274) İSMAİLİ HAZARA TÜRKLERİ

Yayin Tarihi 19 Haziran, 2008 
Kategori TÜRK DÜNYASI

İSMAİLİ HAZARA TÜRKLERİ

ethnicgroupinafg.jpg

 

Hazara Türklerinin isim tahlili Hezare’nin Farsça bin anlamına gelişinden yola çıkarak, Hazar ismi; Boylar birliğine katılanların sayına göre adlandırılanlar kapsamına girebilir. Türkistan’da Hazara’ların kendilerine Azar değişlerinden hareketle Azar – Hazar –Kazar ilişkisinden hareketle askeri – siyasi hadiselerin tesirinde meydana gelenler kapsamında izah edilebilir. Hazaraların yaşadığı Gürcistan ve Karustan bölgelerinden hareketle karla uğraşan bireylerin bölgesi anlamında, hal ve tavır veya hava hadisesini bildiren isim grubunun kapsamına girebilir. [1]                

Bize göre Hazara Türkleri, Hazar (Türk Hazar Devletini kuranlar), Azer Türkleri (Bugünkü Azerbaycan Türklerinin bir kısım ataları) ile aynı Türk ailenin fertleridirler. Aile reisleri ise Çuvaş Türkleridir. (Bugün bu aileyi Çuvaşistan Muhtar Türk Cumhuriyeti temsil etmektedir. “Halk inançları konusuna girmeden kısaca değinmek istediğim bir konu var. Tasavvuf Bilginlerine göre  Hazara Türkleri’nin Eftalit Türklerinden oldukları ülkelerine daha yüksek daha hayırlı anlamında Afganistan denildiğini, Afrasyap’ın Aftalistan’da yetişmiş İbrahim mertebesinde bir ilahı uyarıcı elçi olduğunu, Afrasyap’ın Afrika, Asya ve Avrupa’da Töre koyucu olarak faaliyette bulunduğunu; ayrıca Hazaralar’ın Azerbaycan ve Hazar Denizinin kuzeyini de kapsayacak alanda yurt tuttuklarını ticaret erbabı bir halk olduklarını, Türk kültürünü Avrupa’ya taşıyan ilk halk olduklarını, Musevi ve İsevi inanç sürelerinden geçtiklerini Hazar denizine Hazarbaycan / Azerbaycan’a ismini Hazara Türklerinin verdiğini, uzun boylu hafif çekik, ufak gözlü Fatih Sultan Mehmet tipinde insanlar olduklarını, Fatih’in bir konuşmasında kendisinin Hazara Türkü olduğunu belirttiğini, Aftalistan’ın daha geniş kapsamlı ve daha eski isminin Pakturye olduğunu, Paktürklere ait ülke anlamına geldiğini, bu bölgenin Kandoher’i da kapsamına aldığını, Türk Mitolojisindeki Kantura olayının Kandahar’da geçmiş olabileceğini belirtmektedirler, şeklinde izah etmektedirler.[2]                  

Afganistan Türklerinin tarihi dağılımı konusunda ise, konunun uzmanı dostumuz Murat Argun’un açıklamalarına göre[3]; Afganistan’da bugüne kadar beş Türk grubu yaşadı ve yaşıyor. Birinci grup Türkler çok eski Türkler. Kim bunlar? Tukyular Yaftalariler (Eltaliler – Akhunlar), Sakalar ve Karluklar. Bu Türk grupları kabil ve etrafında yaşıyor. Yani, Kabil’in doğusundan bugünkü Pakistan’ın Peşavar şehrine kadar. Güneyde ise Sistane ve Eyran’a kadar Kandahar, Zavil ve Gazni’de bu Türklerin hâkimiyet bölgesinde idi. Zamanla dili ve rengi değişen bu Türk grupları Hudud-u Alam isimli eserde Halaç Türkleri diye nitelendiriyor. Ve bunlar bugünkü Afganlıların atasıdır diyor. Zaten, Afkan kelimesi de değişmiş manasındadır.                

İkinci Türk grubu Aymak’lardır. Aymak Türkleri, Fara, Herat, Gur, Badis ile Fayrap vilayetinin dağ bölgesinde Gürcan vilayetinin dağ bölgesinde, Mezar-ı Şerif’te, Samangan’dan Bağlan’da kadar olan bölgede yaşıyorlar ve Farsça konuşuyorlar. Aymaklar dört büyük aşiretten oluşuyor. Bunlar Temuri, Taymani, Cemşidi ve Firus köyüdür. Bu konuda araştırmalar yapan uzmanların genel kanaati ve ortaya koydukları deliller de Aymakların Türk asıllı olduklarını teyit ediyor.                

Üçüncü Türk grubu ise Hazaralardır. Bunların bir kısmı Tibet asıllıdır. Daykündi, Dayzengi, Daymirdat ve Daykürler. Bunlar Çin Tibet’inden gelip buralara yerleşmişlerdir. Ama Hazaraların büyük kısmı, yani Hazara Karluk, Hazara Nayman, Hazara Kıpçak, Hazara Tatar, Hazara Türkmen, Hazara Çağatay adıyla anılırlar ve Türk asıllılardır. Bunlarda Farsça’nın içindeki Türkçe kelimelerin oranı çok yüksektir.                

Dördüncü grup Türkler Peştu dilini konuşanlardır. Bunlar Kandahar’da, Paktiya’da ve Gazne’deki Mogur Türkleri, Karabağ Türkleri, Zavul Türkleri’dir. Kıpçak Türkleri ise Herat’tadır.                

Beşinci gurup Türkler ise hala Türkçe konuşanlardır. Pamir eteklerindeki  Bahşan’dan başlayıp da Bağrisi’ye kadar uzanan çok geniş bir bölgede yaşayan bu grubu Kırgızlar, Kazaklar, Özbekler, Tatarlar, Uygurlar ve Türkmenler oluşturur.” şeklindedir.[4]  Hazara Türklerine gelince; “ Day Zengi, Day Kündi,  Day Çopan, Day Mirek, Türkmen, Dargın (Dargun), Oymak, Karlık, Besüt, Kıpçak, Orta Bulakı, Nayman, Tatar, Kızılbaş, Bayat, Nek Pay, Tay Mani, Kök Çınar, Kağay, Sadat şeklinde bir dağılım gösterirler.                

Türkmen: Bunlar Hazaraların en kalabalık boyudur. Hazara Türkmenleri genellikle Parvan, Bağlan, Samangan, Mezari Şerif, Kabil, Bamyan gibi illerde yaşamakta olup çoğu ticaretle uğraşırlar ve Hazaraların en zengin boyudur.  Hazara Türkmenleri kendi şivesiyle kendilerine “Turkmu”  diyorlar. Türkmen boyu değişik soylara ayrılıyor: Nekpay, Şih Ali, Ali Cem, Vahudiçi vb. Türkmenlerin çoğu Şii, bazıları İsmaili ve Sünni’dirler.                 

Besüt: Besutlar genellikle Gazne, Bağlan, Samangan, Bamyan illerinde yaşamaktadırlar ve hepsi Şii’dirler.                

Dargın: Dargın (Dargun) lar en çok Bamyan ve Bağlan’da yaşamaktadırlar. Tarakçı, Daymırdat, Daymirek gibi soylardan oluşmaktadır. Çoğu İsmailli ve Sünni’dirler.                       

Day Zengi: Zenginler genellikle Vuruzgan ve Bamiyanda yaşamakta olup hepsi Şii’dir.               

Day Kündi: Daykündiler Vuruzganda yaşamakta olup hepsi Şii’dir.               

Aymak: Aymak (Oymak) lar en çok Gur’da yaşamaktadırlar ve Kunduz Faryab, Herat, Vuruzgan gibi illerde de vardır. Hepsi Sünni’dir.               

Karlık: Karlık (Karluk)lar genellikle Bağlan, Samangan, Bamyan gibi illerde yaşamaktadırlar. Kara, Devlet Bek, Setmerde gibi boylardan oluşmaktadır. Sünni ve İsmailidirler.               

Tatar: Samangan ve Bağlanda yaşıyorlar. Hepsi Sünni’dir.                

Kök Çınar: Bağlan’ın Nahrin ilçesinde yaşarlar ve hepsi Sünni’dir.                

Bayat: Bayatlar en çok Gazne’de yaşarlar. Fakat Mezari Şerif, Bağlan ve Kabil’de de vardır.  Hepsi Şii’dirler.                

Kızılbaş: Kızılbaşlar Türk olmalarına rağmen kendilerine Tacik diyorlar. Herat, Mezari Şerif, Kabil ve Gazne’de yaşarlar. Hepsi Şii’dirler.                

Tokluk: Tokluklar Bağlan’ın Duşi ilçesinde yaşarlar. Hepsi Sünni’dirler.                

Nayman: En çok Kunduz ve Bamiyanda yaşarlar. Sünni ve İsmailidirler.”[5]              

İsmailiye gelince, islamiyetin bu kesiminin izahı;[6] İsmaililer, İsmailiye Şia’nın bir kolu, bir fırkasıdır. Şiilikteki mutediller ile müfritler arasındaki ihtilafın bir ürünüdür. Hz. Ali neslinden 6. imam Hz. Ca’far al –Sadık vefatından sonra vuku bulmuştur. İsmail Cafer’in büyük oğlu ve halefi idi, ihtilaf sonucu hilafet küçük kardeşi Musa’ya geçti. Musa’nın ve varislerinin imametli İsna Aşeriye tarafından hala tanınmaktadır. İsmailiye mezhebinin ihtilalci temellerini Abul Hattab kurmuştur. İsmaililer arasında hilafet devam ederken bu inancın mensuplarından çok büyük ilahiyatçılar görsel felsefi seviyede bir dini akaidi meydana getirdiler. Büyük edebiyatçılar yetiştirdiler. İsmaili akaidin Sünni İslamla pek az münasebeti vardır. Fikirlerinin çoğu orta şarkın daha eski dinlerinden ve bilhassa yeni eflatuncu felsefeden gelir. Fikirlerin büyük çoğunluğu batınıdır. Tevil yolu ile ithal edilmiştir. Batını tabirine İsmaililer sebep olmuştur. Kur’an ve bütün dini ahkâmın iki manası vardır. Biri harfi ve zahiri diğeri yalnız müritlerin bildiği mezacı ve batını manadır. Hz. Ali’nin İsmail yolu ile halefleri olan imamlar ilahi ilhama malik ve hatadan salim olup, saliklerinin kendilerine kayıt ve şartsız itaatini isterler. Bayram gibi günleri Astronomi ile hesaplarlar. İslamiyet üzerinde fevkalade fikri terörleri olmuştur. Fatımilerden önce ve sonra da Orta Doğu’da etkili olmuşlardır. Hasan Sabbah, Alamut Kalesi, Haşhaşılar İsmaili tarihinin safhalarını teşkil eder. X asırdaki Rasail İhvan al – Şafa, İsmaililik akait kitabıdır. Ünlü Nasir Husrav İsmaili idi. Müfrit Şiilik, menşelerinden itibaren, memnun olmayan sınıfların mevcut nizama karşı isyanlar ile yakından alakalı oldular. İsmailik uzun süre, gerek içtimai, gerek kavmi bakımından tazyik gören sınıflar ile gayri memnun münevverler üzerinde cazip bir tesir icra etmiştir. İsmaililerin İslami esnaf ve fütüvvet teşkilatlarında rolleri olduğu da gözlenilmektedir. Gizli kalabilen, örgütlenebilen iyi propaganda yapabilen mazlumlara adalet fikri taşıdığını savunan bu fırka dai tipinin de yaratıcısıdır. Dürzîler ve Karmailer bu fırkanın tezahürüdürler. Selçuklular döneminde Türklerle olan münasebetleri netleşmeye başlar.               

İsmaili inançlı Müslüman Hazara Türkleri arasında yoğun bir şekilde gözlenebilen Müslümanlık evveli eski bölge dinleri bu arada Tengricilik – Kamizm izleri onların kültürel kimliklerinin kadim Türk kültürünün devamlılığını gösterir niteliktedir. Yarı göçebe karakterleri Bozkır medeniyetinin zamana uymuş biçimidir. Kam kültü yerini Pir kültüre bırakmıştır. 11 Eylül 2001 olayından sonra Afganistan’da gelişen hadiseler, bölge Türklüğünün Kültürel Kimlik tercihinde etkili olmuş ve değerlerin öncülük sıralamasını değiştirmiştir. Bölge halkları üzerindeki dini fırka itibar yerini milli yetkiliye bırakmıştır. İsmaili Türklerin tarihten gelen özellikleri mazlum bölge Türklüğü için özel önem arz etmektedir.                

Gıjak, kemençe türü bir çalgıdır, düğünde eğlencede çalınır. İsmaili Hazara Türklerinde cem ayini yoktur. Aileden mutlaka bir Gıjak çalan olur. Hz. Ali ile ilgili ilahiler (gazel – beyit) okunur. Babageldi gıjak ustası olup Kayan yöresindedir.                  

Gıjakla çalınan bu parçaların hepsi Farsçadır. Bunlar daha ziyade İran kaynaklıdır. Bütün Afganistan İsmaililerin lideri olan Seyit Nadir Şah Kayanı Hazaradır ve etnik kesimlerden Tacik ve Peştunlardan da müridi vardır. 50–60 şiir kitabı olan bir şairdir. Tarikat bağları etnik bağların üzerindedir. İç savaşlardan sonra etnik bağlantılar tarikat bağlantıların önüne geçmiştir. Milliyet, dini inancın önüne geçti. Bağlam bölgesi Hazaralarının Sünni veya İsmaili olsun kız alıp verdikleri için dayanışma güçlüdür. Dini şahıs Lider’dir. Pir olmak için ehlibeyt olması şarttır. Pir ölmeden oğullarından Pirliği birisine miras bırakır, kızlara pirlik geçmez. Onlar Bibi olarak bilinir. Bibi sadece Pirin büyük kızıdır. Onun itibarı vardır. Ona sorular sorulur. Pirin İsmaili olmayan kızının kocası Pir olmaz. Bu ailenin çocukları ana adı ile tanınır. Kız çocukları seyit ehlibeyt olmayan hanım alması çocukları etkilemez. Pir eğitim görse de görmese de pirdir. Bir ailede birden fazla pir olmaz. Pir olacak oğlunu pir, yanından ayırmaz. Genelde bu pir olur ve bazen de pirin kardeşi pir olur. Pir namzedini pir ölümüne yakın açıklar.                

Çocuğa isim konulacağı zaman Pir’e gidilir. Çocuğa ilkin ismi verilir, sonra Pir dua okur. Çocuğun kulağına ezan, doğunca ailede okunur. Çocuğun doğduğu yere erkek giremez, ezan evin önünde daha ziyade erkek çocuk için okunur. Kadınlar dışarıya haber verirler. Son zamanlarda silah atılmaya başlanılmıştır. İsimlerin sonuna muhakkak Ali ismi eklenir. Mehmet Ali, Seyit Ali vs. gibi seyide – Pir’e hediye götürülür. Her İsmaili esasen gelirinin % 10’unu Pir’e verir. Kendisi götürür, uzakta olanlar için Pir’in Halifesi 4–5 kişilik heyet ile dolaşıp paraları toplar. Doğum esnasında Kurban kesilir. Etinden herkes yer.                

Sünnette Pirin rolü yoktur. Kurban kesilir, tek bir çocuk sünnet yapılmaz muhakkak yanına eş veya eşler eklenir. Atabek = Kirve bir sini bezedir. Üzerine ters çevrilmiş bir sofra konulur. Çocuk bunun üzerine oturtulup sünnet edilir. Sünnetli tepsisini ve yiyecekleri alır gider. Atabek’e ömür boyu saygı duyulur. Her önemli adımda ona sorulur. Sünnet olan kişi Atabek’in kızını alabilir.                

Askere giderken, evlenirken, gurbete çıkarken, kan davaları ve diğer anlaşmazlıklarda sorunları Pir çözer. Pir bir kanundur dediği olur. Pir’e eli boş gidilmez.                

Komşusunun ölümü anında yaslı aile ile 3 gün komşular ilgilenir. Pir yakın çevrede sadece aksakalların cenazesine gider. 6. gün kadınlar evi toplayıp yıkamaya başlar. 40 gününde hayrat yapılıp mezara gidilir. Pir’in kırkla ilgisi yoktur.                

Pir ölünce çevreden gelebilen bütün halk toplanır, müridi olmayan, Sünni, Şii vs. herkes gelir. Defin aynıdır. Pir’in mezarı kutsaldır. Müritler hastası olan her türlü ihtiyaç için Pir’e gidilir.  Muhakkak mezarda bir hayvan kesilir. Pir’in mezarında dua edip talepte de bulunurlar. Büyük Pirlerin mezarına para bırakılır. Kadın veya erkek mücavirler bu parayı alırlar. Mücavir yoksa fakir çocuklar alır. Pir mezarının toprağı yenir. Taş yapıştırmak, çaput bağlamak yoktur. Pir’in mezarlığı halkın mezarlığından farklıdır. Pir mezarları kolay ulaşılacak yerlerde olur. Her evin, köyün bir piri olmaz. İsmaili Hazaraların bir tek Piri vardır. Şu anda Pir Seyit Şehnasır’dır. Hapisten çıkıp İngiltere’ye gitmiş Pirliği kardeşi Seyit Mansur yürütmektedir. Pirlerin isimlerinin başına muhakkak seyit kelimesi eklenir. Sadece Pirler 4’e kadar eş alabilirler. Muta nikâhı İsmaili ve Şii Hazaralarda yoktur.               

Hacı olmaya Mekke’ye gidilir. Karbelaya pek gidilmez. Hacca gidene Hacı denir. 2–3 defa gidenlere El hac denir. İsmaili Hazaraların dini kitabı Nasır –Kusrev’in (Merli bir Türkmen, Çağrı bey’in başlangıçta Hanefi olan veziri) Vecidin isimli eseridir. Caferi Fıkıh’ını tartışmalı irdeleyen bir eserdir. Burada namaz bahsi olmadığı için Bamyan’dakiler Şii akaidine göre, Semangan Bağlan’daki İsmaililer Sünni akaidine göre namaz kılarlar.                

İsmaili Hazaralardan Bamyandakilerde yerleşik hayat Bağlam ve Semangandakilerde göçebelik çok yaygındır. Bunlarda göçebelik yazın başlar. Hayvancılar Hindukuş dağlarına giderler. Buralara “Ayaylak veya Aylak” denir. Büyük aile (Hanever)in yaylada bir yeri vardır. Buna “ülke” denir. Yayladaki, konuş çadırın adı Laçik’tir. Azerbaycan’da buna Alaçık denir. Honever’in başkanı en yaşlı erkek veya en yaşlı kadındır. Bunlara bey, bay veya Mir denir. Bir bayın yetkisidir. Çocuklarını itirazsız evlendirir. Berdel usulü evlilik çok yaygındır.                

Hazarlarda tek evlilik vardır. Ancak çocuğu olmayan tekrar evlenebilir. Her zaman söz büyük hanımdadır. İsmaililerde eşini boşamak çok zordur. Boşanmayı ancak Pir yapabilir. Bunlarda Cem yoktur. Cemaat hane vardır. Cemaat hanede dini eğitim yapılır, dua edilir, nikâh kıyılır. Ancak namaz kılınmaz. Namaz ancak camii de kılınır. Cemaat hanenin hemen yanında camii vardır. Ayrıca Ağa Han’ın doğum günü veya imam olduğu zaman kutlama törenlerine gelinir. Cemaat evine ve dışına İsmaililerin bayrağı asılır.  Bu bayrak eski Mısır Fatımi’lerin bayrağı olup yeşildir, ortasında kırmızıçizgi vardır.               

Babalar evliliklerde kızlarının kanaatini sorar ancak daha ziyade bildiklerini yaparlar. Evlilikte erkeğe alacağı kız konusunda kanaati pek sorulmaz. Bunlarda kız kaçırma yoktur. Kan davasına da pek rastlanılmaz. İsmaililerde Pirin kızını kimse isteyemez. Pir kızını istediğine verir. Verdiği adamda kabullenmek durumundadır.                

Teke kati- Koç kati (teke –koç katımı merasimi): Koyun ve Tekelerde doğumun kışa gelmemesi için 5–6 ay evvelinden havalar ısınınca koç ve tekeler sürüden alınır. Yaylaya götürülmez. Çiftleşmesinler diye Kışlak’ta saklanırlar.  Sonbahar da sürüye bırakılırlar. Bu esnada özel bir tören yapılır. Herkesin sürüsü aynı otlakta bir yerde toplanır. Bol miktarda kavun ve karpuz hayvanlara verilir. Koç ve tekeler iyice yıkanıp temizlenirler. Sonra kırmızı ve yeşil iplikten örülmüş kolyeler ve çanlar hayvanların boynuna bağlanır. Dövüştüklerinde boynuzları kırılmasın diye boynuzlarına yağ sürülür. Ayrıca boynuzlarına küçük kavun ve karpuzlar takılır. Halka kavun ve karpuz ikram edilir. Yaşlılar toplu halde dua ederler. Dua merasimini imam yönetir, halk âmin der. Koç ve tekeler aniden sürüye bırakılır ve böylece tören biter.

Beslenme Kültürü    

Göçer Hazara İsmaillerde bol et tüketilir.  Yahni, kavurma, kebap, pilav, Şir tava, Şir pirinç, Aş, Deleme yapılır. Kaymala, Kaymısrak, Çelpek, Hacur, Katlama ve Petir pişirilir. Yahni: Yapılırken et haşlanır. Sadece içine tuz ve su katılır. Kavurma: Hayvani sarı yağ ve kuyruk yağ, soğan katılır. Et su ile pişirilir. Kebap: Tandırda veya odun ocağında yapılır. Üzerine tuz atılır. Pilav: Kavurmada olduğu gibi yağ kavrulur, soğan eklenir, sonra pirinç konur. Pirinç bir süre kavrulur, sonra hazırlanan pirinç bunun üzerine dökülür. Pirincin pilavı özeldir. Kapağı kapatılarak sonra demlenir. Şir Tava: İri pirinç sade haliyle kaynatılır. Sulu olarak pişirilir. Üzerine ayran dökülür. Bir nevi pirinç çorbasıdır Şir Pirinç: Sütlaç, iri pirinç kaynatılır, sonra yağda pişirilir, içine bol şeker atılır. Piştikten sonra büyük tabağa alınır. Ortası çukur yapılır. Sarı yağ iyice kaynatıldıktan sonra buraya dökülür, elle pirinç alınır, yağa batırılıp yenir. : İki cins aş vardır. Birinci türünde, hamuru boldu çuruk (erişte) kesilir. Suda kaynatılır. Sonra içine yoğurt atılır. Çemçe (özel kaşık)ile yenir. Diğer aş ise ince hamur dört köşe kesilir, suda kaynatılıp yenir. Deleme: Doğum yapan inek veya koyunun ilk sütü ağız ile yapılır. Pişirilip yenir. Kaymala: Süt kaynatılır, uzun süre kaynayan sütün üzeri kapatılıp bir yere konur. Sonra kaymaklı süt yemeği olur. Kaşıkla yenir. Koymusrak:  Yumurta ile un karıştırılıp su da katılıp sıvı hale getirilir. İyice kızartılmış yağ içinde bardağa konularak kahvaltıda yenilir. Çelpek: Hamur 3 köşeli kesilip yağda kızartılıp yenir, hayrat günlerinde yapılır. Herkese dağıtılır. Hacur: Şekerli ve yağlı hamur küçük dilimler halinde kesilip iki ucu birleştirilip yağ içinde kızartılarak hazırlanıp, çayla yenilir. Katlama: Bol yağlı hamur alınır kat kat konur. Her katın arasına şeker konur. Büyük yuvarlak halde kazanda kızartılır. Üzerine şeker atılır yenir. Petir: Tavada pişirilen yağlı bazen de yumurta ve şeker konulan bir ekmektir. Ekmekler genellikle tandırda pişirilir. Bunlara nan denir. Biri yuvarlak biri ince uzun iki tür ekmek vardır. Sebzelerden Ispılat denen dağlar da yetişen yabani bir bitki yıkanır. Kızartması ve haşlanması olur, buna kıyma konulmaz. Sözenek denen yabanı dağ bitkilerinin yaprağı Ispılat gibi pişirilir. Çükrü (eşgin) veya Ravaş kökünden istifade edilen bir bitkidir. Ekşidir, çiğ yenilir. Tatrang’da bu türdendir. Bu ekşi değildir. Ayrıca Enfüze, gövdesi ve karnabahara benzeyen bir gülü vardır. Evin işleri başta yemek olmak üzere genç kıza aittir. Genellikle bütün gelinler evlenince baba evine gelir, ancak her oğulun ayrıca bir hanesi olur. Yazlık evleri çadır, kışlık evleri normal evdir. Babanın çadırı büyük olur, oğulların ayrı küçük çadırları ve ayrıca misafir çadırı olur. Misafir çadırına kaşhane denir. Evlerdeki misafir odasına da kaşhane denir. Ailenin bütün kadın fertleri birlikte günlük işleri yapar, çocuklu ve hamile olanlara pek iş düşmez. Evin iç işlerini tavuklar dâhil kadın takip eder. Dış işleri koyun satımı dâhil erkeğindir. Kadın halı, kilim dokur, kadının izni olur ise erkek satış yapabilir. Kırkım işleri de erkeğe aittir. Kap kaçak daha ziyade kabak oyularak özel pişirilerek yapılır. Hayvanın kafasına geçirilen saman veya arpa kabının adı “torba” dır. Yünden örülür. Öküz, eşek ve atın heybesine “ hurçin” denir. İpten örülür. Un için özel çuval yapılır. Koyun derisinden yapılan yağmuru geçirmeyen bu çuvala “sanaç” denir. Ham; kuzu ve davar derisinden yapılır, yağ ve peynir için kapatılarak kullanılır. Kurut; yoğurdun suyu alınır yarı katı olur, içine tuz konur. Güneşte tutulur. Küçük toplara dönüştürülür. Çayla’da iyice kurutmaya bırakılıp kışın sulandırılıp kullanılır. Ayran ve peynir’in bir cinsi vardır. Otlu peynir yapılmaz. Koç ve koyun derisinden “Yayık” ve teke ve keçi derisinden “sendere” denilen su taşıma kapları yapılır.   

Dr. Yaşar KALAFAT                              

[1] Seyit Pişar Ali Kayani, “Afganistan’da Yaşayan Hazaralar Mazlum Türklerin Ülkesi, Afgan Türkistan’ı, İstanbul 2001, sf. 109 – 121 bu yazının hazırlanmasında Seyit Pişar Ali Keykani’nin tercüme ve açıklamaları ile katkısı olmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.  

[2] Sabahattin Güngör, Tasavvuf Sohbetleri, (Basılmamış Notlar) Burhaniye, 2000

[3] A. Doğan “Türkistan Coğrafyası’nın Sancılı Kapısı Afganistan, Yeni Avrasya, Ekim Kasım, 2001, S. 10 – 11 sf. 8–11

[4] A.Doğan a.g.y.

[5] Seyit Pişar Ali Kayani , a.g.e.

[6] Farnad Daftary,  Muhalif İslam’ın 1400 Yılı İsmaililer, Tarih ve Kuran ( ter. Ercüment Özkaya), İstanbul, 1999; İslam Ansiklopedisi, 5. C. 2 ks. İstanbul 1977 sf. 1120 

hazara.jpg

hazara-turku.jpg

 

Paylaş:

Yorumlar

“274) İSMAİLİ HAZARA TÜRKLERİ” yazisina 11 Yorum yapilmis

  1. Samet Acar yorum tarihi 20 Haziran, 2008 16:01

    ARAŞTIRMALI TARİH BİLGİLERİNİN HAZIRLANIP SUNULMASINI SAĞLAYAN BİLİM ADAMLARIMIZA TEŞEKKÜRLERİMİ SUNARIM.BURADAN YENİ GENÇLERİMİZİNDE DUYARLI OLMALARINI DİLERİM.ACAROĞLU

  2. hasan hassanzadeh yorum tarihi 26 Haziran, 2008 23:05

    Değerli Dr Yaşar KALAFAT:
    Ben İstanbul’dan bir Hazara Türküyüm.Sitenize bizim Hazaralar ile ilgili koyudğunuz matlep dolayı size çok teşekkür etmek istiyorum.Ben de bu fırsattan yararlanarak ve iznini varsa bizim halkla ilgili genel bir bilgi vermek istiyorum.Türkiye’deki kardeşlerimizde Hazara türkleriyle ilgili genel bilgileri olma umuduyla.
    HAZARA TÜRKLERİ:

    Hazaralarla ilgili genel bilgiler:
    afganistanın nufusunun %40 nı Türkler oluşturmuştur ki bunlardan hazaralar en büyük türk topluluğudur(6-7 miyondur). Hazaralar bütün afganistanda dağılmışlar. Fakat afganistanın merkezinde yani hazaristan bölgesinde(bamyan, daykundi, gor,gazni, horozgan, besut, )hazaralar çoğunlkutadır.
    Hazaralar 13. asıra kadar tek bir isimle tanınmamıştır. Bu yüzden tarihçiler onlara türk tatar,Türkmen ,zavuli, berberi ,Halaç, Karluk, çakal , Laçin ,adlarıyla isimlendirmişlerdir.
    Şu andaki durum:
    Afganistan’ın parlamentosunda 220 millet vekilinden 45’ini hazaralar oluşturuyorlar.devlette 6 bakanı vardır.
    Hazaralar Zor iklim koşullarına sahip oldukları ve devlet tarafından yapılan eşitsizliklerden dolayı ekonomik açıdan pek gelişmemiştir. Bu da hazaraların diğer bölgelere göç etmesinin en önemli faktörlerinden biridir. Maalesef son zamanlarda bu da diğer etnik gurupların hazaralara karşı negatif tepkilerine sebep oluşmuştur.

    Afganistan ı bu durumdan ancak kurtarabilen unsur ilim ve eğitim olduğunu çok iyi bir şekilde hazaralar fark ettikleri için, çoğu yoksul olmalarına rağmen eğitime çok önem veriyorlar. Bu süreç 30 seneden beri şiddetli bir şekilde hazaralar içinde başlamıştır. Örnek olarak üniversitelere giren hazaraların sayısı %40-50 olduğu buna kanıt olabilir.
    Hazaraların şifahi halk edebiyatında türk dünyasının tamamında rastladığımız Ergenekon Destanı, Köroğlu Destanı, Ferhat ile şirin Hikayesi , keloğlu Masalları, Nasrettin Hoca fıkraları canlı bir biçimde yasamaktadır. Hazaralar‘a göre türkler (Moğollar ) iki kere hicret ettiler. Bu göçlerden biri Ergenekon diye bir bölgeye olmuştur. Ergene, dağın kenarı ,kon yesil yer demektir. Dağlık yeşil bir yerin adini Ergenekon koymuşlar. Ergenekon bölgesi hazarıstandaki Uruzgan şehri olmalıdır.
    Hazaralar diğer türklere kardas ve ya soydaş anlamında kavım diye hitaba etmektedirler. Türkmenleri amca oğlu anlamında ‘ Abağa ‘kelimesiyle, Özbeklerden teyze oğlu anlamında (bole) kelimesiyle bahs ederler.

    Hazaraların tarihini üç dönemde ele almak mümkündür.
    1) büyük ve güçlü hazaralar 19. asra kadar:
    hazaralar türk moğoldur. Afganistanın en eski yerleşik milletlerindendir.

    Oğuz han ilk Türk hükümetini kurabilmek için ve onu büyük fetihlerde destekleyen kabileler: Uygur, Karluk,Kıpçak kılı, ağacan veya bağceri idiler bu isimler hazara toplumunda çok yaygındır.
    40-220 M.S kuşaniler Hazaristanda en büyük medeniyeti kurmuşlar bu dönem de orta Asyanın medeniyeti en üst seviyeye ulaşmıştır.
    Kuşanıların 2. hanedanın kurucusu olan Kanişkae kebir türk Moğollu asıllı olan kuşan kabilesine mensuptur .hazaraların doğu tarihinde en önemli, ecdatlarındandır .dünyanın en
    büyük heykelleri de bu dönemde yapılmıştır.

    2) Diğer kabileler gibi hazaralar, Abdurrahman dönemine kadar.
    Afganistanda MS 50.yılından 18. asrın ortalarına kadar türk hakimiyeti ve Türk devletlerini görüyoruz bunlar sırasıyla . saka kuşan , akhunlar ,samanoğluları, gazne Türkleri, Selçuk devleti, harezm şahlar , Timur ve Babür imparatorluğu
    3) mahrum ve mazlum hazaralar: bu dönemde Abdurrahman hazaraların %65 ini katliam ediyor.Dünyanın en büyük heykelinin yüzü bu dönemde kesilmiştir.Sırf gözleri çekik olduğu için ve Türklere ait olduğu için.Peştunlar hazarlara düşmanlıları hem onların Türk olmalarından hem de Caferi mezhebine bağlılıklarından gelmektedir.Afganistanda en fazla zulme hazara Türkleri uğramıştır. Son ikiyüzyıldır hazara Türklerinin okumalrı engellendi çocukları zorla ellerinden alınmış Kandahar,Hindustan piyasalarında köle olarak satılmış.Afganistanin en verimli bölgeleri hazaraların elinden alınmiş ve hazaralar sürgüne uğradılar.mesela hazaralar bir dönemde Kandahar,Zabul,Helmand şehirlerde yaşıyorlardı fakat saldırıya uğradıkları için mecburen dağlara göç etmişler.bildiğiniz gibi dağ çok iyi bir sığınaktır.böyle bir durumda insanın ilk yapabileceği şey canını kurtarmaktır. Hazaralar daha az zulme uğramak için kendi dilini bırakıp Farsça konuşmaya başladılar.bu durum maalesef sadece hazaralara ait olmayıp afganistanda diger türk etniklerine de sızmıştır.mesele Halaçlar Peştunca,Afsharlar ve Kızılbaşlar Farsça konuşuyorlar.20-30 yıl öncesine kadar hazaralara bu zulüm yapıldı.
    Hazaraların farsşa konuşmanın en önemli sebebi de budur.

    1978 yılında Sovyet birliği afganistanı işgal edince afganistanda kızıl ordu ve kominist devleti karşı ilk ayaklanan hazara mücahitler idi . bu ayaklanma üstad abdül ali mezarinin önderliğinde çarkent ve deresuftan başlayıp sonra diğer bölgelere sıçrıyor.

    Kominist devleti çöktükten sonra hazara toplumu afganistanda eski duruma geri gelmesi için toplumda biriğin olmaması yegane sebebi geçmişteki adaletsizlik olduğunu defalarca beyan edip afganistandaki etnikler bundan sonra özgür ve barışçıl bir şekilde yaşanması için afganistandaki yeni kurulan İslam devleti bütün etniklere eşit hak sağlanması gerektiğini defalarca ifade etmişlerdir. Ki maalesef diğer guruplar tarafından kabul görmemiş ve 14 sene savaşa neden olmuş ki bu savaşta hazara halkı afganistanda en büyük zarar gören halk olmuştur örnek olarak: rabbani hükümeti tarfından kabilin batısı kabildeki hazara bölgesi tam viraneye çevrilmiştir. Ve Taliban zamanında hazaraların iki ilin de,mezarişerif ve yakavlank büyük katliamlara maruz kalmışlar ve aynı zamanda bamyandaki hazaralara ecdatlarından miras bırakılmuş dünyada eşi olmayan iki büyük buda heykeli yıkılmıştır. Bu savaşta ekonomik olrak da hazralar en büyük zararı görmüştür. Yakalşık 3 milyon insan göçe zorlanmıştır.

  3. Teşekkür yorum tarihi 21 Nisan, 2009 23:43

    Hasan Hassanzadeh, sana minnettarım. Çok Teşekkürederim. Çok güzel bilgiler yazmişsin. Malesef, bu dünya de ne kadar ırkcılık dan uzak durabilirsen dur, gene geri gelıp ırkcılık yapmak zorunda kalırsın. Nedeni belli! Kimse insaf yapmaz bu dünyada. Taliban din adına Islam Adına Peshtun haklarını korur. Duşun, eğer Hazaralar Şii olmasaydılar Peştunler Hazaraları hangı sbeple katlıam yaparlardı??? Taliban’in dediğini de unutmamak lazim. Ne dediydi Taliban? Özbekler Özbekistana, Tajeklar Tajekistana, Turkmen Turkmenistana ve Hazaralar Kabrıstana gitsin dediydi. Ne kadar Zavallı bir millet bu Peshtunlar! Dunya nin en buyuk teror komutan Osamayi tek bir nedenle koruyor. Oda ne, Hazaralar şii ve Osama da şii duşmanı!!!! Aslında ben bu Şii ve Sunni felsefeyı da tam anlamış değilim. İkiside Allah’i inanmazmı? Atalarımız Araplar dan çok önce Mavi Gökyuzune bakıp Tanrılerıne rica ederdıler. Bu araplar o zamanlar putları Allah inanirlardı. Ve şimdi o Araplar gelıp dünyayı Islam ve Allah derslerı veiryorlar!!! Komik birşey. Aynı Araplar Osmanlık miraini de yıktıler Saudi Arapistan de. Osmanlık Kalesini yıktılar sanki Osmanliğilar Müsülman değildiler!!! Neyise kafa olsa kullanırlardı Araplar. Onların işleri Dunya yı kariştirmek başka birşey bilmezler. Onun için çoğu paygambarlar onlar için gönderıldıler. Neyise, he kese ozellıkle de TURK (Mogol, Kazak, Ozbek, Tatar, Hazara-Mogol) hepımıze akıl ve koyu kan bağlantımızı daha da sağlımleşmesini dilerim. Bizim dusmanlari bizden korumalı için bizi fazla karıştırmasinlar isterim. Herkes yerini bilsin. Insanlık yaşasin bu dünya da. Sevgiler.
    Hasan Kardeş, çok teşekkür ederim.

  4. Teşekkür yorum tarihi 22 Nisan, 2009 00:07

    Dr. Yaşar KALAFAT Size unutmadim. Çok çok teşekkürler size de. Petiri özledim yemedim uzun zaman oldu. Petir veya patri ekmektir. Sert bir ekmek. Uzun yolculuk için yapılır. Bozulmaz. Başka bir yiyecek daha var. Kurut denir. Peynirin sert halı duşunuu. Onun için Kurud veya Kurut denir çünkü suyu yok ve taş gibi sert olur.
    Tüm okuyuculari: Tüm insanları severim ama iyi olanları. Kötü olanları karşı tek yumruk olmak lazim. Insan Hayatı değerlıdir. Unutmamak lazim!
    Yaşar bey, gene çok teşekkür ederim. Sağolun.

  5. mehdi akhlaghi yorum tarihi 25 Nisan, 2009 02:22

    ben de bir hazara olarak sizden çok teşekürederim.umarım bir gün gelsin de bütün dunyadakı türkler bir araya gelsin tekrar o unutulmaz emperaturluğunu yeniden kursun..akhlaghi

  6. sedat yorum tarihi 24 Haziran, 2010 09:41

    Hazaralar öz ve öz Türktür.

  7. Ali Kul yorum tarihi 13 Temmuz, 2011 00:17

    Bu yazı Afganistan gerçeklerini hiç bilmeyen, sindirmeyen biri tarafından yazılmıştır. Hazareler Türkçe konuşmadıkları gibi Türk olmak gibi bir derde de sahip değildirler. Kültür olarak da Türk yaşayış ve kültüründen uzaktırlar. Onların kendilerine Türk demeleri, ancak bir menfaat icabı olabilir. Yahut siyasi bir tavırdan ibaret olabilir. Afagnistan Türkleri, ki bunları ağırlıklı olarak Özbek ve Türkmenler teşkil eder, bu Hazarelerle sıcak ilşki içinde hiç bir zaman olmamışlardır. Türkmen ismi hazareler tarafından istismar edilmektedir. Hazareler, İran tarafından çok hararetle desteklenmektedir. Hazare çocukları İranda okutulmakta, yetiştirilmektedir. Bir Hazare Türkiye yerine İran’ı yüz bin defa daha çok terh eder. Zira kendileri Farsça’nın bozuk bir şivesini konuştukları gibi, mezhep olarak da müteassıp şiidirler. Türkmen ve Özbeklerin ağırlıklı olarak yaşadıkları Mezar-ı Şerif ve Şibirgan gibi şehirler, İran tarfından ekonomik destek gören Hazareler ile yavaş yavaş dolmaktadır. Hazareler, öteden beri Türkmenlerin tekelinde olan halı dokuma sanatı ile halı ve deri ticaretine de İran desteğiyle el atarak onların ekmeğini çalmak üzereler. Afganistanda yaşayan ve Türkiye’yi ciddi olarak seven, kendileri için güvence sayan Türk unsurlarının yanında Afaganistan’ın Fars (Tacik) ve Peştun gibi kalabalık toplulukları da Hazarelerden hoşlanmazlar. Eğer Türkiye Hazarelere destek çıkarsa hem Afganistan Türkleri hem de Tacik ve Peştunların Türkiyeye karşı güvenleri sarsılacaktır. Yaşar Kalafat eğer bu konuda doğru bilgi edinmek istiyorsa Türkiye’de bile Afaganistandan gelen bilgili ve dürüst Özbek ve Türkmenler konuşmalıdır. Yoksa böyle işkembeden sallamakla bir hizmet edemez. Çok yazık! Türkiye’nin temiz insanını yanıltmayınız. Ciddi olun biraz.

  8. ercan dogan yorum tarihi 11 Eylül, 2011 19:02

    sayın ali kul
    hazara kardeşlerimize biz sahip çıkmazsakk onlarda kendini iranlılara daha yakın hisseder.. yazınızda birlik beraberlik nasıl inşa edilir diye bir fikriyat ileri sürmüyorsunuz. halen hazaraları dışlıyorsunuz…

  9. Selim yorum tarihi 28 Haziran, 2012 03:13

    Ben zazayım bahsettiği gelenekler bizde var zaten. türkiyedeki, olmayan türklerle hiç bir alakası yok dediklerinizin.

  10. RIZA yorum tarihi 18 Ekim, 2012 10:40

    Ali bey bir insan kendini nasıl hissediyorsa odur,Hazaralar Türküm diyorsa Türk’tür bu kadar. İran’dan destek alıyorlar diyorsunuz,o zaman ne gibi menfaat için kendini Türk desinler?(senin teorine göre)kaldı ki yazdıklarınız gerçekleri yansıtmamakta ve konu ile ilgisi yoktur.Ne gibi bir araştırma yapıp ya da hangi kaynağa göre bunları söylüyorsunuz?Hocamız Sayın Doç.Dr.Kalafat bey bilimsel araştırma sonucu bunları yazmış.

  11. muhammed begdilli yorum tarihi 21 Kasım, 2014 11:48

    Afganistandan Irana gelen hazaralar farsca konusur ve hic zaman Turkum demiyorlar. Ama Afganistanin Ozbek ve Turkmenleri Turk olduklarini Acikca soyluyorlar.

Yorum yap