2) DİVAN-I HİKMET (1-3)

Yayin Tarihi 19 Nisan, 2011 
Kategori AHMED YESEVÎ VE DİVAN-I HİKMET

DİVAN-I HİKMET

image00128.jpg

1. Hikmet

 

Bismillah deyip beyan ederek hikmet söyleyip

 

Taleb edenlere inci, cevher saçtım ben işte.

 

Riyazeti sıkı çekip, kanlar yutup

 

"İkinci defter" sözlerini açtım ben işte.

 

 
Sözü söyledim, her kim olsa cemale talip

 

Canı cana bağlayıp, damarı ekleyip,

 

Garip, yetim, fakirlerin gönlünû okşayıp

 

Gönlü kırık olmayan kişilerden kaçtım ben işte.

 


 

Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol

 

Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol

 

Mahşer günü dergahına yakın ol

 

Ben-benlik güden kişilerden kaçtım ben işte.

 

 

Garip, fakir, yetimleri Rasul sordu

 

O gece Mirac'a çıkıp Hakk cemalini gördü

 

Geri gelip indiğinde fakirlerin halini sordu

 

Gariplerin izini arayıp indim ben işte.

 

 

Ümmet olsan, gariplere uyar ol

 

Ayet ve hadisi her kim dese, duyar ol

 

Rızk, nasip her ne verse, tok gözlü ol

 

Tok gözlü olup şevk şarabını içtim ben işte.

 

 

Medine’ye Rasűl varıp oldu garip

 

Gariplikte sıkıntı çekip oldu sevgili

 

Cefa çekip Yaradan'a oldu yakın

 

Garip olup menzillerden geçtim ben işte.

 

 

Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla

 

Mustafa gibi ili gezip yetim ara

 

Dünyaya tapan soysuzlardan yüzünü çevir

 

Yüz çevirerek derya olup taştım ben işte.

 

 

Aşk kapısını Mevlâm açınca bana değdi

 

Toprak eyleyip "Hazır ol!" deyip boynumu eğdi

 

Yağmur gibi melâmetin oku değdi

 

Ok saplanıp yürek, bağrımı deştim ben işte. 

 

 
Gönlûm katı, dilim acı, özüm zalim

 

Kur'an okuyup amel kılmıyor sahte alim

 

Garip canımı harcayayım, yoktur malım;

 

Haktan korkup ateşe düşmeden piştim ben işte.

 

 
Altmış üçe yaşım ulaştı, geçtim gafil;

 

Hakk emrini sıkı tutmadım, kendim cahil;

 

Oruç, namaz kazaya bırakıp oldum ergin;

 

Kötüyû izleyip iyilerden geçtim ben işte.

 

 
Vah ne yazık, sevgi kadehini içmeden,

 

Çoluk-çocuk, ev-barktan tam geçmeden

 

Suç ve isyan dûğümünü burada çözmeden

 

Şeytan galip, can verirkende şaştım ben işte.

 

 
İmanıma çengel vurup kıldı gamlı,

 

Mürşid-i kamil Hazır ol!" deyip saçtı koku

 

Lânetli şeytan benden kaçıp korkusuz gitti kirli

 

Allah'a hamd olsun, iman nuru açtım ben işte.

 

 
Mürşid-i kamil hizmetinde gidip yürüdüm;

 

Hizmet kılıp göz yummadan hazır durdum;

 

Yardım etti, Şeytanı kovalayıp sûrdüm;

 

Ondan sonra kanat çırpıp uçtum ben işte.

 

 
Garip, fakir, yetimleri sevindiresin;

 

Parçalayıp aziz canını eyle kurban;

 

Yiyecek bulsan, canın ile misafir

 

Hak'tan işitip bu sözleri dedim ben işte.

 

 
Garip, fakir, yetimleri her kim sorar,

 

Râzı olur o kulundan Allah.

 

Ey habersiz, sen bir sebep, kendisi saklar;

 

Hak Mustafa öğüdünü işitip dedim ben işte.

 

 
Yedi yaşta Arslan Baba ya verdim selâm;

 

"Hak Mustafa emanetini eyleyin armağan"

 

İşte o zamanda binbir zikrini eyledim tamam

 

Nefsim ölüp lâ-mekâna yükseldim ben işte.

 

 
Hurma verip, başımı okşayıp nazar eyledi

 

Bir fırsatta âhirete doğru sefer eyledi

 

"Elveda" deyip bu âlemden göç eyledi

 

Medreseye varıp, kaynayıp coşup taştım ben işte.

 

 
Sünnet imiş, kâfir de olsa, verme zarar

 

Gönlü katı, gönül inciticiden Allah şikayetçi;

 

Allah şahid, öyle kula "Siccin" hazır

 

Bilgelerden işitip bu sözü söyledim ben işte.

 

 
Sünnetlerini sıkı tutup ümmet oldum:

 

Yer altına yalnız girip nura doldum;

 

Hakk'a tapanlar makamına mahrem oldum,

 

Bâtın mızrağı ile nefsi deştim ben işte.

 

 
Nefsim beni yoldan çıkarıp hakir eyledi

 

Çırpındırıp halka ağlamaklı eyledi

 

Zikr söyletmeyip şeytan ile dost eyledi;

 

Hazırsın deyip nefs başını deldim ben işte.

 

 
Kul Hoca Ahmed, gaflet ile ömrün geçti;

 

Vah ne hasret, gözden, dizden kuvvet gitti;

 

Vah ne yazık, pişmanlığın vakti yetişti;

 

Amel kılmadan kervan olup göçtüm ben işte

 

 

2. Hikmet

 

Ey dostlar, kulak verin söylediğime,

 

Ne sebepten altmış üçte girdim yere?

 

Mirâc sırasında Hakk Mustafa ruhumu gördü,

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 

Hakk Mustafa Cebrâil'den eyledi sual

 

"Bu nasıl ruh, bedene girmeden buldu kemal?"

 

Gözü yaşlı, halkın başçısı, bedeni hilal;

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 

Cebrail dedi: "Ümmet işi size tam hak

 

Göğe çıkıp meleklerden alır ders

 

Feryadına feryad eder yedi kat gök... "

 

O sebepten altmış üçte girdim yere

 

 

Önce "Elestû birabbikum?" dedi bil Hakk

 

"Kalu bela" dedi ruhum, aldı ders

 

Hak Mustafa oğul" dedi bilin mutlak

 

O sebepten altmış üçte girdim yere

 

 

"Evladım" deyip Hakk Mustafa eyledi kelam

 

Ondan sonra bütün ruhlar eyledi selâm

 

Rahmet denizi dolup taş, diye yetişti haber

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 

Rahim içinde belirdim, ses geldi;

 

"Zikir söyle!" dedi, organlarım titreyiverdi

 

Ruhum girdi, kemiklerim Allah" dedi;

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 

Dörtyüz yıldan sonra çıkıp ümmet olacak

 

Nice yıllar dolaşıp halka yol gösterecek

 

On dört bin alimler hizmet eyleyecek

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
Dokuz ay ve dokuz günde yere düştüm;

 

Dokuz saat duramadım, göğe uçtum;

 

Arş ve Kürsü derecesini varıp kucakladım;

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
"İnna fetehna... "yı okuyup anlam sordum;

 

Işık saldı, kendimden geçip cemal gördüm;

 

Hocam vurup "Sus'" dedi, bakıp durdum;

 

Yaşımı saçıp, çâresiz olup durdum ben işte.

 

 

"Ey cahil, gerçek bu!" diye söyledi, bildim;

 

Ondan sonra çöller gezip Hakk'ı sordum;

 

Nasip etti, şeytanı tutup bindim;

 

Kararlı olup, belini basıp ezdim ben işte.

 

 

Zikrini tamam eyleyip döndüm divaneye;

 

Hakk'tan başka birşey demeyip bilmeyene

 

Mumunu arayıp çırak girdim pervaneye;

 

Kor ateş olup, kavrulup yanıp söndüm ben işte.

 

 

Nam ve nişan hiç kalmadı, "Lâ... -La..." oldum;

 

Allah zikrini diye diye "...illâ..." oldum;

 

Halis olup, muhlis olup "...lillah" oldum;

 

"Fena fillah" makamına geçtim ben işte.

 

 
Arş üstünde namaz kılıp dizimi büktüm;

 

Dileğimi deyip, Hakkâ bakıp yaşımı döktüm;

 

Yalancı âşık, sahte sufi gördüm, kötüledim

 

O sebepten altmış ûçte girdim yere.

 

 
Candan geçmeden "Hû Hû" demenin hepsi yalan;

 

Bu arsızdan sormayın sual, yolda kalan;

 

Hakk'ı bulanın özü gizli, sözü gizli

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 

Bir yaşımda ruhlar bana pay verdi;

 

İki yaşta peygamberler gelip gördü;

 

Üç yaşımda Kırklar gelip halimi sordu;

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
Dört yaşımda Hakk Mustafa verdi hurma.

 

Yol gösterdim, yola girdi, nice günahkar

 

Nereye varsam Hızır Baba'm bana yoldaş

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 

Beş yaşımda belimi bağlayıp ibadet eyledim

 

Nafile oruç tutup âdet eyledim

 

Gece gűndüz zikrini deyip rahat eyledim

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
Altı yaşta durmadan kaçtım insanlardan

 

Göğe çıkıp ders öğrendim meleklerden;

 

İlgimi kesip bütün tanıdık bağlardan;

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
Yedi yaşta Arslan Baba'm arayıp buldu;

 

Her sırrı görüp perde ile sarıp kapadı

 

Allah'a hamd olsun, gördüm" dedi, izimi öptü;

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
Azrail gelip Arslan Baba'mın canını aldı;

 

Huriler gelip ipek kumaştan kefen eyledi

 

Yetmişbin melekler toplanıp geldi;

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
Namazını kılıp yerden kaldırdılar

 

Bir anda cennet içine ulaştırdılar,

 

Ruhunu alıp "İlliyyin" cennetine girdirdiler

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
Allah, Allah yer altında vatan eyledi

 

Münker-Nekir "Men rabbük?" deyip soru sordu;

 

Arslan Baba'm İslâm'ından beyan eyledi

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
Akıllı isen, erenlere hizmet eyle

 

Emr-i mâruf kılanları aziz eyle

 

Nehy-i münker kılanları hürmetli eyle

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
Sekizimde sekiz yandan yol açıldı;

 

"Hikmet söyle!" diye, başlarıma nur saçıldı;

 

Allah'a hamd olsun, Pir-i kamil mey içirdi;

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
Pir-i kamil Hakk Mustafa, şüphesiz bilin;

 

Nereye varsan, vasfını söyleyip saygı gösterin

 

Salât-selâm deyip Mustafa ya ümmet olun;

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 
Dokuzumda dolanmadım doğru yola;

 

Teberrük deyip alıp yürüdü elden ele;

 

Sevinmedim bu sözlere kaçtım çöle;

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

 

On yaşında delikanlı oldun Kul Hoca Ahmed;

 

Hocalığa bina koyup, eylemeden ibadet;

 

Hocayım, deyip yolda kalsan, vay ne hasret

 

O sebepten altmış üçte girdim yere.

 

3. Hikmet

 

Her sabah vakti ses geldi kulağıma

 

Zikr söyle!" dedi, zikrini söyleyip yürüdüm ben işte.

 

Aşıksızları gördüm ise, yolda kaldı;

 

O sebepten aşk dükkanını kurdum ben işte.

 

 

Onbirimde rahmet deryası dolup taştı;

 

"Allah!" dedim, şeytan benden uzak kaçtı;

 

Hay u heves, ben-bencillik durmayıp göçtü;

 

On ikide bu sırları gördüm ben işte.

 

 
Onüçümde nefsani arzuları ele aldım

 

Nefs başına yüz bin bela sarıp saldım;

 

Kibirlenmeyi ayak altında basıp aldım;

 

Ondördümde toprak gibi oldum ben işte.

 

 

On beşimde huri ve gılman karşı geldi;

 

Başını eğip, el bağlayıp saygı gösterdi

 

Firdevs adlı cennetinden haberci geldi;

 

Cemali için hepsini terk ettim ben işte.

 

 
Onaltımda bütün ruhlar pay verdi;

 

"Hay hay size müberek olsun" deyip Adem geldi;

 

"Evladım!" deyip, boynuma sarılıp gönlümü aldı;

 

On yedimde Türkistan da durdum ben işte.

 

 
Onsekizde Kırklar ile şarap içtim;

 

Zikrini söyleyip, hazır durup göğsümü deştim;

 

Nasip kıldı, cennet gezip huriler kucakladım;

 

Hakk Mustafa cemallerini gördüm ben işte.

 

 
Ondokuzda yetmiş makam açığa çıkarıldı

 

Zikrini söyleyip, iç ve dışım temizlendi;

 

Nereye varsam, Hızır Baba'm hazır oldu;

 

Gavslar gavsı mey içirdi, doydum ben işte.

 

 
Yaşım yetti yirmiye, geçtim makam

 

Allah'a hamd olsun, pir hizmetini eyledim tamam

 

Dünyadaki kurt ve kuşlar eyledi selâm

 

O sebepten Hakk'a yakın oldum ben işte.

 

 
Mümin değil, hikmet işitip ağlamıyor;

 

Erenlerin söylediği sözü dinlemiyor

 

Ayet hâdis, Kur'ân'ı anlamıyor

 

Bu rivayeti Arş üstünde gördüm ben işte.

 

 
Rivayeti görüp Hakk'la söyleştim ben;

 

Yüz bin türlü meleklere yüzleştim ben;

 

O sebepten Hakk'ı söyleyip izleştim ben

 

Can ve gönlümü O'na feda kıldım ben işte.

 

 
Kul Hoca Ahmed yaşın ulaştı yirmi bire

 

Neyleyeceksin, günahların dağdan ağır;

 

Kıyamet günü gazap eylese, Rabbim Kadir;

 

Ey dostlar, nasıl cevap söyleyim ben işte.
 
Kaynak: divanihikmet.net
Paylaş:

Yorumlar

“2) DİVAN-I HİKMET (1-3)” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. 1) HAZRETİ TÜRKİSTAN HOCA AHMED YESEVÎ : Yeniden Ergenekon yorum tarihi 12 Temmuz, 2012 18:37

    […]  http://www.yenidenergenekon.com/2-divan-i-hikmet-1-3/ […]

  2. Mojekler Mekany: Turkmenistan yorum tarihi 13 Haziran, 2015 08:03

    bu divan ilk olarak yillar once 90’li yillarda turkmenceye çevrilerek, sonra Miras eski kitaplar tercüme merkezi tarafindan ikinci kez turkmence kitap olarak neşir edildi, turkmen halkinin manevi babasi Mahtumkulu şairimizin manevi üstadi Hoca Ahmet Yeseeinin ruhu bizden şad olsun…

Yorum yap