899) Hayvanlarda “Bir şeyler” Var!

Yayin Tarihi 20 Şubat, 2017 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

Hayvanlarda “Bir şeyler” Var

image001

Hayvanların bazı esrarengiz davranışlarının nedeni hala çözülebilmiş değil. Acaba hayvanların insanlar tarafından bilinmeyen gizli yetenekleri mi var? Bu tür çok sayıda olay var. Araştırmacı Namık Talat Gürarslan’ın konuya ilişkin bir incelemesi :

Kediler genellikle uysal ve evcil hayvanlardır. Kuyruklarına basılmadıkça pek zarar da vermezler. Ne varki, kedilerin bazı garip davranışları da vardır. Öncelikle çok meraklı ve oyuncudurlar. Bu merak ve oyunculukları bazen tehlikeli ve ilginç sonuç­lara da yol açabiliyor.

Samsun’un Vezirköprü ilçesine bağlı Bevealan köyünde bir yaşındaki Osman, bir kedi tarafından sünnet edildi! Hava sıcak olduğu için, anne Ayşe Yılmaz, bir yaşındaki oğlu Osman’ı, üzeri açık vaziyette yatağın üzerine bıraktıktan sonra kendi işleriyle meş­gul oluyordu. Bu sırada eve giren bir kedi, küçük Osman’ın cinsel organını yemeye baş­ladı. Oğlunun çığlıkları üzerine odaya koşan anne Ayşe Yılmaz, durumu görünce adeta çılgına döndü.

Doktorun açıklaması
Derhaloğlunu Havza Devlet Hastanesi’ne yetiştirdi. Hastanenin başhekimi Operatör Dr. İbrahim Akpınar, çocuğun ancak usta bir sünnetçinin yapabileceği bir şekilde sünnet edildiğini şaşkınlıkla gördü. Dr. Akpınar şun­ları söyledi: “Bu çocuk sünnet olmuş halde! Bana sadece pansuman yapmak kaldı. Uzvun alt kısmında bulunan ve ağlayan köşe adını verdiğimiz damar, ısırılma ile 

Adana’dan Ankara’ya kadar …
Bilindiği gibi, köpekler, sadakatin sembolü­dürler. Sahiplerine ne kadar bağlı olduklarına ilişkin şimdiye kadar pek çok olağanüstü örnek olaylar yaratan köpekler, aynı zamanda şaşırtıcı bir yön bulma ve iz sürme yeteneklerine de sahiptirler. Fakat, yön bulma ve iz sürme yetenekleri ile, yüzlerce kilometre aşarak, sözgelimi, çok sevdikleri sahiplerini bulabilmeleri, gerçekten olağan­üstüdür.
Ali Leventoğlu ve ailesi, 1980 yılında, Ankara’dan, Adana Osmaniye’deki çiftlikle­rine tatil için gitmişlerdi. Bir süre sonra Ankara’ya döndüler. Çok sevdikleri Duman adındaki köpeklerini çiftlikte bırakmışlardı. Bu duruma çok üzüldüğünü huysuzlaşarak belli eden Duman, bir süre sonra ortadan kay­boldu ve bütün aramalara rağmen bir daha ortalıkta görülmedi.
Ali Leventoğlu; bir yıl sonra, yani 1981 yılında, büyük oğlunu evlendirmiş ve Atatürk Orman Çiftliği’ndeki bir salonda düğünlerini yapmaktaydı. Bu sırada salonun çıkış kapısı­nın yanına, toz toprak içinde ve açlıktan kemikleri birbirine yapışmış bir köpek gelmiş ve dışarı çıkanları dikkatle süzüyordu.
Geç saatlerde, Ali Leventoğlu ailesi bir­likte dışarı çıktıklarında, dışarıda bekleyen köpek, hemen yanlarına koşarak, özellikle çok sevdiği küçük Ayşe Leventoğlu’nun ellerini ve yüzünü yalamaya başladı. Çok ani olan bu olay karşısında ilkin paniğe kapılan baba Ali Leventoğlu, köpeği kovmaya çalıştı, fakat bır an sonra onun, Adana’da bıraktıkları köpek­leri Duman olduğunu anladı ve; “Bu duman! Adana’da bıraktlğımız köpeğimiz. Taa oradan gelip bizi buldu!” diye hayretle bağırdı.

Yüzlerce km katetti
Gerçekten, hemen hemen bir yıl kadar bir zaman içinde Duman, Toros dağlarını da aşa­rak, yüzlerce kilometrelik yolu katetmiş ve inanılmaz bir olayı gerçekleştirmişti. Duman’ın bu kadar yolu geçerek, bir de hiç bilmediği bir düğün salonuna gelmesi ve sahiplerini bul­ması, acaba sadece bir içgüdü, iz sürme ve yön bulma yetenekleriye açıklanabilir mi? Yoksa bu ve benzeri olaylarda bilinmeyen bir ‘psişik iz sürme’ yeteneği mi söz konusu?.

Almanya’dan Türkiye’ye dönüş …
Hayvanlarda, görülen kısa mesafeli bu yön bulma veya iz sürme yeteneği doğal olarak kabul edilebilir. Fakat aşılacak mesafe bin­lerce kilometre olursa, burada bir olağanüstü­lük aranabilir. Üstelik, bu hayvan bir kuş değil de bir kedi ya da bir köpek ise …

Mehmet Tunç, Almanya’da çalışan bir Türk işçisiydi. 1980 yılında Türkiye’ye ailesi ile birlikte tatilini geçirmeye geldi. Dönü­şünde ise buradaki evinden kedisi Minnoş’u da alarak Almanya’ya götürdü. Evde kafesin­den çıkarılıp serbest bırakılan Minnoş, iki gün sonra birden kayboldu. Bütün aramalara rağmen bulunamayınca, Mehmet Tunç, Alman makamlarına baş vurdu ve yoğun bir arama başladı.
Aradan haftalar geçti. Artık Minnoş’tan ümit kesilmişti. Tam 61 gün sonra, Türkiye’ deki akrabaları Mehmet Tunç’a, Minnoş’un Türkiye’ye, evine döndügünü yazdıklarında, başta Mehmet Tunç dahil olmak üzere Alman makamları da şaşkınlık içinde kalmışlardı.

2500 km yürüdü
Olaya Alman Bild gazetesi de yer verdi. Min­noş günün konusu oldu. Minnoş, 61 günde tam 2500 kilometrelik bu yolu acaba hangi içgüdü ile aşmıştı?.. Minnoş bu çok uzun yolu, ‘psişik iz sürme’ yeteneği ile aşmıştı.

Kedinin örnek aşkı …
17 Şubat 1983 tarihinde gazetelere geçen ilginç bir haber şöyleydi: Fransa’da bir dişi kedi, Paris’teki ‘aşkına’ kavuşabilmek için 700 kilometre katetti. Sahipleri Paris’ten, Fransa’ nın güneyindeki Bagnols-Sur-Ceze’ye taşınan ‘Blanchette’ adlı beyaz kedi geçtiğimiz Eylül ayında yeni evinden kaçtı. Sahiplerinin bütün aramalarına karşı bulunamayan kediden umut kesildiği anda, Blanchette’in Paris’teki eski aşkının yanında olduğu haberi geldi. Kedinin 700 kilometrelik yolculuk boyunca nasıl beslendiği ise anlaşılamadı.

Kedilerin karşılama töreni …
Leo Talamonti, Yasak Evren adlı kitabında, İstanbul’daki Fransız Konsolosu’nun 1952′ de açıkladığı ve gene İstanbul’un kedileri ile ilgili olan bir olayı anlatır: Fransız Konsolosu’na göre, Fransa’nın Marsılya limanında kayıtlı olan bir şilebin mürettebatı, İstanbul’a uğradıkları bir sırada, gemiye bir düzine kedi almıslar, daha sonra gene İstanbul’a geldiklerinde, kedileri tekrar İstanbul sokakla­rına salmışlardı.

Kediler şilebi bekliyor
Bir yıl sonra, geminin yolu bir kez daha İstanbul’a düştü. İstanbul’a gelişinden bir gün önce, limandaki görevliler, belirli bir rıh­tımda bir düzine kadar kedinin toplandığını ve ertesi güne kadar ısrarla orada kaldıklarını gördüler. Buna hiçbir anlam veremediler. Ertesi gün şilep limana girdiğinde, kediler, geminin mürettebatını karşılamaya hazırdılar!
Konsolosun belirttiğine göre, söz konusu şilebin arada sırada yaptığı İstanbul seferle­rinde belirli bir tarifeye uyulmuyordu. Tala­monti, böyle bir olayın içgüdü ile açıklanamayacağını öne sürüyor, kedilerin her biri ile geminin mürettebatı arasında mev­cut olan belirli bir telepati ya da durugörü ilişkisi üzerinde duruyor.

İstanbul’daki konuşan kedi…
Anlaşıldığına göre, İstanbul’un kedileri, hay­vanlarda parapsikoloji olaylarını araştıran kişilerin dosyalarında, özel bir yere sahiptiler. 1968’de Istanbul Hayvan Hastanesi’nin Baş veterineri Dr. Hayrullah Orakoğlu, Pala adındaki bir ev kedisinin, bir kedinin becere­bileceği kadarıyla, bazı kelimeleri söyleyebil­diğini açıkladı. Söylendiğine göre, Pala, git, gel, yemek gibi kelimeleri telaffuz edebiliyordu. Bu ilginç olayı inceleyen veterinerler, Pala’nın söylediklerinin rahatça anlaşılabildi­ğini belirttiler.

Köpekler haber verdi …
1984 yılının Mart ayı içinde, Sinop’un yaklaşık 40 köyünde ortaya çıkan heyelan nedeniyle, binalar çöktü, derin çukurlar oluştu, göller ortaya çıktı ve ağaçlar kayboldu. En büyük hasar ise Ayancık ilçesine bağlı Babaçay köyünde meydana geldi. Bu köydeki can kay­bını Tomi adındaki bir köpeğin saatlerce havla­ması önledi. İsmail Kaya adında biri olayı şöyle anlatıyor:
“İnanılmaz olaylar meydana geldi. Bir anda evlerimizin yerleri değişmeye başladı. Çukurlar açıldı. Kulakları sağır edercesine büyük bir gürültü meydana geldi. Her şey, 5-10 dakika içinde oldu. Can kaybı olmaması. ‘Tomi’ nin havlamalarından bir şeyler olacağını sezin­leyip. köy halkının evlerini terketmeleri ile mümkün oldu.”

Kedi ışınlanıyor mu?
1985 yılının şubat ayın içinde Teşvikiye’deki evlerinde, Feriha Tekgül ile kız kardeşi Meliha’nın tanık oldukları olay oldukça şaşır­tıcıdır. Bu kişilerin geceleri balkona bıraktık­ları Nazlı adında bir kedileri var. Bayan Feri­ha, bir gece, kendisini “Anne, anne” diyerek çağıran bir sesle uyandı. O sırada yatağının üzerinde Nazlı’yı gördü. Çok şaşırdı ve ürktü. Anne, anne diye kendisine seslenen sanki kedisi Nazlı idi.
Kalkıp diğer odada yatan kız karde­şini uyandırdı ve olayı ona da anlattı. Nazlı’yı gece balkondan içeri ne zaman aldığını sordu. Bayan Meliha, Nazlı’yı içeriye kendisinin almadığını söyledi. Bu tuhaf durumu konu­şurlarken ayaklarına sürtünen Nazlı, birden ortadan kayboldu! Tekrar balkona koymak için Nazlı’yı aradıkları sırada, balkondan gelen seslerle irkildiler. Şaşkınlık ve korkuyla balkona baktıklarında, Nazlı, kendisini içeri almaları için balkon kapısını tırmalıyordu…

Bir başka ulus: Hayvanlar
Bir doğa bilimci şöyle söylüyor: “Bizimkinden eski bir dünyada, hayvanlar, bize oranla daha gelişmişler. Onları insan terimleri ile tanımla­makta ısrar ediyoruz. oysa değiller… Hepsinde, bizim zamanla kaybettiğimiz veya hiçbir zaman edinemediğimiz yetenekler var. Onlar kardeşimiz değil. Bizlerden aşağı seviyede de değiller. Onlar, biz insanlarla aynı yaşam ve zaman dilimi içerisinde bulunmak zorunda kalan bir başka ulustur. Belki de. en anlasılmaz şekilde davranan, en dar görüşlü ve öğrenilmesi en güç olan memeliler, biz insanoğullarıyız.

Kaynak:
Bilinmeyen, Sayı:33

https://insanveevren.wordpress.com/

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap