252) PONTUS GERÇEĞİ

Yayin Tarihi 31 Mayıs, 2008 
Kategori TÜRK DÜNYASI

 

KARADENİZ’DE PONTUS DEVLETİ KURMA ÇABALARI

Türkiye toprakları üzerinde ilk Pontus örgütlenmesi, İnebolu’da, halkın Manastır adını verdiği bir tepede, Rum asıllı ABDli papaz olan Klematios tarafından gerçekleştirilmişti. Pontus Derneği ise, 1904 yılında Merzifon Amerikan Koleji’nde gizli olarak kurulmuş ve onu, 1908′de Samsun’daki Yasal Savunma ve daha sonra Kutsal Anadolu Rum Dernekleri izlemiştir. Böylece Pontus örgütlenmesi genişlemiş ve Batum’dan İnebolu’ya kadar olan bütün Karadeniz Bölgesi’nde bir çok şubeler açılmıştır. Rum-Pontus Derneği; Birinci Dünya Savaşı ve ardındaki yıllarda Karadeniz Bölgesi’nde bir çok etkinlikte bulunacak ve geniş çapta Türk soykırımına neden olacaktır. Yasal Savunma Derneği, bütün Anadolu’yu içine alan silahlanmış bir örgüt meydana getirmekle görevliydi. Bu derneğin Samsun Metropolithanesi’nde elde edilen tüzüğüne göre: Ünye, Fatsa, Kırşehir, Kavak, İnebolu, Havza, Çarşamba, Bafra, Sinop, Kayseri, Ürgüp ve Tokat’ta şubeleri vardı. Yaşı 20′nin üstünde olan her erkeğe silah dağıtılmıştı. Kutsal Anadolu Rum Derneği, bu derneğe para toplamak, örgüte girmeyen veya yardım etmeyenleri korkutmak ve yurt dışı ile haberleşmede bulunmak amacıyla kurulmuştu. 1908 Devrimi’nin hemen ardından Amasya Metropoliti Germanos tarafından ilk silahlı milis örgütü kurulmuştur. Pontus Derneği 1909 yılında Trabzon Metropoliti aracılığıyla Atina’daki Küçük Asya Derneği’nin yönetimi altına girmiş ve bu dernek, yayınladığı Pontus adlı bir kitapçık ile programını belirlemiştir.

image0018.jpg

Birinci Dünya Savaşı’na kadar Pontus-Rum Devleti’nin kurulması bir düşünce konumunda iken, savaşın çıkışıyla birlikte uygulamaya başlanmıştır. Daha savaş öncesinde İtilaf Devletleri, Trabzon’da Pontusçuların lideri Metropolid Hrisantos ile anlaşarak, Türkiye’nin içeriden çökertilmesi için anlaşmaya varmışlardı. Bu düşünce ile  Türk orduları cephelerde savaşırken, bir yandan düşmana casusluk yapmışlar, diğer yandan bölge Rumları’na silah dağıtmışlardır. Bunun için de, Kafkasya’daki Rum tüccarlar ve Batum’da oluşturulan bir komite aracılığı ile Trabzon ve Samsun’a gizlice gönderilmiştir.

image0022.jpg

Savaş sırasında seferberlik emrine uymayan Rumlar, firar ederek Rum Çeteleri’ne katılmışlar ve Türk jandarması ile çatışmalara girmişlerdir. Türk ahaliye karşı çalışan bu çetelerin amaçları: 

1) Halkı korkutmak,

2) Nüfusu azaltmak,

3) Köyleri yakıp yıkmak,

4) Hükümeti zayıf düşürmek,

5) Orduyu zayıflatmak,

6) Düşmana destek sağlamak,

7) Bölgede Rum varlığını kanıtlamak,

8-Pontus emellerini gerçekleştirmektir.

image0031.jpg

Birinci Dünya Savaşı’nın ilk önemli Rum Çetesi Bafra’da ortaya çıkmıştır. Bu Rum çetesinin ilk faaliyeti, Kasnakçı Mermer köyünden iki Türk’ü diri diri yakmak suretiyle olmuştur. Bunun ardından bir Türk köyü olan Çağşur’u yakmışlar ve halkını da çocuk, yaşlı, kadın demeden öldürmüşlerdir. Rum çetelerin yardımıyla Ruslar, 1916′da Trabzon’u ve Doğu Karadeniz’i işgal ettiler. Ruslarla işbirliği yapan Rumlar, Belediye Meclisi’nin tamamen Rumlardan oluşmasını sağladılar. Rus işgali ile çevredeki Türk köylerine Pontusçuların baskını, artarak devam etmiştir.

Pontus faaliyetleri, daha sonra Rusya, Yunanistan, Avrupa ve Amerika’da da hızlanmış ve uluslararası bir boyut kazanmıştır. Örneğin 5 Mayıs 1917′de Tiflis’te “Yunanistan Kafkaslar Kongresi” yapılmıştır. Bir başka konferans, Karadeniz kıyı şehirlerinde yaşayan Rumların temsilcileri ile 1917 Ekim ayı Ortalarında Atina’da yapılmıştır. Bundan amaç, Sovyetlerin  desteği ile yaratılan olumlu havadan yararlanarak, Karadeniz kıyısında yaşayan bütün Rumları, bağımsız bir devlet altında birleştirmekti. Yine 1917′de Paris’te “Pontus Milli Merkezi” kurulmuş, ayrıca ABD’de aynı amaçla özel bir komite oluşturulmuştur. Eylül 1917 tarihinden itibaren de Paris’te Fransızca olarak “Journal, Des Hellenes” ve “Mediterranee Orientale”, Londra’da “Esperia” ve Atina’da yayınlanan çeşitli gazete ve bültenlerle, yoğun bir propaganda başlatılmıştır. Hatta bu sırada Batum’da, aslen Rum olan Rus subaylarından General Anonya’nın başkanlığında bir Rum tümeni kurulmuştur. Bu tümenin sayısı, 12.000 kişiye yükselmiş ve 50.000′e çıkarılması için hazırlıklar yapılmıştır.

image0041.jpg

Fakat 1917 Bolşevik Devrimi üzerine bu tümen dağıtılmıştır. Yalnız arta kalanları Türkiye’ye geçerek, yurt içindeki çetelerin kumandasını üstlenmiştir. Batum’daki bu Pontus faaliyetleri daha sonra Pontus Milli Meclisi’nin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Pont Ökzen ve çevresi halkından oluşup; ABD, İsviçre, İngiltere, Yunanistan, Mısır ve diğer ülkelerdeki temsilcilerin katılmasıyla Marsilya’da bir kongre düzenlendi. Temmuz 1918′de Pontus’un bağımsızlığının ve Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkaslara giden Rumların eski vatanlarına dönme arzularının dile getirildiği bir başka Pontus Kongresi de Baku’de toplanmıştır. Sonunda Ekim 1918′de ve Batum’da, Pontus Ulusal Merkezi kurulmuştur. Sonuç olarak Mondros Antlaşması imzalandığı zaman, Türkiye dışındaki Pontus organizasyonu büyük oranda tamamlanmıştır. Mondros Antlaşması’ndan önce Pontus Sorunu ile ilgili en önemli kongre; 4 şubat 1918′de Konstantin Konstantinides tarafından Marsilya’da yapılmıştır. Konstantinides kongrede yaptığı konuşmada, Pontusçuların özgürlüklerine kavuşmak için çaba harcadığını belirtmiş ve onların faaliyetlerini, propaganda araçlarını, Pontus Devleti’nin sınırlarını, tarihsel geçmişini ve hatta, Pontus Bölgesi’nin Türk ve Hıristiyan halkının nüfusunu da vermiştir.

1918 Kasım’ında Pontus’un ulusal istekleri konusunda büyük devletlere verilen notada, sınırlar böyle belirtiliyordu: “Doğuda Batum, güneyde Ermenistan ve batıda Sinop’un batısına kadar uzanan muhteşem Pontus Eyaleti. Bu eyalet, ulusların kendi geleceklerini belirleme ilkelerine dayanacak, müttefik kuvvetler ve ABD, eski Trabzon İmparatorluğu’nu yeniden kuracak ve özerk bir cumhuriyet konumuna getirilecektir.

image0051.jpg

Sözde Pontus Bayrağı

Paris Barış Konferansı’na Doğu Karadeniz bölgesi için verilen nüfus istatistiklerinin farklı ve abartılarak verildiği dikkati çekmektedir. Bunun en önemli nedeni, bölgede Rumların hiçbir yerde çoğunluğu teşkil edememeleridir. Bölgenin nüfus yapısı ile ilgili ileri sürülen rakamlar, birbirinden oldukça farklıdır. Örneğin Venizelos’un nüfus kaynağı 1912′de Fener Patrikhanesi tarafından yapılan istatistik bilgilerinden oluşmaktadır. Özellikle politik amaçlar taşıyan bu türlü rakamlar, gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Hal böyle olunca, yine en çok güvenilir olan ve doğruyu yansıtan, Osmanlı Devleti’nin resmi istatistikleri olmaktadır.

image0061.jpg

Bu konuda bir orantı vermek gerekirse, Türk nüfusu, Rum nüfusunun 10 katıdır. Buna karşın, Türkiye’den bağımsız bir Pontus Devleti için, olabildiğince büyük toprak koparmak ve Yunanistan’daki gönüllüleri buraya taşımak amaçlanıyordu. Bu konuda bir Pontus Ordusu kurulması ve bu ordunun, İngiliz makamlarının kontrolünde olması düşünülüyordu.

PONTUSÇULUĞUN SONU

1920 sonlarına doğru Karadeniz kıyılarında, Samsun, Çarşamba, Bafra, Erbaa, Zile’deki Rum köylerinde, Rumlar geniş çete faaliyetlerine giriştiler. Başlangıçta 6-7 bin silahlı kadar tahmin edilen Pontusçular, daha sonra 25 bin kadar silahlı kuvvete ulaştılar. Bu durumda Kurtuluş Savaşı’nın en çetin günlerinde Ankara Hükümeti, askeri önlemler almak zorunda kaldı. 1920 sonu ve 1921 başlarında III. ve XV. Kolordular, bu bölgelere önemli askerî birlikler gönderdiler. Daha sonra III. Kolordu, Birinci Merkez Ordusu şekline konuldu ve Pontus sorunu, bu orduya bırakıldı. 1921 yılı boyunca, yoğun bir faaliyet yaşandı.

image0071.jpg

Bu hareketlerde Pontusçulara ait 117 büyük sığınak tahrip edildi. Resmî makamlara göre 3.877 Pontusçu öldürüldü. Bu arada Pontusçular da, 439 Türk köyünü yaktılar, asker ve halktan önemli kayıplara neden oldular. Pontusçulara karşı hareketlerde bir ara ve özellikle 1921 sonunda 20.000 kişilik bir askerî kuvvetin bu bölgede kullanılmasını gerekti. Cephelerde düşmanla savaşılan günkü koşullar içinde böyle bir kuvveti bu bölgede alıkoymak, Türk Genelkurmayı için gerçekten büyük bir külfetti. Fakat 1921 sonunda ve 1922 başlarında Karadeniz Bölgesi’ndeki Rum nüfusunun Yunanistan’a taşınmasına başlandı. Bu durum, Karadeniz Bölgesi’ndeki Rum nüfusun ortadan kalkmasına ve Türkiye’de ulusal birliğin sağlanması yönünde önemli bir etken oldu.

Anadolu’nun bir Türk Yurdu olduğunu bütün dünyaya kanıtlayan ve dışarıdan planlanan senaryoların kabul edilmeyeceğini kanıtlayan Lozan Antlaşması, tüm sorunların çözüm belgesi oldu. İlginç ve önemlidir ki, Yunanistan’ın yıllardır dünya gündemine taşıdığı Pontus Sorunu ile ilgili olarak, Lozan Antlaşması’nda tek bir madde yer almadı.

Sonuç olarak, konu ile ilgili saptamalarda bulunmak gerekirse:     

1) İ.Ö. 301-63 yılları arasında yaşayan Pontus Devleti’nin, Grekçe kullanmak dışında, Yunanistan ile bir ilgisi yoktur.

2) Yunanlılar, Karadeniz de dahil olmak üzere, kurduklary koloni şehirlerine “vatan” gözüyle değil, “sömürge” olarak bakmışlardır.

3) İ.S. 1207-1461 yılları arasında yaşayan Trabzon Rum Devleti’nin de, Yunanistan ile bir ilgisi yoktur. “Rum” tanımlaması, “Roma/Doğu Roma/Bizans”tan gelmektedir. Doğudan yaklaşan Türkler, Anadolu toprakları için, genel bir adlandırma olarak Rum kelimesini kullanmışlardır. Eğer böyle olmasaydı, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin de Yunanlı olduğunu söylemek gerekecekti.

4) Karadeniz Bölgesi; hem Pontus Krallığı ve hem de Trabzon Rum İmparatorluğu’ndan daha uzun bir süredir, Türk egemenliğindedir ve onun da ötesinde “Türk Yurdu”dur. Bu durum, 540 yıl gibi uzun bir dönemde, Karadeniz Bölgesi’ne damgasını vuran tarihi eserlere bakılırsa, daha iyi anlaşılacaktır.

5) Bu bölge; Kurtuluş Savaşı ile birlikte ülke bütünlüğünü sağlayan ve bunu, tüm dünyaya kanıtlayan Türkiye Cumhuriyeti’nin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu durum, Karadeniz Bölgesi’nde yer alan şehirlerimizin sosyal, kültürel ve nüfus bakımından anlaşılmaktadır.

6) 11 Eylül 2001 tarihinden sonra, dünyamızın her zamankinden daha çok barış ortamına ihtiyaç duyduğu açıkça görülmüştür. Yunanistan’ın, “Pontus” gibi, olmayacak hayallerin peşinden koşması, “dünya barışı” için son derece tehlikelidir.

7) Eğer bu türlü politikaların peşinden koşulacaksa, Yunanistan’ın, tarihsel Makedonya’nın sınırları içerisinde bulunan Selanik şehrini, öncelikle Makedonya’ya vermesi gerekir..

8- Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu günden beri “yurtta barış, dünyada barış” ilkesini benimsemiştir. Gün geçtikçe tüm dünya tarafından daha çok benimsenen bu ilke, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ne denli ileri görüşlü bir lider olduğunu ortaya koymaktadır.

9) Son olarak Yunanistan, bu yayılmacı tutumundan vazgeçmediği sürece, yanlış ve tehlikeli bir politikanın tüm sorumluluğunu, tüm dünyaya karşı açıklamak ve olası sonuçlarını kabullenmek zorundadır.

10) Türkiye Cumhuriyeti, komşularıyla ve tüm dünya ülkeleriyle, barış ve kardeşlik içerisinde uygarlık ve esenlik dolu ilişkiler kurma çabasındadır. Bu düşünce ile de, hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur. Başka ülkelere de, verecek bir karış toprağı bulunmamaktadır.

KAYNAK: ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

image0081.gif

HAZIRLAYAN: YILMAZ KARAHAN

 

Paylaş:

Yorumlar

“252) PONTUS GERÇEĞİ” yazisina 24 Yorum yapilmis

  1. aydın idil yorum tarihi 1 Haziran, 2008 18:13

    ÇOK GÜZEL BİR ÇALIŞMA. KUTLARIM.BİR İKİ BELGE İLE DESTEKLENMESİ HALİNDE EN GENİŞ ŞEKİLDE YAYILMASI GEREKEN BİLGİLER VAR.

  2. FikirYolu.com » Blog Arşivi » yenidenergenekon.com’dan Son Yazılar yorum tarihi 3 Haziran, 2008 01:40

    […] 252) PONTUS GERÇEĞİ […]

  3. Haydar Turfan yorum tarihi 3 Haziran, 2008 22:45

    Tek kelimeyle guzel bir çalisma.

    Ayrica…akici bir Turkçe ile anlatilmasi,bizim dilimizin diger bazi dillerde olmayan,ruhunu ortaya çikarmis. Ne Mutlu Turkum Diyene

  4. Samet Acar yorum tarihi 13 Haziran, 2008 12:11

    PONTUS GERÇEĞİ GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE DEK DEVAM ETMEKTEDİR.UNUTULAN BİR GERÇEK DAHA VAR Kİ,KARADENİZDE TRABZON,DOĞUDA ERZURM,BİR KALEDİR.DİĞER İLER,TARTIŞILIR.ONDAN DOLAYIDIRKİ BÜYÜK ÇALIŞMA YAPMALARINA KARŞIN DEBELENİP DURMAKTADIR.JEOFİZİK VE JEOPOLİTİK YÖNDEN TÜRKİYE ÖNEMLİ BİR KONUMDADIR.EVİN YIKILIRSA ÇADIRDA KALIRSIN,ÜLKEN YIKILIR YOK OLRSA ESİR KALIRSIN.BURADAN TÜRK GENÇLERİNİN ÇOK DUYARLI OLMALARI,GİZLİ EMELLERE ÖNAYAK OLMAMALIRI GÖRÜLDÜĞÜ YERDE DEVLETİN GÜVENLİK KUVVETLERİNİ HABERDAR ETMELERİ VATANI GÖREVDİR.GÜZEL ÜLKEMİZİN BAŞINA ÇOK SENERYOLAR YAZDIRILMIŞTIR.BİZİM COĞRAFİYAMIZDA TÜRK’ÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR OLAMAZ.ÇÜNKÜ İÇLERİ İHANETLE DOLUDUR.GÜNEYDOĞUDA CİRİT ATAN AJANLAR KARADENİZDE BATACAĞINI İYİ BİLMELİDİRLER.ACAROĞLU

  5. büşra yorum tarihi 3 Aralık, 2008 20:11

    ELLERİNİZE SAGLIK ÇOK GÜZEL BİR ÇLIŞMA OLMUŞ BİZE ÇOK YARDIMCI OLDUNUZ TEŞEKKÜRLER

  6. adnan coskun yorum tarihi 7 Nisan, 2009 15:30

    as slm alykm
    kurtulus savası sırasında topal osman aga da vardı.ondan bahsederken kımılerı vatan haini diyor.
    kimi tarihciler ise rumları ve rusları durdurmak icin turk ordusu dısında bolgede toplanan en buyuk bırlık komutanı dıyor.rumları bolgeden cıkarırken topal osman buyuk rol oynamıstır.bu yazıya eklenmesı gereklıdır dıye dusunuyorum.olumluda olsa olumsuzda olsa bolgede o tarıhlerde herzaman topal osman aga nın varlıgı ınkar edılemez.

  7. volkan kara yorum tarihi 18 Nisan, 2009 15:16

    ellerinize sağlık vallahi çok güzel olmuş işime de çok yaradı emeği geçen herkese teşekkür ederim …

  8. osman okan yorum tarihi 17 Ağustos, 2009 03:59

    neden batum fatihi yarbay osman ağa dan namı diyar topal osmandan hiç bahsetmediniz..

  9. osman okan yorum tarihi 17 Ağustos, 2009 04:02

    osman ağa hayin değildir. büyük bir türk büyüğüdür. neden biz içimideki kahramanları somutlaştırmıyoruz. ne zaman bu sıradan insanların sıradan işler yapmadığını anlatacaz.

  10. Refakat yorum tarihi 7 Ocak, 2010 23:16

    Baştan aşağı yanlış bir yazı. Hani deveye neren eğri diye sormuşlar, nerem doğru ki demiş ? Örneğin yukarıda verilen bayrak sallama bir bayrak ponus rum bayrağı bordo ve mavi renklerdedir, yani bugünkü trabzonspor’un bayrağıdır. Aynı zamanda Pontus örgütlenmesi sonrasında bölgede hakim unsur olan rum’ların önemli bir kısmı katledildi ve kalanlar ise yunanistana sürüldü.. bunların hiçbiri yer almamış. bugün tüm bölgedeki şehirlerin, beldelerin isimlerinin rumca olması da bunun kanıtıdır. Bu yazının altında bir de üniversite adı var ya, güler misin ağlar mısın :)))

  11. orhangazi yorum tarihi 16 Kasım, 2010 13:27

    maalesef bizde yazılan tarihle,yaşanan tarih örtüşmez.Doğu karadenizde kalan binlerce rum (pontuslu) katledildi kalanlarda Yunanistana sürüldü.Kurtuluş savaşında Türkte öldü,Rumda,Ermenide,Kürtte ,çerkezde.Tanrı o günleri birdaha göstermesin.Savaşın galibi yoktur.Bu dünya herkese yeter ,yeterki beraber yaşayabilelim.

  12. akbulut eyup yorum tarihi 22 Aralık, 2010 18:11

    slm sayfayi inceledigimde eksik bilginin cok oldugunu gordum tamama isimlm bir kucuk kizi anlatan pontusun yitik kizi isimli kitabi bulup okursaniz pontuslu halkin o tarihlerde nasil bir hazimete ugradigini gorurursunuz.
    karadeniz pontusundur pontusun olarak kalacakdir.
    tarih tekerrur edecekdir elbet bir gun en azindan ben pontusun yitik evladi diyorumki gunes bir gun pontus icin dogacak karadeniden sabah erken kalkan sis araligindan gorunen gunes pontusun gelecegini aydinlatacak.
    kotyora vona

  13. bafralı yorum tarihi 5 Şubat, 2011 21:46

    sayın yazar arkadaş;gocunacak ne var arkadaşım?senkaradenizin tarihini yazacaksın,pontus belasının bitirilmesinden bahsedeceksin, insanlık tarihinin en soylu sivil drenişçisinden TOPAL OSMAN dan bahsetmeyeceksin.ister istemez sponsorun kim demek geliyor içimden.

  14. bafralı yorum tarihi 5 Şubat, 2011 21:52

    yukarıda pontusculuğa özenen toy kardeşlerime bir çift sözüm var.OTURUN OTURDUĞUNUZ YERDE.KARADENİZİN TOPAL OSMAN DAMARINI KABARTMAYIN.

  15. LazKadir yorum tarihi 23 Mart, 2011 12:38

    Topal osman dediğin adam satmıştır bu ülkeyi.. Karadeniz olmasa bu ülke çoktan bölünmüştü ayrıca diğer arkadaşlara söylüyorum

  16. sait gürsül yorum tarihi 15 Temmuz, 2011 17:53

    arkadaşlar bu gun bn bir pontus rumu olduğum için bu yazıyı araştrma okuma gerei duydum ama bu gun ben türküm benım dedemde babamda bende ve benden sonrakılerde türk olcaktır araştrma sebebim benım bu topraklara nerden geldiğimiz dedelerimizin bize anlattına göre o yıllarda dedelerımızın yaşadıgı köylere askerler gelmiş o dönemde müslüman deilmişler dedelerimiz ve akrabaları askerler köyde yaşayan türk olmayan herkesi yunanistana göndermek icin toplamışlar ve gemilerle yunanistana göndermişler benım dedemın babası 6 yaşında annesi babası amcaları kardeşleri ve bütün akrabaları gözunun önünde askerler tarafından ıte kaka gemıye götürülürken 6 yaşındakı o cocuk saklanmış gitmemiş ve bir köy agasının yanında çobanlık yapmaya başlamış aga sevmış dedemı bıraz toprak vermış dedeme ve sünnet ettirmiş müslüman olmasını sağlamış bu olay ordunun gölköy adındakı köyünde yaşanmış tabı savaş bıtmış zaman gecmış büyük dedem şarların daha ıyı olcanı düşünerek samsunun bafra ilçesine yerleşmiş dedemler olmuş babamlar olmuş ve biz doğmuşuz benım aradım burda benım büyük dedemin babası ve kardeşlerı ve ondan öncekiler hangi millete mensupmuş benım bu çalışmadan cıkardıım ılk isimleri romalılar bizanslılar sonra pontuslar daha sonra rum olarak devam etmişler bana bu konuda daha cok bılgı verebılcek arkadaşları bana meil atmalarını rıca ederım

  17. sancak yorum tarihi 6 Eylül, 2011 00:40

    bu ülkenin gercek sahipleri türklerdir medeniyeti dünyaya türkler yaymıştır bu rum yunan ermeni bozmaları kendi milletlerine bile zulum etmiş bir ırk olarak karşımıza cıkmakdatır trabzonda değil rum pontustus devledi kurma hayaliyle tutuşan milletlere şunu söylüyorum trabzonun bedeli belli kanla aldık kanla veririz o ay yıldız biz ölmeden inmez boşuna yorulmayın çakallar

  18. nacre yorum tarihi 18 Ekim, 2011 21:52

    evet bencede eksik bilgiler var ayrıca bende araştırmamı detaylı kapsamlı yaparak hatta üniversitedeki kütüphane ve osmanlıca bilen arkadaştan yardım alarak baya bilgi topladım trabzondaki rum ve rum köyleri hakkında. şunu eklemek isterim pontus bu zamandan sonra kurmaları imkansız hem mantıkken onlar ne kadarki türkiyede devlet kuracaklarve benim kökenim de rum büyük dedemin adı da aleks miş ama türkiyede yaşıyorum türkiyeyi çok seviyorum türküm!!! ve ne mutlu türküm diyene sagılarımla

  19. ESAT AYDIN yorum tarihi 17 Aralık, 2011 23:25

    LAZ KADİR ADLI KİŞİYE CEVAP… TOPAL OSMAN HAKKINDA KISACA YAZDIM OKURSA BİLGİ SAHİBİ OLMUŞ OLUR. Balkan harbinde Çatalca cephesinde Bulgarlara karşı savaşırken sağ diz kapağından yaralandı.Bu nedenle adı TOPAL OSMAN kaldı. Sakarya savaşında emrindeki Giresun gönüllü alayının mermisi bitince düşmana kamalarıyla saldırdı. Koçgiri İsyanı’nın bastırılmasında görev aldı.-5 Haziran 1919’da Arkadaşları ile Pontusçu Rumlar’ın Giresun’daki Rum Mektebine Astıkları Pontus bayrağını indirdi.-Eylül 1920’de Giresunlu gönüllüler ile Ermeni harekatını bastırmak üzere Kars’a gitti.
    12 kasım 1920’de Giresun usakları ile birlikte Ankara’da Atatürk’ün muhafızlığına başladılar.
    -12 Kasım 1920’deOsman Ağa ve 47. Gönüllü Alayının Koçgiri İsyanını bastırmaları.
    -5 Ağustos 1921’de Komutasındaki 47. Giresun Gönüllü Alayı Ankara’ya geldi.
    -Ağustos 1922’de 42. ve 47. Gönüllü Alayları Başkomutanlık, Sakarya Meydan Muharebesine katıldılar.AFYONDA “GİRESUNLULAR ŞEHİTLİĞİ” VAR BAŞKA BİR İLİN ADINA ŞEHİTLİK YOK.

    Atatürk’ün muhafız alay komutanı oldu. TBMM deki muhafız kıtası asker bulundurma geleneği Topal Osman ve Giresunlu hemşerilerinden buyana devam etmektedir.Bugün bile halen tartışılan meclisteki asker olayı o dönemden kalan bir gelenektir. Zira sadece Giresun lu muhafızları Gazi yi korumak için meclise silah ve mühimmatlarıyla birlikte girme ve oturumları dinleme ayrıcalığına sahiptiler.

  20. Necdet Sevinç yorum tarihi 15 Şubat, 2012 11:48

    Yunan Propagandası ve Gerçek: PONTUS MESELESİ
    http://www.ileri2000.org/20/sevinc20.htm

  21. Selda Öztürk Kay yorum tarihi 16 Nisan, 2012 20:27

    Ayvalık ilçesi Alibey adasında Muhtar Kent’in restore ettirdiği eski bir Ortodoks Şapelindeki Açılışı Rahmi KOÇ ve Papaz Bartholomeos yaptı
    http://www.yenicaggazetesi.com.tr/haberdetay.php?hit=3955

  22. Uğur Yıldırım yorum tarihi 7 Mayıs, 2012 09:29

    Papaz Bartholomeos YILLARDIR işini yapıyor SoRuN Ankara’da
    http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=5451

  23. Selda Öztürk Kay yorum tarihi 20 Mayıs, 2012 19:57

    Ayvalık ilçesi Alibey adasında Muhtar Kent’in restore ettirdiği eski bir Ortodoks Şapelindeki Açılışı Rahmi KOÇ ve Papaz Bartholomeos yaptı
    http://www.yenicaggazetesi.com.tr/print.php?hit=3955

  24. Özcan Pehlivanoğlu yorum tarihi 21 Mayıs, 2012 00:57

    AdalarDenizi ve MİDİLLİnin İŞGALİ
    http://www.kayseri.net.tr/yazar.asp?yaziID=8048

Yorum yap