306) İran’da Türkçenin Bugünkü Durumu Gereksinimler ve Yaklaşımlar

Yayin Tarihi 12 Eylül, 2015 
Kategori KÜLTÜREL, TÜRKÇE

İran’da Türkçenin Bugünkü Durumu

Gereksinimler Ve Yaklaşımlar

İran, Türklerin tarih boyunca yaşadıkları coğrafyalardan birisi ve hatta en önemlilerinden sayılmaktadır. Çeşitli dillerin konuşulduğu ve değişik kültür alanlarının mevcut olduğu bu coğrafya Türkoloji araştırmaları için son derece önem taşımaktadır. Diğer diller ve kültürlerle sürekli temas halinde olan ve uygulanan siyasetlerle bilinçli bir biçimde değiştirilmekte ve ya kaybolmakta olan İran Türk dilleri ve kültürlerini derlemek, incelemek ve araştırmak öncelikli olarak yapılması gerekmektedir.

Türk dilinin çeşitli lehçeleri bugün İran’ın Güney Azerbaycan bölgesinden (kuzeybatı) kuzeydoğuda Türkmen Sahra’ya, doğuda Horasan’dan, güneyde Kaşkay’lara kadar uzanan çok geniş bir alanda dağınık olarak konuşulmaktadır. Ayrıca bunlara merkeze yakın, Halacistan bölgesinde yaşayan Halaç Türkleri, Avşarlar ve Kızılbaşlar da ilave edilmelidir.

Toplumsal koşullardan dolayı bilinçsiz bir şekilde etkileşim ve değişim mecburiyetinde kalan bu Türkçe ve sahip olduğu kültürel alan konunun önemini daha da arttırmaktadır. Diğer taraftan Farsçanın bir üst dil olması ve Fars kültürünün başat kültür olarak dayatılması veya benimsenmesi, Farsçanın bütün sosyo-kültürel, ekonomik ve resmi dil olarak konuşulması ve yazılması, İran’daki Türk dillerini konuşanlarda ana dili kaybına yol açmaktadır.

Yine geçmişte uygulanan ve halen de devam etmekte olan siyasetlerden dolayı lehçeler arası etkileşim son derece zorlanmış veya ortadan kalkmış durumdadır. Bu durum Sovyetler Birliği’nin Türk kökenli toplumlara uyguladığı dil politikalarıyla çok benzerlik göstermektedir.

Bütün bunlara rağmen, Türkçe hala geniş bir şekilde kullanılmakta ve varlığına devam ettirmektedir. Konunun son derece geniş bir alan olması nedeniyle çok fazla ayrıntıya girmeden, günümüze kadar uzanan süreçte İran’da Türkçenin ne gibi uygulamalar maruz kaldığı, bugünkü durumu, gelişim ve gerilemesinde etkin olan unsurlar ve kullanılmakta olan Türkçeye yaklaşımlar bu çalışmada ele alınacaktır.

Giriş

İran Türklerinin çoğu İran, Kafkasya, Doğu Anadolu ve Irak Türklerinin yaşadıkları alanı kapsayan Azerbaycan kültür sahası dahilindedir. Fuat Köprülü de bahsi geçen bu alana Azerbaycan kültür bölgesi ve binlerce yıl zaman zarfında zengin bir edebiyat meydana getiren lehçeye de ‘Azeri Lehçesi’ demiştir.

İslamiyet’ten sonra hâkim güç olan Türkler, Farslara çok şey verdikleri gibi Farsların dil ve diğer değerlerinden de faydalanmıştır. Türkler Farsların milliyet ve kültürlerini asimile etmemiştir. Bu faydalanma sömürme şeklinde değil, işbirliği şeklinde olmuştur. Ancak Kaçarlardan sonra İran’a hâkim olan Pehleviler döneminde durum değişti, sadece Türkçe değil, bütün azınlık dil ve kültürlerine ağır saldırılar planlandı ve çoğu zaman çok başarılı icra edildi. 1979 İslami devrime rağmen günümüze kadar devam eden asimilasyon politikaları da Pehleviler döneminde başladı ve sahte iddialarla temellendirildi. Gizli planlar ve oyunlar başladı ve bu yola aşırı miktarda paralar aktarıldı. Bu planların birinci amacı Fars olmayanların dili ve kültürünü ortadan kaldırmak ve Farslaştırmaktı. Planların ve uygulamaların ne kertede vahim ve vahşice olduğunu görebilmek için bu cümleyle yetiniyoruz;

