217) KARAMANOĞLU MEHMET BEY VE FERMANI (13 Mayıs 1277)

Yayin Tarihi 12 Mayıs, 2008 
Kategori TÜRK DÜNYASI, TÜRKÇE

KARAMANOĞLU MEHMET BEY

VE FERMANI (13 Mayıs 1277)

image00129.jpg


Karamanoğlu Mehmet Bey Karamanoğullarının ikinci beyi olan Kerimüd-din Karaman Bey’in oğludur. Karaman Bey’in ölümünü müteakip yerine Selçuklu Sultanı Rukneddin  Kılıçaslan kendisinin güvendiği vezirlerinden Hutenoğlu Bedreddin İbrahim’i Karamanoğullarının başına getirip ondan, Karaman Bey’in Oğullarını yok etmesini istedi. Hutenoğlu Bedreddin İbrahim, Larende’ye gelip oturdu ve Karamanoğlu Mehmet Bey’i annesini ziyarete geldiği bir sırada  Yerköprü’de yakalayarak Konya’daki Gavele kalesine hapsettirdi. Mehmet Bey bu sırada 18 yaşlarında idi. 1264 yılında  Rukneddin Kılıçarslan ölüp, yerine küçük yaştaki oğlu lll. Gıyaseddin Keyhüsrev başa geçti. Bu sırada Vezir olan Muiniddin Süleyman Pervane’nin yardımıyla hapisten çıkan  Karamanoğlu Mehmet Bey,  1264 yılında Ermenek’e gelerek  buradaki Karamanoğullarının başına geçti. Karamanoğullarını yerle bir edip, topraklarına hakim olmak isteyen  Hutenoğlu Bedreddin İbrahim hazırladığı  büyük bir ordu ile Ermenek üzerine yürüdü. Karamanoğulları ile Göksu geçidinde çetin bir savaşa tutuştu. Ancak Kahramanca savaşan Karamanoğulları karşısında  mağlup olmuş, silahlarını ve diğer malzemelerini toplamaya fırsat bulamadan geri çekilip, canını zor kurtarmıştır. Bu hareket Karamanoğullarının cesaretini artırmış, çevrede yaşayan Türkmenlerin de kendilerine katılması ile büyük bir güç haline gelmiştir. Bu şekilde güçlenen Karamanoğulları, üzerlerine gelecek Selçuklu ve Moğol kuvvetlerini mağlup edebilecek duruma gelmiştir. Bu durumdan cesaret alan Karamanoğulları 1264 yılında Konya üzerine yürüyerek Konya’yı zaptetmiştir. Mehmet Bey Konya’yı zabteddikten sonra bir yıl süre ile Konya’da oturmuş ve bu süre içerisinde çevresindeki adamları ile birlikte her gün Mevlana’yı ziyaret etmiş ve ondan feyz almıştır. Konya’yı ele geçiren Mehmet Bey Selçuklu tahtına sultan olarak oturmamış, Selçuklu Sultanı ll. Keykavus’un oğlu Siyavuş’u 12 Mayıs 1277 de tahta geçirmiştir. Bu zaferden sonra Mehmet Bey Konya hazinelerini Karaman’a taşımıştır.

         Karamanoğlu Mehmet Bey’in  Konya’yı  ele geçirmesi, dağılan kabilelerin toparlanmasına vesile olmuş ve kısa zamanda  çevredeki bazı beylikler (Eşrefoğulları, Menteşeoğulları ve Saruhanoğulları) Karamanoğullarının hakimiyeti altına girmiştir. Mehmet Bey  bundan sonra uç Türkmen beyliklerinin başına kardeşi Mahmut Bey’i göndererek, Tarsus-Adana, Adana-Konya  ve İç Anadolu ticaret yolunun düğüm noktası olan Gülek Boğazındaki Gümrük Teşkilatının  ve orada bulunan Garnizonun ele geçmesini sağlamış ve Venediklileri, Cenevizlileri ve Ermenileri vergiye bağlamıştır. Karamanoğlu Mehmet Bey Konya’ya Selçuklu Sultanı Sultan İzzeddin Keykavus’un oğlu Gıyaseddin Siyavuş’u başa geçirmiş, kendisi de vezir olmuştur. Önceleri Moğol baskısına başarı ile karşı koymasına ve bir çok defa galip gelmesine rağmen, sonunda yapılan bir savaşta Moğolların büyük bir ordu ile saldırmaları karşısında Mehmet Bey Ermenek ve Mut havalisine çekilmiştir. Mehmet Bey’in çekilmesinden sonra Konya Moğollar tarafından  işgal edilmştir. Moğollar her tarafı yakıp yıkarak  ilkbahar mevsiminde Mut taraflarına kadar inerler. Moğollarla yapılan bu savaşta Mehmet Bey iki kardeşi ile beraber 1280 yılında şehit düşmüştür.   Şehit düşen Mehmet Bey’in başı kesilerek Konya’ya götürülmüştür (bir rivayette Karadağ’da, bir rivayette Toroslar’da) Genç yaşta iken şehit olmuştur. Kabrinin nerede olduğu  belli değildir.

 Mehmet Bey Konya’yı ele geçirip, Siyavuş’u Selçuklu tahtına geçirdikten sonra 13 Mayıs 1277 tarihinde  Konya önünde aktedilen bir toplantı ile  Türkçe’yi resmi dil olarak ilan eden ünlü fermanını yayınlamıştır.
Karamanoğlu Mehmet Bey’in ünlü fermanı İbni Bibi’nin Evamirü’l-Alaiyye adlı Farsça eserinde Farsça olarak yer almıştır. İbni Bibi’nin eseri Yazıcıoğlu Ali tarafından Tevarih-i Al-i Selçuk adıyla 15.yüzyılda Türkçeye çevrilmiştir. Çevirinin yazması, Topkapı sarayı Revan bölümü, 1391 numarada kayıtlıdır. 13.yüzyılın dil özelliklerini yansıtan bu yazmada ferman şu şekilde Türkçeye çevrilmiştir:

Şimden girü hiç kimesne kapuda ve divanda ve mecalis ve seyranda Türki dilinden gayri dil söylemeye

13.Yüzyılın dilini yansıtan bu cümle bugünkü Türkçeye Karaman Valiliğinin başvurusu üzerine Türk Dil Kurumu tarafından şu şekilde aktarılmıştır.

Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk Dilinden başka dil kullanmaya

Karamanoğlu Mehmet Bey’in, 13 Mayıs 1277’ de, Türkçe’yi korumak amacıyla yayınladığı ünlü fermanı, O dönemdeki Anadolu’nun durumunu bilmeden değerlendirmek doğru olmaz.

XII. yy ve sonları, Anadolu Selçukluları’nın hüküm sürdüğü; Türk olmalarına rağmen, devletin her alanında İran hakimiyetinin apaçık görüldüğü ve Türklüğün değerlerinin devlet eliyle unutturulmaya yüz tuttuğu yıllardır. İşte bu dönemde Karamanlılar, Anadolu’da sadece dil alanında değil; Türk değerlerinin yaşatılması için, her alanda, büyük mücadeleler vermişlerdir.

1238 ‘de, Selçuklular’ın İranlaşması karşısında, Karamanlıların atası, Nure Sofi’nin de katıldığı, Türklüğün savunması denilebilecek, Kırşehir’in Maliya Ovasın’da gerçekleşen savaş; Karaman-oğulları’nın Anadolu’da verdikleri mücadelelerin ve değerlerin korunması savaşının en açık delilidir.

Karamanoğlu Mehmet Bey, Anadolu’da Türklüğün, mücadelesini vermiştir. 1277’ de yayınladığı fermanın özünde, bir milletin birlik-beraberliğinin ilk adımının, dil birliği olduğu vurgulanmaktadır.

Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen, burada devlet ve beylikler kuran Türk boylarının, başka milletlerin değerlerini kabullenip, kendi öz yapılarını terk etmeye yöneldikleri bu dönemde, sadece Karamanoğulları’nın, Türk değerlerine bağlı kalma savaşı vermeleri ve Karamanoğlu Mehmet Bey’in bu gerçeği, tarih sayfalarına fermanıyla yazması, Anadolu Türk tarihinin en önemli adımlarındandır.

Bugün Anadolu’da Türk değerleri yaşıyorsa; Türkçe çeşitli devirlerde, insafsız saldırılara uğramasına rağmen, hala dipdiri ise, bunda Karamanoğulları’nın mücadelelerinin ve Karamanoğlu Mehmet Bey’in payı büyüktür.

1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ile Anadolu topraklarının Türklere açılmasından sonra Anadolu’ya gelen Türk boyları tarafından  Karaman Türk topraklarına katılmıştır. Karaman 1165 yılında Anadolu Selçuklu Devletinin idaresi altına girmiş ve uzun yıllar Selçukluların idaresi altında kalmıştır. Ancak Anadolu Selçuklu Devletinin Moğolların  hakimiyeti altına girmesinden sonra, Karamanoğulları isyan ederek  1230 yılında bağımsız Karamanoğulları  Beyliğini kurmuşlardır.

KARAMAN İL KÜLTÜR TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ   

 

Paylaş:

Yorumlar

“217) KARAMANOĞLU MEHMET BEY VE FERMANI (13 Mayıs 1277)” yazisina 13 Yorum yapilmis

  1. sedat ergenç yorum tarihi 13 Mayıs, 2008 11:34

    Ne kadar gerekli, ne kadar güzel…
    günümüzde de bunu ifade eden güzel bir yazı, ilgilenenlere….

    http://www.avrupa.org.tr

    http://www.avrupa.org.tr/ortakdilstratejisi.htm

  2. TARIK KONAL yorum tarihi 13 Mayıs, 2008 13:37

    KARAMANOĞLU MEHMET BEY ADLI BU ULUSAL KAHRAMANIMIZ İÇİN SÖYLENECEK ÇOK SÖZ VAR, SÖZCÜKLER YETERSİZ…
    TÜRK ULUSUNUN DEĞERLERİNİN YİTİP GİTMESİNE İZİN VERMEYİŞİ, DİRENİŞİ ÇOK SOYLU BİR DAVRANIŞTIR…
    GÜZEL DİLİMİZ TÜRKÇEMİZİ KOLLAYIP YAŞATANLARA SONSUZ SAYGILAR…
    BİZLERİ AYDINLATAN YILMAZ BEYEFENDİYE DE GÖNÜLDEN SEVGİLER…
    TARIK KONAL

  3. FikirYolu.com » Blog Arşivi » Cankurtaranımızı ambulansın esaretinden kurtaralım!… /Entürk Alperhan TORLAKON yorum tarihi 17 Mayıs, 2008 00:34

    […] Cankurtaranımızı ambulansın esaretinden kurtaralım!… “Asalaklar, kendilerini taşıyanların kanlarını emerek teşekkür ederler.”(Torlakon öğretisi) Bugün 13 Mayıs. Bu tarih, 1277 Yılında bugün; “Şimden girü hiç kimesne, kapuda ve divanda ve mecalis ve seyranda Türki dilinden gayri dil söylemeye” diye ferman buyuran Karamanoğlu Mehmet Bey’in duyarlılığı anısına “Türk Dili Bayramı” olarak kabul edilmiş. 1280 Yılında Moğollar tarafından başı koparılarak şehid edilen Mehmet Bey’in peşisıra; “Eline, beline, diline hakim ol.” buyurmuş, börtü böcekle bile dost olan güzel insan Hünkar Hacı Bektaşi Veli. Onların ardından, Türk’ün ilk öğretmeni sürdürmüş uyarıyı; “Türk Milleti‚ dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin inkişafında müessirdir. Türk dili‚ dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki‚ bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.”(2 Eylül 1930‚ M. K. ATATÜRK) “Batılılaşma” sevdası çekenler çekip çevirmişler ülkeyi daha sonraları. Önce Fransız, sonra da İngiliz rüzgarına salmışlar memleketi. “Yabancı Dilde Eğitim” adını verdikleri, bir eritim potasına atmışlar körpe beyinleri. Her tarafta sömürge ülkeleri oluşturduğu için; “Güneş Batmayan Ülke” adını almış olan İngiltere bugün her ne kadar “Sisler içinde güneş görmeyen bir ada” haline dönüp küçülüp gitmişse de, değerlerini, dinlerini ve dillerini yıllarca sömürerek, kendi dinlerini ve dillerini miras bıraktığı(!) ülkeler sayesinde semirmeye devam etmektedir. Alamanca-Flamanca’dan bozma olan haydut dilini “Bilim Dili” diye satmaktadır. Bu satışın her yılki geliri, Türkiye’nin toplam borcunu karşılar ölçüdedir. Yani; yüz milyarlarca Dolar… Kimi sömürge ülkelerinde herhangi bir İngiliz için “Sahip” diye hitap etmeyenler hapse atılmıyorlar gayrı. Amma velakin; Enayi konumundaki toplumlar, Kendilerini sömürtmeye devam ediyorlar. Dil ve kültür ile sömürülüyorlar; eriyip yamuluyorlar. Oysa; yamulan toplumların namusu olmaz… Bir daha kulak verelim ilk öğretmenimize: “Milletleri kurtaranlar; yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet; henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır.” Evet… Böyle diyor Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK. O öyle diyor demesine de; Peki, öğretmenlerimiz ne halde? Geçim derdinde. Hangi ek işlerle ele küne muhtaç olmaktan kurtulurum telaşında. Orta öğretimde okuyan çocuğunun İngilizce kitaplarını, Hangi eski kitapçıdan veya korsan yayıncıdan, Ucuza bulurum diye koşturuyor. Maaşının çeyreğini, İngilizce kitaplarına harcamak istemiyor. Bir yandan da, korsana giden paraların çoğu, Bölücü hainlere gidiyor diye kahroluyor… Peki sen! Ey öğretmenim!… (Ben öğretmenime sesleniyorum; herkes kendine anlasın.) Niçin “Performans ödevi” verirsin çocuklara? Yavrularımızın etkinliğini niçin yozlaştırırsın? Fonksiyon, ful, part taym, doküman, okey, finiş de ne ola? Anons demeden duyurmak mümkün olmuyor mu? İzolasyon olmadan yalıtım sağlanamıyor mu? Randıman demezsek verim mi kayboluyor? Revizyon yapmadan yenilemek mümkün değil mi? Start almadan bir şeye başlanılamaz mı? Transfer olmadan nakil yapılamaz mı? Sponsor bulmadan destekçi bulunamaz mı? Reaksiyon demezsek tepkime olmaz mı? Koordinasyon yapılmadan eşgüdüm sağlanamaz mı? Ergonomik yerine sığanak desek elimizden mi kayar? Onun bunun kriterleri yerine kendi ölçütlerimizi kullanamaz mıyız? Yabancıların sözleriyle konuşanlar, onların gözleriyle bakarlar.(Torlakon) Cumhuriyetimizi genç nesle emanet etti Atamız. Emanete sahip çıkacak çocuklarımızı da sizler emanet aldınız. N’olur “müfredat böyle” demeyin bana! Basın yayın kuruluşlarının yabancı isimlerinden örnek vermeyin! Berber Osman bile “Magic hands- hair designer” oldu demeyin! Çocuğuna ucuz İngilizce kitaplar bulabilmek için nasıl koşturuyorsan, İnadına Türkçe diye direnip öcünü alman gerekmez mi?… “Bir milletin bahtını, adam yetiştirmeye adanmış ömürler belirler.”(Torlakon öğretisi) Türk Dil Kurumu diyor ki; “Kimi yabancı sözcükleri ‘dilde zenginlik’ sayıyoruz.” Bu sözcüklerin sınırlamasının nasıl olacağı muallakta kalıyor. Şunu da söylüyor; “Bir yabancı sözcüğün etkisini kırmak için 15 yıl uğraşmak durumunda kalıyoruz. Böyle yapmak yerine, Yeni kelimeleri piyasaya sürüyoruz.” Onlar piyasaya sürüyorlar sürmesine de, Toplumda alıcı bulmakta zorlanıyorlar. Öte yandan, bir TV dizisindeki pijamalı dıllımcının her söylediği, Ertesi günü halkın ağzında sakız oluyor. Demek ki neymiş işin kolayı? TDK destekli ve teşvikli diziler üretmekmiş… Kimi zaman yabancı sözcükler yerine, Bizim Yörüklerin kullandıklarını öneririm TDK’ya. Muhatap alınmasam da, Kendi yazılarımda kullanırım inatla. Tiksinti duyarım “Ambulans” sözcüğünü her duyduğumda. Dört yanıma hep şöyle sorarım: Cankurtaranımızı, ambulansın esaretinden ne zaman kurtaracağız?… 13 Mayıs 2008 Filozof TORLAKON http://torlakon.blogcu.com/ http://www.yenidenergenekon.com/217-karamanoglu-mehmet-bey-ve-fermani-13-mayis-1277 […]

  4. Ramazan Uluer yorum tarihi 8 Temmuz, 2008 18:54

    Böyle bilge bir insanın yaşamış olduğu topraklar da yaşamak bana gurur veriyor. Karamanoğlu Mehmet Bey yaşamış olduğu coğrafyayı başka kültürlerin ve dillerin esiri etmemiş devrinin enbüyük devlet adamıdır. Rahmetle anıyorum. http://karamanadakoyu.tr.gg

  5. ayşae taştan yorum tarihi 28 Aralık, 2010 16:50

    güzel

  6. seher çulha yorum tarihi 17 Mayıs, 2011 16:17

    İşte Türklerin böyle dürüst insanlara ihtiyacı var.

  7. özlem elif Sarı yorum tarihi 22 Şubat, 2012 19:02

    bncede çok güzel ama çok uzun öğretmenimiz ödev verdeiii bunlareın hepsini yacakmışımmmmmm

  8. Çetin yorum tarihi 26 Eylül, 2014 14:38

    Ruhun şad olsun Karamanoğlu Mehmet Bey. Türkçeyi Türklüğü koruyan kalkındıran kutlu ata.

  9. gülsüm yorum tarihi 25 Kasım, 2014 20:46

    Kisaca yaz yazsaaydiniz bu çok uzun yhaa :((((

  10. RESUL EMİR yorum tarihi 21 Eylül, 2018 20:34

    vallahi oku 5 dakika bile sürmüyo.

  11. utku başar aktaş yorum tarihi 25 Eylül, 2018 20:09

    güzel bir yazı olmuş elinize sağlık

  12. Osman AYKAÇ yorum tarihi 13 Mayıs, 2019 14:57

    ALLAH ŞEHADETİNİ KABUL EYLESİN RUHU ŞAD OLSUN MEKÂNI CENNET OLSUN.

  13. Kemal Namlı yorum tarihi 14 Mayıs, 2020 20:05

    Allahım rahmetiyle muamele etsin inşallah.
    Orijinal fermanı hiç bir yerde bulamadım. Herhalde
    Latin alfabesiyle kullanılan Türkçeyi kastetmedi. Latin alfabesini kabul edince, dilimiz daha mı çağdaş oldu ki. Benimki sadece merak….

Yorum yap