dönerken yarın işimizin olup olmayacağından emin değiliz.Sokakta başımıza ne geleceğinden haberimiz yok.PARAN KADAR KONUŞ , hakim oldu ülkeye.”Bal tutan parmak yalar” atasözü denildi.Kısa yoldan şöhret olmak ve köşe dönmek moda oldu.Televizyonlarda koro halinde yarışma proğramları yapılarak şöhret olma ve köşe dönme özendirildi. Hatta öyle diziler yapıldı ki romanı bitmesine rağmen dizileri sürdürülür oldu.Enişteleriyle evlenen kızlara özendirilir ve yengesine aşık olan gençler türetmek istenir oldu. RTÜK ün ne işe yaradığı biliniyor mu? Türk milletinin vergilerinde çokça maaş alan RTÜK görevlileri kime yada kimlere hizmet etmektedirler.YÖK var.Onun ne işe yaradığını ben biliyorum. 30 000 çocuğun sıfır almasına Eğitim Bakanıyla birlikte el attılar.Şimdi de ülkenin bölünebilmesi şansı ile ilgililer.Üniversitelerde Kürtçe bölümlerin açılması.Bir üniversite ve hocası düşünün, öğrencilerinden veya kendisinden ortaya çıkmış bir buluş olsun.Her biri televizyonlarda alanlarının dışında konuşur dururlar.Bunlar değilmiydi senlerdir okullarda gençlerimize konuşanlar.ÜLKENİN HALİ MEYDANDA.Bunların yerin de başka birileri olsa ülkelerini terk ederler.İnsan içine çıkmazlar beklide harakiri yaparlar.Biraz haya olsa.
    Dokunulmazlık…Yoksulluk…Yolsuzluk…Laiklik…Dindarlık…
    Bunlar Türkiye’nin idaresini ele alacaklar için, açılım maddeleri.Yönetimleri ele geçirince sus-pus.Bu konular başlı başına doktora konusudur.Bu başlıkları kullanarak iş başına gelebilirsin.Etrafınıza bakınca da görebilirsiniz.Mevcut hükümet ne diyordu.Dokunulmazlıkları kaldıracağım.Aksine herkes dokunulmazlığını artırdı.Vatanperverler,milliyetçiler hariç.Yoksulluğu tarihe gömeceğim.Fabrikalar kapanıyor.İnsanlar dilenir vaziyette yaşatılıyor.Sadaka kültürü iyice yaygınlaştı.Neredeyse herkes sadaka almaya talip oldu.Yolsuzlukları sileceğim.sen-ben yaparsak yolsuzluk sayılmaz anlayışıyla evlatlara fabrikalar,gemiler,villalar,gazeteler alınır oldu.Benim zenginim iyidir.Dindar Başkan olacak.İslamiyet şekiller içine hapsedildi.Sosyal hayat nizamı olan dinimiz şekil dini haline getirildi.VE her şey mübahlaştı. Adeta, Allah dedikten sonra her şeyi yapabilirsin anlayışı topluma yerleşti.Belki buda bir projedir.Okuyup,Öğrenip;Doğruları bulup kurtuluşu yakalamak umuduyla…
    Öğrenmenin ölçüsü yoktur:
    Bir bilge, bir göletin kıyısında oturmaktayken, susuzluktan dili dışarı sarkmış bir köpeğin devamlı olarak göletin dibine kadar gelip tam su içecekken kaçması dikkatini çeker.
    Dikkatle izler olayı.
    Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki kendi yansımasını görüp korkmaktadır ve bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır.
    Sonunda köpek dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer.
    O anda bilge düşünür.
    “Benim burada öğrendiğim şu oldu,” der.
    “Bir insanın istekleri ile arasındaki engel çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır.
    İnsan bunu aşarsa, istediklerini elde edebilir.?
    Ama biraz daha düşününce aslında gerçek öğrendiği şeyin bundan farklı olduğunu görür.
    Asıl öğrendiği şey;” insanın bir bilge bile olsa bir köpekten öğrenebileceği bilginin var olduğudur”.
    Sağlıcakla kalınız…

  7. emir şenol yorum tarihi 1 Ekim, 2009 16:15

    SİYASET TEMİZ ELLERE GEÇMELİ
    Türkiye’nin demokratik parlamenter sistemi ara sıra tartışılacak . Devleti idare etmeye talip siyasi düşüncelerde, siyasi partiler kanalıyla devleti idare edecekler.
    O zaman Siyasette bir kalite olmalı .Siyasetle uğraşacak insanların bazı konularda ilgisi ve bilgisi olmalı. Partiler kurulur.Türkiye’nin her bölgesinde teşkilatları vardı. Tabelalarını asarlar ve insanlarla buluşmaya başlarlar .Toplumda ne kadar kabul görürse vatandaşlarda o kadar teveccüh gösterir ve o kadar oranda mecliste temsil edilirler.Barajın olması da ayrı bir dert.Bütün partiler ve başkanları seçilmek için kendilerine delege ayarlıyorlar.Delegeleri kadar oy alamıyorlar.Hala da orada oturmak için çırpınıyorlar.Bu onların cahilliği ve samimiyetsizliğini gösterir.Köklü siyasi kuruluşların fikirleri vardır .yöneticileri de o fikirleri bilmek zorundadır.İnsana hizmet için kurulamuş ise siyasi partiler,Yöneticileri de insanları sevmeli ve hoş görülü olmalılar.Bunların hepsi eğitimden,kültürden,bilgiden,samimiyetten ,dürüstlükten geçer.
    Ne hikmetse demokratik açılımlarda barajlar konuşulmuyor,AB de öyle bir konuda dayatma yapmıyor amma açılımlarda,Kıbrıs ta dayatıyor..12 eylülden sonra bu değişti.Siyasette dürüst,çalışkan,vatan, bayrak,millet,devlet diyen adam kalmadı.Havayı yakalayan günün siyasi kuruluşları iktidarı yakaladı.Köşe dönücülük adam kayırıcılık başladı.Siyaset sanki iş kurmak gibi yorumlandı.Siyaseti ve siyasetçiyi,dolayısıyla ülkeyi kurtarmak istiyorsak.Aklı olan ,dürüst olan,nokta kadar menfaati için virgül kadar eğilmeyen,vatanını ,devletini ,bayrağını,milletini seven herkes siyasi partilere gidip oralarda yerlerini almalılar.Fikirlerine düşüncelerine ve sevdalarına uygun partilerde.Hani bir zamanlar vardı, milliyetçi mukattesatcı isen MHP ye,biraz farklıyım diyorsan CHP ye .Bütün dünyada devletlerin bir modeli var değişmezleri var . Türkiye de iktidar olanlar,söyledikleriyle icraatları birbirini tutmaz.Sorgu sualde edemezsin.Dokunulmazlık diye de bir zırh var.Yeni kurulan partilerde durumdan vazife çıkarmak için kuruluyorlar galiba.Seçmen bilinçlenirse parti sayısı da azalır.O zaman ülkede kurtulur.
    Ülke içeriden ve dışarıdan kuşatıldı ise cahillerce ,hainlerce ve işbirlikçileri ile kuşattırıldı .Cahillerin ve menfaatçilerin yaptığı siyasette bu kadar olur.Aldıkları kararlarla geleceğimizi ipotek altına almamış olsalar hadi neyse.Çıkarılan kanunlar,alınan kararların sonuçlarını seneler sonra göreceğiz amma iş işten geçmiş olacak. Kim söyleyebilir açılımlar burada kalır ve hiçbir tahribat yapmaz diye.Öyle düşünen varsa değişik birkaç kanaldan haberleri seyretsin.Artık Kürtçe açılım değil İmralının yönetimi isteniyor.Sınırlar çiziliyor.
    Bir açılım da benden . Herkes bu ülkede seçme ve seçilme hakkına sahip.Demokrasinin gereği de o.Hani bir artizimizzz demişti ya benim oyumla falanın oyu bir olur mu diye.Seçenleri ayrı bir sınavdan geçirelim.Seçilenleri ayrı bir sınavdan geçirelim.Bakın o zaman kalite nasıl kendini gösterir.Bütün dünyada okur yazarlığın bir alt bir de üst sınırı vardır. Bizde harfleri tanıyan okur yazardır .Seçmenlerimiz en azından ülkemizin etrafındaki ülkeleri ve rejimlerini tanısalar.Ülkemizdeki akarsuları .dağları tepeleri ve yar altı yer üstü zenginlik kaynaklarımızı tanımaları istense.Bunlar öğretilip seçmen yapılsa.Yada bilmiyorsa öğrendikten sonra seçmen olsa.Hani var ya sigara içinler ikinci sınıf insan muamelesi görüyormuşlar ya bütün dünyada.Gelin bizde de böyle bir örnek olsun.Okuma yazma bilmeyen,ülkesini ve komşularını tanımayan da seçmen olamasın.Bakın o zaman delege avına çıkan,pirinç bulgur,kömürle oy toplama niyetinde olanların hepsi adeta bir gönül seferberliğine girip etraflarını okutur ve yazdırırlar.Eğitim öğretim seferberliğini de bu vesileyle başlatmış oluruz.Sürekli bir okuma-yazma kampanyaları başlatılır.Her iktidar olan kendi adıyla milletin parasıyla bir seferberlik başlatır.Yönetime gelenler her konuda milletin-devletin parasını rast gele harcarlar da kendilerine gelince hep toplarlar. VAR MISINIZ Cehaletle savaşa.
    Bir sıkıntı daha çıktı .Devlet Doğu ve Güney Doğudan okuma yazma bilmeyen vatandaşa illa da Türkçe okuyup yazacaksın diyemez. ÇÜNKÜ AÇILIM oldu o konuda .Bakın açılımlar daha ne tür belalar açacak başımıza.Bakalım onun altında nasıl kalacaklar.Haydi Kızlar Okula kampanyası nasıl yürütülecek.Batıya doğu ve güneydoğudan çok göç var. Onlar ana dilleriyle eğitim öğretim isterlerse ne olur.Şu an yöneticilerimiz insanlarımızın eğitimden öğretimden uzak kalmaları ve cahil bırakılmaları için ellerinden geleni yapmaktalar galiba.Açılım sonunda her konuda ANAFORLAR ,GİRDAPLAR oluşturmasın.
    En kötü demokrasi en iyi dikta rejiminden iyidir.Eyvallah.Siyasetçilerimiz devleti yönetsinler, amma her konuda kırmızı çizgisiz yönetim olmaz ki.Sabah kalkan kural koymamalı.Devletlerin olmazsa olmazları olur. Siyaseten işbaşına gelen kendi siyasi bilgisi ve tecrübesiyle devleti yönetir.Hani nerede o insanlar. Versen iki koyunu güdemez.Devlet yönetiyor. Bir garip ülke Türkiye. Şiir okuyan ülke yönetiyor.Halbuki o şair olmalıydı.Başka ülke ve adamlarında icazet alanlar ülke yönetiyor.En zayıf asker bile ihtilal yapıyor ve en başlara çıkıyor.Şimdi de can çekişiyor galiba.SONRA ülkenin kaderini değiştiriyor.
    Bu günlere oradan gelindi . Her konuya ilgisiz gençlik.Köşe dönüce gençlik.Pop star gençlik. Vs.vs.Temellerini asker bizim çocuklara attırdılar.Şimdi de sivil bizim çocuklarla işi götürüyorlar.
    Biz milletçe çok abartıcıyız. Demokratik hayata çok partili hayata geçelim derken,şimdide parti enflasyonu olan bir duruma düştük.Bu kadar partiyi kuranlar ne için kurdular.Ekonominin birkaç modeli var..Devlete,millete,bayrağa sahip çıkmanın bir modeli var o da milliyetçilik.İnanç konusu insanları bire bir ilgilendiriyor.Bölücülük ile ilgili de bir madde var hainlik yada ihanet.Bu 60 civarında ki parti kurucuların niyetleri nedir. Bilen bulan varsa bildirsin,hep beraber öğrenelim.Bir ara hatırlarsınız genç parti kuruldu.Milliyetçi söylemlerle sonra iktidar olmasına sebep olanlar tarafından madden ve siyasetin bitirildi.Hatırlanacağı gibi Bilecik te Halis Toprağın malikanesine Türkiye nin iş adamları ve bir parti başkanı helikopterlerle götürüldü ve İktidar edildi.Şimdi Halis Toprak nerede.İktidar olan kim.Bundan da şu anlaşılıyor parti kurmak önemli değil. Siyasi kuşatılmışlıktan ve cehaletten kurtulmak dileğiyle.Oturduğumuz yerden ahkam keserek değil, sahaya inerek insanlarla bütünleşerek başarı yakalanır.Taklitlerinden uzak kalalım.Kendimize dönelim Türk gibi düşünüp,Türk gibi yaşayalım.Türkün vatanı Türkiye yi düşmanlardan koruyalım…
    Üç Amerikan askeri Iraklı bir amcanın bakkalına girerler alış veriş yaparken
    ‘kahrolsun Amerika’diye ses duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir
    papağandan geldiğini görürler.
    Bunun üzerine Iraklı bakkal amcaya ‘bu papağanı buradan yok et yarın
    geldiğimizde görürsek seni mahvederiz’derler.
    Askerler gittikten sonra bakkal amca kara kara düşünmeye başlar çünkü
    papağan kuşunu çok sevmektedir. Derken aklına cami imamlarının papağanı
    gelir. Hemen imamın yanına koşar başından geçenleri anlatır ve ‘Hocam eğer
    sakıncası yoksa papağanları değişelim’der Hoca kabul eder ve değişim
    gerçekleşir. Ertesi gün işgalci Amerikan askerleri gelir, papağanı görürler
    ve kızarak :’biz sana bunu yok edeceksin demedik mi? ‘
    Amca bu papağan o değil desede inandıramaz.
    Sivri zekalı askerin biri ben şimdi anlarım bunun dünkü papağan olup
    olmadığını der ve papağanın tekrarlamasını umarak bağırır:
    ‘Kahrosun Amerika!!ses çıkmayınca bakkal amca dahil hep birlikte bağırmalarını söyler:
    -Kahrolsun Amerika!
    (ses yok)
    -Kahrolsun Amerika!
    (ses yok)
    -Kahrolsun Amerika!
    Papağan dile gelir
    -Amin evlatlarım…..
    ”Sahipsiz vatanın batması haktır; Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır! ” M.AKİF ERSOY

  8. nedim yorum tarihi 8 Temmuz, 2010 13:07

    Türk adına farklı şekillerde tarihin her safhasında kaçınılmaz bir şekilde raslanıyor.Turukalar,Thraklar…Tevrata zikredilen Togarma ,herodatun grekce telafuz ettiği Targitap’lar kafkas destalarında geçen ve neslini bağladıkları ‘Targitay’ Targi-tay yine kaçınılmaz bir şekilde doğrudan Türk’ü ifede edittiği görülüyor kelime ve anllam ifadesiyle türkce kökenlidir. Avarlarda bunun bir başka telafuzu ‘Targiti’ diye ifade edildigini görüyoruz. yafesin soyundan Türklerin adının ne kadar eskiye dayandığı ve her şekilde karşımıza çıktığı görülüyor

  9. selim yorum tarihi 9 Temmuz, 2010 18:22

    nedim

    . Bu görüş Targitayın Türk olduğunu var sayan görüş sadece türk halklarını bağlar.

  10. selim yorum tarihi 10 Temmuz, 2010 09:18

    Targ-itay kelimesi Türkce özneli bir kelimedir dogrudan Türkleri ifade ediyor.

  11. emir şenol yorum tarihi 14 Temmuz, 2010 15:08

    İÇİ BOŞ PROJELERLE DEVLET YÖNETİLMEZ
    Kürdistan olgusu ve Kürtlük fikri tarihsel ve toplumsal temelleri ne olursa olsun,esas itibariyle 19. Yüzyılın başlarında İngiliz,Fransız ve Rusların hayatiyet verdiği birer olgu olarak ortaya çıkmış ve bu temelde şekillenmiştir.
    İçeride de işbirlikçi bazı Sivil Toplum Örgütleri ve beceriksiz yöneticiler.Bazı basın yayın kuruluşları ve kalemşörler.Sözde aydın geçinen bir avuç medya oyuncularıdır.
    Yöneticilerimize danışmanları 1925 yılında Musul-Kerkük konusu gündemdeyken Şeyh Sait Ayaklanmasını anlattılar mı acaba. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Türkiye Cumhuriyetinin, Milli devlet olunduktan sonra bölgede ki aşiret reisi,ağası,mir ve şeyhlerinin menfaatlerinin tükenmesi sonucu ayaklanmalarını. Cumhuriyet döneminde birçok küçük mahalli isyan olmuştur.Onlar daha hazin ve daha düşündürücüdür.Bu isyanlar Sason’da,Mutki’de,Eruh’ta,Pervari’de olmuştur ama muhtevaları hep aynıdır.
    1970’li yıllar da ortaya çıkan TKP dışındaki örgütler,1968-1971 yılları arasında kurulan THKO,THKP-C ve TİİKP gibi sol örgütler ile DDKO(Doğu Devrimci Kültür Ocakları) gibi Kürtçü örgütleri.Irak’ta İngilizlerin maşası Şeyh Mahmut BERZENCİ yi.Bugünkü Barzani ve Talabani aşiretlerini.
    Bu olaylarda KÜRT insanı insafsızca kullanılmıştır.Eğer PKK örgütünün katlettiği insanlara bakarsanız bunu sizlerde görebilirsiniz.Oynanan oyunları.
    Türkiye’yi yönetenler içi boş proğramlarla ülkeyi idare ettiklerini zannediyorlar.Bir çok AÇILIM icat edildi.Bütün mesele bitti zannettiler.2002 de iktidar olamak için millete vaatlerini şöyle bir hatırlayınız.İşsizliği ,yoksulluğu,yolsuzluğu ve birde her zaman beslendikleri üniversitelerde ki Türban meselesini çözmek değimliydi.Bu konularda danışmanları yöneticilerimizi kandırıyor.Hatta bazen kandırmakla yetinmiyorlar hakaret bile edebiliyorlar.(Süpürmeyin kullanın diyerek.)Vaat edilenler nerede Türkiye gündemine getirilenler nerede.
    İçi boş isteyenin istediği yöne çekebileceği açılımlar.Eğer bir fikrin yoksa önceden danışır sonra lafı ortaya atarsın.
    Pkk terör örgütüyle mücadele.ABD nin bilgisi olmadan yapamayacağın bir konuyu niçin ağzından çıkarırsın.
    Komşularla sıfır problem.İsrail komşumuz olmadığı için onunla birazcık oynaşabiliriz.
    Etnik kökencilik.
    Azınlıklar meselesi. Dinler arası diyalog.Ilımlı İslam.Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanlığı.Ekümeniklik ve ruhban okulunu da açacağız.Ermeni kilisesini Van da açtık.
    2002 Yılından önce duyduğumuz,bir takım terimler açılımlar.Bu yıldan sonra kamu kurum ve kuruluşlarıyla kavgalar türedi.
    YÖK ve Üniversitelerle kavga.
    Ordu ile kavga.
    Siyasi Parti Liderleriyle kavga.
    Hukuk kurum ve kuruluşlarıyla kavga.Referandumun esas amacı Hukuku dize getirmek.
    2002-2010 Türkiye’nin geldiği nokta budur.İşsizlik diz boyu.Yolsuzluklar hele bir hukuk kurumları devreye girebilse daha neler görecek TÜRK milleti.Yöneticilerin hepsi devlet kesesinden geçiniyor ve çocuklarına gelecek hazırlıyorlar.Usullü usulsüz.Hele bir Dokunulmazlıklar kalkabilse.Kaldırılsa.Üniversitelerde TÜRBAN meselesi de hallolmadı.Sayın Bahçeli önce devletim milletim dediği için anayasa değişikliğine AKP ye destek vermişti. 2007 de oluşan Meclisteki toplantıya katılarak sayın Cumhurbaşkanının seçiminin gerçekleşmesini sağlamıştı.Acaba sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini mi hazmedememişti birileri.
    Devlet ve Millet konularında en duyarlı davranışı MHP ve onun Lideri Dr. Devlet BAHÇELİ göstermiştir.Bu konuları sözde bir kısım aydın iyi incelesin.Devleti yöneten siyasi iktidarda.Söz verdiği meselelerin hallolmasında yardımcı olan MHP ye biraz edep ve adap dışı konuşarak kızdırmamalıdır.PKK terör örgütünün çökertilmesi planları MHP liderinde mevcuttur.Aynı TÜRBAN ve CUMHURBAŞKANLIĞI meselelerinde olduğu gibi.
    Türban meselesini anayasa mahkemesine götürüp iptal ettirdikten sonra Çarşaflı vatandaşları partiye üye yapan CHP zihniyetine de ne demeli.Karışmasaydın da AKP ve yöneticilerinin gerçek yüzleri ortaya çıksaydı.
    Beyler TÜRK kamuoyunu fazla meşgul ediyorsunuz.12 Eylülde REFERANDUM var.Vatandaşlarımız neyi yada neleri oylayacağını biliyorlar mı.Yoksa yine kaderine mi razı olacak TÜRK MİLLETİ.Evet bazı sözde yazar ve aydınlara diyorum ki.Her milliyetçi MHP li olmadıkça Türkiye’nin üzerinde dış güçler tarafından oynanan oyunlar bitmeyecektir. Her ÜLKÜCÜ MHP ye oy vermedikçe de her vebale ortak olacaktır.
    Şimdi de Liderlerle buluşma .Liderlerle buluşma öncesi sergilenen tutum ve davranışları seyredenler oldu mu? Had bilmez tavırlar sergilersen seninle kimse görüşmez.Doğu ve Güneydoğu ile ilgili bir problemin varsa, bir tane de Kürtçü Marksist Leninist olmayan bir danışman bulursun ondan biraz bilgi alırsın olur biter.Eğer problemi çözmek istiyorsan. Bu ülkenin bir problemi vardır beyler…
    Ne mutlu TÜRKÜM diyemeyen yöneticilerden kurtulmak.

  12. rıza yorum tarihi 2 Ağustos, 2010 12:32

    TaRgi-ta>>=TüRk

  13. emir şenol yorum tarihi 9 Ağustos, 2010 14:53

    DEVLET MİLLET İÇİN Mİ MİLLET DEVLET İÇİN Mİ
    Evet
    Bu konu iç içe geçmiş bir konu. Birisi birisinden önemlidir diyemezsin.Türklük –Müslümanlık.
    Yumurta mı tavuktan,tavuk mu yumurtadan çıkar.Bunlar münazara konularıydı bir zamanlar.İki gurup birbirlerinin zıddını savunurdu.Savunmayı en güzel yapan başarılı sayılırdı.Konu samimi olmak kaydıyla doğrular üzerinde fikir yürütmektir.Tabi tavuk-yumurta ilişkisini horoza sorarsanız,onun görevi bellidir.Her konu iki kişi arasında olursa doğru bulunabilir.Üçüncü kişi biraz da olsa işi karıştırabilir.
    Devlet millet için vardır.Devlet milletin hizmetçisidir.Millet olmasa vergiler verilemez birtakım hizmetler yürütülemez.Askerlik yapan olmaz ve devlet sınırlarını koruyamaz. Doğal olarak ta Devlet olmaz.O zaman bu ikisi de bir birbirlerini tamamlıyor ve biri diğerinden az önemli veya çok önemlidir diyemeyiz.
    Devletine ihanet edenlere ne demelidir.Onlara da hain deniyor.Yani Devleti –Milleti birbirine karıştıran birini diğerinden üstün tutan.
    Devlet Memurluğu vardır.Memur devletin adamıdır.Devlet adına görev yapandır.Doğru görev yapan devleti ile milletini buluşturuyordur.Görevini tam ve uygun yapmayan da devlet ile milleti birbirine karıştırmış demektir.Devleti temsil eden kişi görevlerini tam yapmalı.Devlet de muhtaç durumda olan bütün vatandaşına her konuda eksiksiz olarak hizmet etmelidir.Devlet adına bu işi de devlet memuru yapacaktır.Hangi devlet memuru yapacaktır.Devletten MAAŞ alan herkes.Devleti temsil edenler onlardır.DEVLET MEMURLARI.Geçici bir süre içinde olsa seçilip devletten maaş alan SİYASİLER de devletten maaş aldıkları müddetçe.Siyaset yapıp da devletten nemalanmıyorsa ona diyecek sözüm yok.Nemalanmayan da yoktur bence.Devlet ,siyaset yapsın diye partilere bir çok para veriyor.Yani kısacası siyaset yapanlarda devletten nemalanıyor.Belli bir oy alıp mecliste temsil edilenler de bizim paralardan alıyorlar.Konumuz o da değil.
    Hani siyasiler diyor ya devlet memurlarına, siyasetçiye karışma,siyaset yapacaksan istifa et .Sahaya in. Bence bir yerlerde bir yanlışlık var.Sayın siyasetçiler;siz siyaset kanalıyla bir yerlere geliyorsanız,Devlet memurları yada çalışanları da bir takım şartları yerine getirerek bir yerlere geliyor.Devlet çalışanı sizlere emredemiyor amma siz istediğiniz devlet çalışanını istediğiniz muameleye tabii tutabiliyorsunuz.Ortada adaletsizlik var.Sizin her dediğiniz kanun gibi.Devlet çalışanının ise kaderi sizlerin dudaklarının ucunda gibi.Görevini yapmayan,ihanet eden,hak ederek bulunduğu yere gelmemiş olanlara hesap sorulsun.Hak etmediği halde makamlara gelenleri de yine sizler oralara getiriyorsunuz.
    Hak etmediği halde makamlara gelenlerin beceriksizlikleri yüzünden millete hizmet doğru dürüst gitmiyor.Vatandaşta devlete suç buluyor.Devlet çalışanlarının içinde hak etmeden oralarda olanlar olduğu gibi,hak etmediği halde siyaseten bir yerlerde olanlar da vardır.Devletten maaş alanların hepside kanunlar önünde eşit olmalı.Millette.VEKİLİ de.Kanunlar suç işleyenlere aynı oranda dokuna bilmelidir.
    Hak HAKLININ olmalıdır.Hak güçlünün olunca vatandaşla devletin arası açılıyor.Ondan sonra başlıyor suistimaller.Devletin beceriksiz siyasetçileri de vardır.Devletin beceriksiz memurları da vardır.Her iki gurubun içindekilerde bu ülkenin insanıdır.Her konuda (Siyasete gireceklerde,devlete memur olacaklar da) liyakat aranırsa bunların önüne geçilir.Devlette Millet için varlığını gösterir.Millette devleti için varlığını gösterir.
    Hak etmeyen hak etmediği görevlere talip olmamalıdır(Devleti tanımayan siyasetçi ve devlet-millet ilişkisinden habersiz olan memur du).Bu konunun halledilebilmesi için top yekun EĞİTİME ihtiyacımız vardır.Eğitim içinde herkesin okuması, doğru kaynaktan beslenmesi lazımdır. İHANETİN de önüne bu şekilde geçebiliriz.Konusunda uzman olanlar uzman oldukları konularda görev yapmalı ve söz söylemelidirler.Televizyonlara bir bakarsak herkes her konuda bilgiliymiş gibi konuşup duruyor.Belediye başkanları beldelerinin yöneticiliğini bitirdiler başka beldelerde siyaset yapıyorlar.Siyaset bu kadar kolay ve herkesin yapabileceği bir konu ise,o kurum da sorgulanmalıdır.İnsan yönetmek bir sanattır.Bilgi beceri ister.Tecrübe ister.Ruh ister.Devlet,Millet,Vatan sevgisi ister.Büyüğe saygı,duymayı.İnsanları Yaradan dan dolayı sevmeyi.Dolayısı ile; sevgi,saygı,bilgi ve tecrübeli insanlar üreten devlet; kendi kurumsal geleceğini de sağlamış olur.Devlet kendi geleceğini kurtarmak için millete hizmeti getirecek.Millette geleceğini garanti altına almak istiyorsa devletine sahip çıkacak.
    Türkiye de o kadar karmaşık bir yapı var ki,herkes birilerini suçlayarak sorumluluktan kurtulmaya çalışıyor.Karşılaştığım insanlara soruyorum;”Referandum da ne diyecek sin” diye.Her iki cevabı verene de soruyorum “neden” diye.Cevap verene rastlayamadım.Beni ikna edecek bir cevap veren olmadı bu güne kadar.Bizler mi Demokrasi gereği kendimize bir sivil anayasa hazırlanmasında kendi kararımızı kendimiz vereceğiz? Yoksa toplum mühendisleri bizim adımıza kararı vermişler, birilerini o işe görevli kılmışlar ve bizi de figüran olarak kullanıyorlar mı?Referandumdan sonra birileri de figüran olarak sahneye sürüldüklerini anlayacaklar ve açılımlar onları da boğacak.Referandum yanlışları onları da devletsiz bırakacak.Bir gün onlarında kullanım miadları(son kullanma tarihleri) dolunca ÇÖPE SÜPÜRÜLECEKTİR.Unutulmasın her kullanılacak malın bir süresi vardır.Ben kullanılacak mal olarak görmüyorum kendimi.Devlet için ben varım.Devletim de benim için var olacak.Şu yıllar da geçici olarak beceriksiz yöneticilerin elinde.Zamanı gelince TÜRK MİLLETİ ehil ellere geçecektir.ÇÜNKÜ İNANIYORUM.
    Türk tarihini iyice öğrenmeyi tavsiye ederim TÜRK düşmanlarına ve TÜKÜ tanımayanlara.Kabe’nin bekçiliğini asırlardır TÜRKLER yapıyorsa.TÜRK ilahiyat ve maneviyat alanında da vardır.
    O zaman göğsümü gere gere ve inançla.
    NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…

  14. emir şenol yorum tarihi 9 Ağustos, 2010 14:54

    REFERANDUM VE MEYDANLARIN SESİ
    12 eylül 2010 da herkes sandık başına mutlaka gitmeli ve oyunu kullanmalı.Hiç kimse çekimserim aslında beni ilgilendirmez gibi düşüncelere girmemelidir.Neden mi.
    Çünkü bu ülke bizim.Bir gün gelecek bu ülkede sadece bu ülkeyi sevenler ve değerlerine saygı gösterenler yaşayacaklar.Ben buna gönülden inanıyorum.Tarihimizi bir okuyabilsek ve öğrenebilsek herkes benim gibi düşünüyor olacaktır.Bir de dinimizi ALLAH dan öğrenebilsek.Yani Kur’an-ı Kerim den.Bir zamanlar;Ülkemizde herkes kendini ev sahibi gibi görüyordu.Sadece bazı zamanlarda ortaya çıkan karıştırıcılar ve oralardan siyasi ve ekonomik olarak nemalananlar insanlarımızı kandırıyordu.Bu günlerde her şey birbirine karıştı.Hiç bir şeyi anlamamamız için bizi cahil bıraktılar.Okumamızı engellediler.Dinimizi kendi DİLİMİZDEN öğrenmemizi istemediler.Bu günlere gelindi.Yöneticilerimiz bize uygun yönetimi benimsemeyerek birilerinin akıl hocalığı ile ülkemizi ve insanlarını yönetme yarışına girdiler.Açılımlar özelleşmeler,eğlence yayınları,dizilerle, toplum mühendisliği ile ülkemizi yönetir oldular.Yöneticilerimiz hep birilerine bir yerlerde gizli bir takım sözler verir oldu.
    İşte bu referandumda mutlaka risk almalı ve irademizi ortaya koymalıyız.Değişecek anayasa metni ile değiştirilmesi düşünülen arasındaki farklılıkları görüp inceleyip araştırmalıyız. Miting alanları dolup taşıyor.(Bir kısmı da zorunlu kalabalık.Devlet adamı gelmiş ve açılış yapılıyor.Herkes mutlaka katılmak zorunda).Miting alanlarında sayın başkanlar anayasa metinleri üzerinde konuşuyorlar mı .Bizim anlayacağımız şekilde anlatıyorlar mı.Kayısı,pancar fiyatları.Beyaz gömlek ve idam edilmeye talip olmak gibi tarihe havale edilmiş olaylar konuşuluyor.Sataşmalar,kışkırtmalar,tahrikler.Bunların sonuçları daha sonra ortaya çıkacaktır.Toplumda değer yargıları iyice bozulmadan ülke meseleleri il ilgilenelim.İnşaallah HAYIRLI olur.Ben metni karşılaştırmalı olarak inceledim.Hukukçu değilim ama farklılıkları fark ettirecek şekilde hazırlanmış bir şekilde inceledim.Herkese tavsiye ederim.Çünkü ülkemi ve bütün insanlarını seviyorum.
    Ülkemizin bir önemli konusu vardır REFERANDUM.Bu önemine rağmen konu hakkında hiçbir bilgimiz yoktur.Bireylerin önemlilik önceliği olan konuları vardır.İşsizlik.Hayat pahalılığı.Tayin edilmek.Rütbe beklemek.Ramazan hazırlığı.Fakirlik bağışları beklemek.Hayır kurumları önünde sıra kapabilmek.Yeşil kartı kaybetmemek.Alacak verecek meseleleri.Kandırmaca vaatler.Pembe rüyalar.Televizyon dizileri.
    Bakınız bunlar bir milletin kaderini ilgilendiren konular değildir ve zaman içinde yaşanır olan konulardır.Esasları hakkında da bilgilendirme yapılmamakta veya işlerine gelindiği gibi davranılmaktadır.Ülkenin mallarının yabancılara satılması.Bankaların özelleştirme adı altında yabancı bankalara peşkeş çekilmesi.AÇILIMLAR.Bakınız bunlar bütün milletin bireylerini ilgilendiriyor.Devletin kaderini de ilgilendiriyor ve etkiliyor.Kurumlar arası çatışmalar da devletin sırlarını pazara çıkarıyor.Kurumlar arasında ki münakaşayı gören dış güçler oraları kaşıyor ve oralardan içeriye sızıyor.Bir takım basın yayın organları da DEMOKRATİLEYŞME adı altında bulundukları yerlerden yalan yanlış bütün konuları ulu orta konuşuyorlar.
    Hükümetin devletler arası anlaşmalarda görüşmelerde neler konuşulduğu hakkında sorana da devlet sırrı diyorlar.Dolma Bahçe de kim neler konuştu.ABD ile görüşmelerde ne gibi sözler verildi.Ey TARAF ve eskinin solcuları nerede araştırmacılığınız. Ey DİNCİ TARAF gerçekten ALLAH’a inanıyorsanız Kur’an-ı Kerim adına doğruları konuşup yazar mısınız.Bakınız insanımız okur yazar olmadığı için onlarla dalga geçiyor olabilirsiniz.Onlara fikirlerinizi yutturuyor zannedebilirsiniz.Bunlar sizlerin zannından öte gitmiyor.Bunu iyice kafanıza sokunuz.Allah ve Melekleri her şeyi kayıt altına alıyor.Mahşerde bunların hepsi ortaya dökülecek.Suratınızın aldığı şekli göremeyeceğim diye de üzülüyorum.Şimdiden bir TÜRK ve MÜSLÜMAN kardeşiniz olarak KUL hakkından kurtulmak için yazdım.Belki benden çok daha iyi biliyorsunuzdur.
    Ama kul hakkı .HATIRLATIYORUM.Bir daha kendimize çeki düzen vermek için.
    Günlerce YAŞ kararları konuşuldu.”Benim babam senin babanı döver” der ya çocuklar.Konu bu kadar basitleştirildi.Herkes recon kesti kafasına göre.Beyler ülke ve ülkenin en büyük kurumu rencide oluyor fark etmediniz mi.Muhammed’in ordusu diye atış talimgahlarında MEHMETÇİĞİN resmine atış yaptıran ülkeler var bu dünyada.Bizlerde demiyor muyduk PEYGAMBER OCAĞI Ordu.Askere gitmeyene kız bile vermiyorduk.Evlatlarımızı kınalı kuzular gibi göndermiyor muyduk bu ocağa.Şimdi ne olduda ipliğini pazara çıkarmaya çalışıyoruz.Sözümüz her iki tarafadır.İçeridekine ve dışarıdakine. YAŞ’ta sivil ile asker yan yana oturuyor bu mu hazmedilemiyor.Her şeylerimizi paylaşıyoruz da idare etmeyi mi paylaşamıyoruz.Kuvvetler arasında ki dengeleri bozarsak hepimiz bu enkazın altında kalırız.Çadırın direkleriyle oynamamalıyız.Düşmana karşıda açık vermemeliyiz.Mikrop en zayıf ortamdan girer ve en zayıf ortamda gelişir.O sebeptendir ki bir ülkede yıkım içeriden başlatılır.Dışarıdan gelecek her türlü tehlikeye top yekin direnç gösterir toplumlar.İçeridekinin kim olduğu bilinemez.En tehlikeli olanı da BİZE BENZEYENLERDİR.Bize benzeyenlerden korkmalıyız.
    Bu konuda bizler yaptıklarımızdan sorgulanacaksak. VAH ki VAH YÖNETİCİLERE, İDARECİLERE,TOPLUM ÖNDERLERİNE. Belki onlarda diyebilirler biz doğruyuz diye. O zaman ülkenin ve insanlarının bu hali nedir? Menfaatçilik,yardakçılık,nemelazımcılık,vurdum duymazlık,aymazlık,uyku hali.Bir kısmında direk İHANET.
    20 ekim 1920, bakınız Atatürk’ün GENÇLİĞE HİTABESİNE. “Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar GAFLET ve DALÂLET ve hattâ HIYANET içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.İşte DEVLET ADAMLIĞI.İşte devlet ve millet sevgisi.Millet dinini sağlam kaynaktan,Kur’an_ı kerimden öğrensin diye de Elmalılı Hamdi Yazır’a da Tefsir yaptırmıştır.Bu konuları da o zamanlar da kimse bilmiyordu.Yani işin reklamı yapılmıyordu.Günümüzün inanç tacirlerine bir bakınız.Devletin verdiği yardımları bile kendi hesabına yazıyor.Çok kişiye YEŞİL kart verdim diye de öğünüyor.Bir elin verdiğini öteki elin görmemesi gerektiğini söyleyen dinimiz ortadayken.Görevi, idare ettiği ülkede ki bütün insanları kollamak kayırmak olmasını bilmemektir bu anlayışlar.
    Adaletsizliği önleyecek gücümüzün olmadığı zamanlar olabilir ama ; adaletsizliğe itiraz etmeyi beceremeyeceğimiz bir zaman asla olmamalıdır!..

    HAYIRLI GELECEKLERE TÜRK MİLLETİM…

  15. enes kaya yorum tarihi 21 Temmuz, 2011 20:31

    siz türkler süpersiniz

Yorum yap