‘Azerbaycanlılar Türkçe gazeteleri kolaylıkla okuyabilseler, Türkçe yazıp, Türkçe şiir söyleyebilseler artık Farsçaya gerek duymayacaklar. Farsça eğitim zorunlu, bedava ve kapsamlı olmalı ve bunun bütün araç-gereçleri temin edilmelidir. Şüphesiz hiç kimsenin ve herhangi bir kurumun muhalefeti olmaksızın ve Azerbaycanlılar hissetmeden bunu başaracağız, hiç kafa yormadan ve az masrafla. Elli yıl sonra onlar Farsça konuşacaklar, bu iş kesinlikle Azerbaycanlıların kendi elleriyle yapılmalıdır.’ Bunları 1930’larda Mahmut Afşar yazıyor.

1979 devriminden sonra İran’daki dil politikalarının eskisi gibi devam ettiğini görebilmek için zikrolunan cümlelerin serbestçe yazarın oğlu İrec Afşar’ın çıkardığı Ayandeh dergisinde yer almasından anlayabiliriz.

Afşar ve fikir arkadaşları Şah’a bir başka öneride de bulunmuşlar; ‘Azerbaycanlı ailelerin çocukları, Fars ailelere verilsin ve çocukluktan itibaren Farsça öğrenmeye başlasınlar. Azerbaycanlıların yaşadıkları bölgelere Fars aileler yerleştirilsin ve kesinlikle Fars öğretmenler gönderilsin.’

Günümüzde İran Türkleri; Farsçayı ana dilleriyle birlikte kullanmaktadırlar. İran Türk edebiyatında iki dillilik belirgin özelliktir, Caferoğlu’na göre Fars ve Türk edebiyatı incelenirken bu diller arasındaki yakın ilişki gözden uzak tutulmamalıdır.

Yasalar, Kurallar, Yasaklar ve Türkçe

İran anayasasının on beşinci maddesi çok açık ve net bir şekilde yerel ve azınlık dillerini, medya ve kitle iletişim araçlarında kullanılmasının serbest olduğunu ortaya koymakta ve Farsçanın yanı sıra okullarda eğitim dili olarak kullanılmasına izin vermektedir. Ayrıca on dokuz, yirmi iki ve yirmi üçüncü maddelerde bütün bireylerin eşit olduğuna, sosyal ve kültürel alanda ayrımcılık ve ayrıcalık olmaması gerektiğine değinilmiştir. Bütün bunlara rağmen uygulamada tam ters bir durum sergilenmektedir. Demokratik bir görünüm ortaya koymak için İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi bazı sözleşmelere imza attıklarına rağmen, bu sözleşmelerde de yer aldığı halde, azınlıklar ve çocuklar kendi dillerinde eğitim almaktan mahrumlardır.

Yaklaşık olarak on yıl öncesine kadar kesinlikle tartışılamayan bu haklar, bu gün sadece seçim kampanyalarında ve yine kısıtlı bir şekilde ortaya atılmaktadır. Aynı şekilde bazen Tebriz ve Kürdistan ilinin merkezi, Senendec üniversitelerinde Türkoloji ve Kürdoloji bölümleri açılır ama üstünden uzun süre geçmeden ve hiç öğrenci almadan hemen program iptal edilir. Okullarda Farsçanın dışında başka bir dilin kullanılması kesinlikle yasaklanmış durumdadır. Bütün Türk şehirleri ve köylerinde çocuk bahçeleri ve kreşler açılmış, bu yerlerde Fars veya zorunlu olarak Farsça konuşan eğitmen ve öğretmenler çalışmakta ve özellikle köylerde ücretsiz hizmet vermektedirler. Farsçanın dışında, diğer dillerin kullanılmasının yasaklandığı bu kurumlara, çocukların gönderilmesi teşvik edilmektedir.

Çocuklara Türkçe ad vermek hemen hemen yasaktır ve sadece Farsçada da yaygın olan Türkçe adlara izin verilmektedir.

Mezar taşlarının Türkçe yazılmasına herhangi bir yasal uygulama olmaksızın izin verilmemektedir.

İki yıl önce Fars Dil Kurumunun isteği ile Farsça dışında diğer diller ve alfabelerle yazılan mağaza adları, tablolar v.s. toplanmaya başladı veya bundan sonra artık izin verilmemektedir.

Yer adlarının adlarını değiştirmek, eskiden olduğu gibi, bütün hızıyla devam etmektedir.

Televizyonda adı Farsça olmayan ürünlerin reklamını yapmak yasaklanmış durumda, yeni kurulan fabrikaların ve üretilen yeni markaların Farsça olması zorunlu olmaktadır.

Düşünce ve inanç yönünden de İran Türklerinin özellikle Azerbaycan Türklerinin Farslar ve daha doğrusu İran halklarıyla yakınlığı Türkçe ve Farsça arasındaki etkileşimi oldukça arttırmıştır.

Kitle İletişim Araçları ve Türkçe

Ülke bazında herhangi bir Türkçe gazete ve derginin yayınlanmasına izin verilmemektedir, yerel dergi ve gazeteler yazıların yüzde sekseninin Farsça olması şartıyla yayın yapabilmekteler, Fars(Arap) alfabesi dışında, başka yazıları kullanmak yasaktır. Türkçe veya başka dillerde geçen sözcükler, Farsçada kullanılıyorsa, Farsçadaki şekliyle yazılması zorunludur. Türkçe kitapların yayın izni çok zor koşullarda gerçekleşmekte ve bazen mümkün olmamaktadır. Gayri resmi verilere göre halen üç yüz elliden fazla Türkçe yayın kültür bakanlığında yayın izni beklemektedir.

Yaklaşık on yıl önce Türkçe yayın yapan yerel televizyon kanallarının dili ‘aşırı Farsçadır ve Türkçeleştirilmelidir’ denirdi, bu gün şehir sokaklarında konuşulan dil hemen hemen on yıl önceki televizyon yayınlarıyla aynıdır. Televizyon yayınları ise biraz daha Farsçalaştırılmıştır.

Hemedan şehrinin büyük çoğunluğunun Türklerden oluşmasına rağmen, yerel televizyonda Türkçe yayına izin verilmemektedir. Zencan’da durum bundan çok farklı sayılmaz. Buna karşılık Batı Azerbaycan ilinde yüzde 15-20 arasındaki bir Kürt nüfusu için hem başka bir yerel kanala izin verilmiş, ayrıca Türkçe! Programların zamanından keserek biraz daha Kürtçe yayınlara ilave edilmiştir.

Eğitim Alanı ve Türkçe

1979 devriminden önce Semed Behrengi; “Farsça kitaplar Türk kökenli öğrenciler için eğitim alanında kullanılmamalıdır ve alternatif ve seçenek olamaz ve Farsça kitaplar eşit zaman diliminde Türklere öğretilemez” demişti. Bu gün geldiğimiz nokta, 50-60 yıl önce Afşarların planladığı ve ön gördüklerinden pek farklı değildir. Azerbaycanlılar hissetmeden veya çaresiz Farsça konuşuyorlar veya konuşmak üzereler.

 Sözde devlet desteği olmaksızın Türk köylerinde ve şehirlerinde kurulan kreşler ve buradaki zorunlu Farsça eğitimi, Afşarların planlarıyla örtüşmektedir. Yakın gelecekte çocukların bu kreşlere gönderilmesinin zorunlu olacağı tahmin edilmektedir.

Dolayısıyla, Afşarlar fazla da masraf etmeden, Türk çocuklarını Fars ailelerinin yanına yerleştirmek yerine, Fars aileleri niteliğindeki bu kreşleri, her yere yerleştirdiler.

Sonuç

Ali Kafkasyalı’nın ifade ettiği gibi eski tarihlerden yakın geçmişe kadar yaşanan süreçte İran’da Türkçenin devamlılığını sağlayan geleneksel ve kuramsal üç unsur vardır; bunlardan birinci unsur sözlü edebiyat geleneği, ikincisi Türk aşıklık geleneği, üçüncüsü ise dini teşekküller ve ayinlerdir.

20. yüzyılın başlarından itibaren bilim ve teknoloji dünyasının gelişmeleri ve iletişimin modern araçlar ile sağlanması koşullarında, devlet dili statüsüne sahip olmayan, devlet desteğinden mahrum kalan ve hatta zaman zaman yok edilme ve ortadan kaldırılma saldırılarına maruz kalan İran Türk dilleri, artık klasik unsurlar ile varlığını devam ettirememekte ve gittikçe işlevini kaybetmektedir.

Şehirlerde konuşulmakta olan dilin Arapça ve Farsça unsurların gerek söz varlığı, gerekse sentaktik yapılar bakımından son derece yoğun olarak sarılmış olması üzücü bir tablo sergilemektedir. Daha korkunç olan, farsça unsurların ikiden fazla sözcükten oluşan tamlamalar halinde Türkçede kullanılmasıdır. Bu durum dil değişiminin çok tehlikeli bir aşaması sayılmaktadır. Günümüzde yerel televizyon yayınlarında dörtlü isim tamlamalarına sık sık rastlanmaktadır.

Bütün bu olumsuz koşullara rağmen, Türkçe Farsçalaşmış veya Farsçalaşmaya doğru olsa bile, hala büyük bir kitle tarafından konuşulmaktadır. Ama ağızlar çok hızlı bir şekilde kaybolmaktadır. Dolayısıyla bu alanda bir an önce araştırma ve derlemelerin yapılması son derece önem taşımaktadır.

Gheis Ayaz EBADİ

Bilkent Üniversitesi

Kaynaklar

Davernia, Abbas, Tahran Türklerinin Dili, Endişe-ye No Yayınları, Tahran 2006

Efşar, Mahmut, İranlıların Birliği ve Fars Dili, Ayandeh Dergisi: 1998 Tahran

Ferzane, Muhammed Ali, Azerbaycan Türkçesi Dilbilgisi, Şems Yayınları, Tebriz 1965

Kafkasylaı, Ali, İran Türkleri, Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul 2010

Okan Acar, Türk Dünyası, Kerkük Vakfı Yayınları, İstanbul 2006Raşedi Hasan, Bohran-e Hoviyyet, Yazar/Yayını, Kerec 2007

Shaffer Brenda, İran Azerbaycan’ında Toplumsal Kimlik Oluşumu, Ulus Tahran Ünv. Öğrenci Yayınları, Tahran 2006

Shaffer Brenda, Sırnırlar ve Kardeşlik, İran ve Azerbaycanlıların Kimlik Çelişkisi, Ulus Tahran Ünv. Öğrenci Yayınları, Tahran 2006

Tebriz Ünv. Fen Fak. Kültür Dairesi, Eğitim ve Asimilasyon, Tebriz 2007

Tebrizli, Yaşar, Türkler ve İran, İlm u San’at Üniversitesi Işık Yayınları, Tahran

Temizel Ali, ‘İran’da Türkçe’, Duru Dergisi, Sayı: 1(2008)

Neccari Sait, ‘Dillerin Tokkuşması’, Duru Dergisi, Sayı: 1(2008)Doerfer Gerhard, ‘ İran’daki Türk Dilleri’, Dil Araştırmaları Dergisi, Sayı: 3(2008)

Johanson  Lars,  Türk  Dili  Haritası  Üzerine  Keşifler,  Çev.  Nurettin  Demir, Emine Yılmaz Grafiker Yayınları, Ankara 2002

image001

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap