905) Sükut; Kürdistan’dır!

Yayin Tarihi 4 Nisan, 2017 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

SÜKÛT; KÜRDİSTAN’DIR…

image001

Sükût; bu sefer altın değil, gümüş değil, ortası delik, ciğeri beş para etmez kalp/sahte bir çeyrekliktir.

Sükût; yalnızlıktır, biçâreliktir, ne yapacağını bilememektir.

Sükût; Kürdistan’dır.

Filistin, Gazze, Kanal Harekâtı’ndan beri Arap coğrafyasında yüreğim sıkışır.

“Üç günlük güvey iken/Yemen’e gönderdiler” kaçıncı Yemen türküsüdür bu topraklarda yazılan?

Dâvutoğlu’nun “Süleyman Şah Fütuhatı” ile başlayan “Fırat Kalkanı”, Cerablus/El Bab’ın fethi ile bitmiş. Suriye’de “hedeflerimize” ulaşmışız.

71 şehit vermişiz.

Demek ki 100 yıl sonra; henüz yakılmadıysa, bir de Mezopotamya için 71 ağıt yakılacak Anadolu’da.

Üstelik yetmemiş, “Musul’u kurtarmak” için de “Dicle Kalkanı” başlayacakmış.

İlkinin bitmesine kim karar vermişti, ikinciyi kim başlatacak, hedefleri kim koyuyor?

İsimlerini kim takıyor, “Kılıç/kalkan” gösterisi mi bu?

Irak’ta Musul, IŞİD’den kurtarılacakmış.

Musul ne zaman IŞİD’ın olmuştu, kim vermişti?

Musul’u Talabani yahut Barzani’ye kim teslim etmişti?

Musul, Kerkük, Süleymaniye, Erbil, Tuzhurmatu, Telafer bir zamanlar/bütün zamanlar Türk değil miydi, Türkmen değil miydi?

Süleymaniye’nin “Chuwall” ile anılması zaten Türk tarihinin yeterince yüz karasıdır.

O “Chuwall” ile Türkmeneli’ni Barzani’ye teslim etmiştik.

Amerika aynısını Suriye’de de yaptı; biz Münbiç/Rakka deyince kendi savaş uçaklarıyla PKK/YPG/PYD militanlarını Rakka yakınlarına indirdi; silah, malzeme, teçhizat, cephane, ağır vasıta verdi. Yanına da kendi birliklerini koydu.

Aynı anda “yanlışlıkla Türk askerlerini bombalayan” Rusya da Hatay’a yakın Afrin’e üs kurarak PYD’nin bu kantonuna destek verdi.

İki ezeli rakip Amerika ve Rusya TSK’nın doğuya ve batıya ilerlemesi halinde karşısında kendilerini de bulacağı mesajını açık şekilde verdiler ve Fırat Kalkanı’nın önünü birlikte kestiler.

Önce Trump 8 Müslüman ülkeyle beraber Türkiye’den “de” Amerika’ya kalkacak uçaklara “kabin kısıtlaması” getirdi; arkadan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’u Ankara’ya gönderdi. Beyaz Saray sözcüsü Sean Spicer, “Suriye’deki siyasi gerçekliği, yani Beşar Esad’ın egemen bir ülkenin devlet başkanı ve lideri olduğunu kabul etmek zorundayız” dedi.

Ve “Fırat Kalkanı” bitti.

Barzani Ankara’ya geldi bayrak astı.

Dönünce; 1).Kerkük’te, Arapça’dan sonra Kürtçe’yi resmî dil ilan etti. 2).Bağımsızlık referandumu yapacağını ilan etti. 3). IŞİD işgali altında bulunan Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’un birçok mahallesinde IŞİD bayraklarını indirerek yerine Kürdistan bayrağı çekti. 4). Kerkük İl Meclisi, kentteki resmi kurum ve kuruluşlarda Irak bayrağının yanında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bayrağının da asılmasını onayladı.

Türkiye ise “sadece”; Kerkük’e Kürt bayrağı asılmasını kabul etmediğini duyurdu.

Hayret! Hâlbuki sadece bir hafta önce Ankara ve İstanbul’da aynı bayrağı göndere kim çekmişti?

Orada istemediğin bayrağın Türkiye’de asılabilmesinin mantığını kim izah edecek?

Ve eş zamanlı olarak Valilik açıklamasına göre “Giresun’un Yağlıdere ve Şebinkarahisar kırsalında terör  örgütü mensuplarının barınmalarını ve faaliyette bulunmalarını engellemek  amacıyla operasyonlar icra edildi”ği bildirildi.

http://www.milliyet.com.tr/giresun-da-teror-operasyonu-gundem-2424204/

“Ne alâkası var?” demeyin.

 “Ağustos’un 9’u.. Gece.. Karadeniz kıyısında nem ve sıcaklık tam nefes alamıyoruz. Telefon çaldı… Giresun’dan arkadaşlar teröristlerin Kulakkaya’da görüldüğünü haber verdi.

Vay anasını sayın seyirciler.

Kulakkaya, Giresun’un mesire yeridir. Denize bir saat…

Amerikalıların, Bir siyasi partiye ait olarak kabulde ısrar ettikleri Kerkük’teki malum ofise dikilen bayrak PKK’nın Konfederasyon bayrağı ise; dün gece Giresun’un Kulakkaya yaylasına ulaşan terörün beli de başka yerde değil, behemehâl Kerkük’te kırılacaktır.

Terörün belini kırmak için öyle uzaklara, İngiliz örneğine filan gitmeye de gerek yok.

Yakına, kendi tarihinize bakacaksınız.

Türk gibi bakıp, Türk gibi hissedeceksiniz”.

Yukarıdaki son alıntı kıymetli okuyucu; 10 Ağustos 2005 tarihli “TERÖRÜN BELİ” başlıklı yazımızdan alınmıştır. (“KERKÜK DESEM VAY, DEMESEM VAY”-Hüseyin MÜMTAZ. Kum Saati Yay. 2006. Sayfa.113)

Tam 12 yıl olmuş…

Kerkük’te “konfederasyon” bayrağı, Amerikan desteği, Karadeniz’de PKK…

12 yıl arayla aynı coğrafyada aynı şeyleri bire bir yaşamamız sadece “kader”le izah edilebilir mi?

“Kader” ile “çaresizlik” arasında bu kadar ince bir çizgi mi vardır?

Yoksa kimin dost, kimin düşman olduğunu fark edemememiz sadece bizim günahımız mıdır?

Gücümüz mü yetmiyor?

Bu kadar mı unutkanız yahut boş veriyoruz?

Neden “büyük oyun”un farkına varmıyoruz, burnumuzun dibini görmezden geliyoruz?

Kendi vatanımızda ne zaman figüran olduk?

Kerkük’te Kürt bayrağı, Kardak’ta Yunan bayrağı…

Günahkâr, sorumlu, suçlu kim?

Ya şuna ne demeli?

31 Mart 2017 akşamı saat 20.39’da TRT’nin bilmem hangi kanalında Erbil’den naklen yayın vardı.

Heyecanlandınız mı?

Ben de heyecanlanmıştım. Öteden beri uydudan Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan kanallarını yakalamaya çalıştığım için Erbil’den naklen yayını da merakla açtım.

Yayın anlamadığım bir dilde, muhtemelen Kürtçe idi.

Türkmeneli Erbil’den, TRT TV’nin Türkçe dururken Kürtçe naklen yayın yapması nasıl bir duygu, kültür, dünya görüşü ve yayıncılık tercihidir?

Bu çağda!

Kim izah edecek?

Hani TÜRKÇE’miz SES BAYRAĞIMIZ’dı? 3 Nisan 2017

HÜSEYİN MÜMTAZ

SÜKÛT; KÜRDİSTAN’DIR…-HÜSEYİN MÜMTAZ

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap