1361) ABD 50 Ton Silah Mühimmatını Kime Gönderdi?

Yayin Tarihi 15 Ekim, 2015 
Kategori BASIN-YAYIN

ABD 50 ton mühimmatı Suriye’de

PYD’ye mi gönderdi, Arap güçlerine mi?

image001

ABD’nin Suriye’de IŞİD’le savaşan muhaliflere yaptığı 50 ton mühimmat yardımıyla ilgili çelişkili açıklamalar geliyor. ABD, yardımın 5 bin kişilik Arap milislere gittiğini savunurken; PKK’nın Suriye kolu PYD’nin Eş Başkanı Salih Müslim, “Bize de silah gönderildi” açıklamasında bulundu. 

ABD’nin IŞİD’e karşı Irak ve Suriye’de yürüttüğü Doğal Kararlılık Operasyonu’nun sözcüsü Albay Steve Warren, C-17 uçağıyla havadan indirildiğini söylediği yardımın kendiliğinden koalisyon oluşturan 5 bin kişilik Suriyeli Arap grubuna verildiğini açıklamıştı.

Bu grubun sadece liderinin güvenlik taramasından ve özel bazı ekipmanın kullanımı konusunda eğitimden geçirildiğini kaydeden Warren, “Suriyeli-Arap koalisyonu savaşçıları” olarak tanımladıkları grubun IŞİD ile Rakka kenti civarında mücadele ettiği bilgisini verdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby de silahların, bildiği kadarıyla, IŞİD’le mücadele eden Suriyeli araplar için atıldığını fakat sorunun Savunma Bakanlığı’na yöneltilmesi gerektiğini söyledi.

O UÇAK İNCİRLİK’TEN KALKMADI
Hürriyet’ten Tolga Tanış’a konuşan üst düzey bir ABD’li yetkili, yanlış kullanım ya da talimatlara uyulmaması halinde bir daha silah yardımı yapılmayacağını söylerken, mühimmatları havadan bırakan uçağın İncirlik Hava Üssü’nden kalkmadığını belirtti.

MÜSLİM: BİZE VE MÜTTEFİKLERİMİZE GELDİ
Suriye’de terör örgütü PKK çizgisindeki Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanı Salih Müslim ise ABD’nin kendilerine silah yardımı yaptığını doğruladı. 

Müslim, PKK’ya yakın ANF sitesine verdiği demeçte, “Bize ve müttefik olduğumuz gruplara 50 ton silah gönderildi. Bu başlangıç, silahların devamı da gelecek. Silahlar sadece bize verilmedi. Bu silahlar ortak hareket ettiğimiz Arap gruplarına da verildi” dedi. 

Müslim, “Bu silahlar ancak bize yeter… Bunlarla kendimizi DAİŞ’e karşı savunuyoruz. PKK’ye gitmesi veya Türkiye’de kullanılması söz konusu değildir…” diye konuştu. 

DAHA ÇOK MERMİ VAR
Doğal Kararlılık Operasyonu Sözcüsü Albay Steve Warren, gönderilen askeri yardımın daha çok mermilerden oluştuğunu söyledi. Warren, 50 ton mühimmat arasında otomatik silah, saldırı tüfeği mermilerinin yanı sıra el bombaları, havan mermileri ve RPG-7 roketatar mermileri bulunduğunu açıkladı.

ANKARA SERT TEPKİ GÖSTERMİŞTİ

50 ton mühimmatın havadan Suriye’deki PYD birliklerine atıldığı yönündeki iddialar üzerine Ankara, ABD ve Rusya’yı silah yardımları konusunda uyarmıştı. ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass önceki sabah Dışişleri Bakanlığı’na gitti. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi de bakanlığa çağrıldı. 

Yardımın PYD birliklerine yönelik olduğu yönündeki iddialara Başbakan Ahmet Davutoğlu da tepki göstermişti. Davutoğlu, önceki gün gazetecilerle sohbetinde, “PYD’ye verilen yardımın PKK’ya gitmeyeceği konusunda kimse bize inandırıcı bir gerekçe söyleyemez. Irak’ta kullanıldığını, Türkiye’de kullanıldığını tespit edersek, PKK’ya yaptığımız müdahaleyi yapar, bulunduğu yerde silahları yok ederiz” demişti.

ABD DIŞİŞLERİ: UYGUN BİÇİMDE DESTEĞİ SÜRDÜRECEĞİZ
Öte yandan, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, başkent Washington’da düzenlediği basın toplantısında, YPG (PYD’nin silahlı kanadı) konusunda Türkiye ile görüşmeleri sürdürdüklerini ve Türkiye’nin bu konudaki endişelerini anladıklarını belirterek, “ABD ve 60’i aşkın koalisyon üyesi ülkeler için, IŞİD’e karşı mücadelenin önemli olduğunu unutmamak gerek. Bu konuda (Türkiye’nin) duyarlılığını da anlıyorum. Suriye’de, IŞİD’e karşı etkin bir biçimde mücadele eden bu grupları uygun bir biçimde desteklemeye devam edeceğiz” dedi.

http://www.hurriyet.com.tr/abd-50-ton-muhimmati-suriyede-kime-gonderdi-40002402

 

Türk yetkili: PYD’nin Fırat’ın batısına geçmesi kabul edilemez

image002

ABD ve Rusya’nın Suriye’de IŞİD’e karşı mücadele eden Kürt gruplardan PYD’ye verdiği destekten rahatsız olan Ankara, bu desteğin Suriye’deki krizi daha da karmaşıklaştıracağını ve PYD güçlerinin Fırat Nehri’nin batısına geçmesinin tolere edilmeyeceğini belirtiyor. Reuters’a konuşan üst düzey bir Türk yetkili, “Bu iş bizim için net ve şakası yok” dedi.

ABD yönetimi Suriye’de IŞİD ile mücadele eden yerel güçler bağlamında sahada en etkili ortak olarak terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD’nin silahlı kanadı YPG’yi gördüğünü belirtirken, IŞİD’in Kobani kuşatmasından bu yana da Kürt gruplara zaman zaman silah yardımında bulunuyor. 

İki hafta önce Suriye’de hava operasyonlarına başlayan Rusya’nın Devlet Başkanı Vladimir Putin de Eylül ayında BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Şu anda Irak ve Suriye gibi terörle mücadele eden ülkelere yardım ediyoruz. Suriye ordusu ile işbirliği yapmayı reddetmek hatadır. Suriye’de Esad hükümeti ve Kürt milisler dışında hiç kimse IŞİD’le gerçek anlamda mücadele etmiyor” ifadelerini kullanmıştı.

Ankara, PYD’nin PKK ile bağlantıları olduğunu belirtirken, Suriye’nin kuzeyindeki demografik yapıyı değiştirmeye çalıştığını, Kürt olmayan gruplara baskılar uyguladığını vurguluyor. 

HER ÜLKEDEN İSTERİZ
Reuters’a konuşan üst düzey bir Türk yetkili, “Son dönemde PYD, hem Rusya hem de ABD ile bir yakınlaşma içinde. Öncelikle biz PYD’yi bir terör örgütü olarak görüyoruz ve her ülkenin bir terör örgütü ile işbirliği içinde olmasının başka ülkelerde ve ortamlarda ne gibi sonuçlar doğuracağını düşünmesini isteriz” dedi ve şöyle devam etti: “Rusya ile de yakınlaşmasının getirdiği durumla PYD, Cerablus-Azez arasındaki bölgeyi almak ve Fırat’ın batısına geçmek gibi bir yaklaşım içinde. Böyle bir yaklaşım asla kabul edilmeyecek. Bu iş bizim için net ve şakası yok.” 

Suriye’nin kuzeyindeki Kürt gruplardan PYD, Haziran ayında IŞİD’in kontrolü altındaki Tel Abyad’ı ele geçirerek, Kürt grupların denetimindeki Kobani ve Cizre kantonlarını birleştirmiş, Suriye’nin kuzeyindeki geniş bir hat böylece PYD’nin denetimi altına girmişti. 

PYD’nin batı hattında ilerleyerek Afrin kantonuna kadar olan bölgeyi de ele geçirmesi ve Suriye’nin kuzeyindeki bir Kürt koridoru oluşturması fikrinden rahatsız olan Ankara, bu süreçte ABD’ye ve dolaylı yollardan PYD’ye bu konudaki rahatsızlığını iletmişti.

ABD, AB VE RUSYA’YA RAHATSIZLIK İLETİLDİ
“ABD’nin de PYD ile işbirliğine girmesi bölgede durumu daha karmaşık hale getiriyor. Bu tür bir ortaklık ve askeri birlikteliği yanlış buluyoruz ve Suriye’deki krizi karmaşıklaştırdığını görüyoruz. Sonuçta Türkiye ABD ile uluslararası bir koalisyonun içinde” diyen söz konusu yetkili, “PYD’nin uygulamalarından kaynaklanan rahatsızlığı, ABD, AB, Rusya ile yapılan üst düzeyli toplantılarda paylaşıyoruz” dedi.

Ankara Temmuz’da üslerini IŞİD’e karşı mücadele eden ABD hava unsurlarına açtığını açıklamış ve Ağustos sonunda da IŞİD’e karşı hava operasyonlarına katılmaya başladığını duyurmuştu. ABD ile sağlanan bu mutabakata rağmen, Washington ve Ankara PYD konusundaki görüş ayrılığını henüz gideremedi.

Rusya’nın Suriye’deki askeri faaliyetlerini de eleştiren yetkili, Rus hava operasyonlarında sadece IŞİD’in değil Esad’a karşı savaşan muhaliflerin de vurulmasını eleştirerek, “Suriye’de ılımlı muhaliflerin zarar görmesi kabul edilemez. Rusya bombalamalarıyla muhalefeti zora sokuyor, DAEŞ’e ve Esad’a alan yaratıyor. Radikalizmi körükleyen, muhalefeti zayıflatan, DAEŞ gibi grupları güçlendiren bir kriz ile karşı karşıyayız” dedi.

PYD TÜRKİYE İÇİN TEHDİT OLURSA GEREKEN YAPILIR
“Rusya’nın operasyonlarında hedef yüzde 95 oranında ılımlı muhaliler ve diğerlerine yönelik. IŞİD kesinlikle hedef değil” diyen bir başka üst düzey yetkili ise “PYD konusundaki tutumumuz net. PYD Türkiye için bir tehdit olursa gereken yapılır. Başka söze gerek yok. ABD ve Rusya ile PYD’nin yakınlaşmasının bölgede sorunları daha da büyütmekten başka işe yaramaz” diye konuştu.

Reuters’a göre, PYD’nin Rusya ve ABD’nin desteği ile Fırat Nehri’nin batısına geçerek Afrin kantonuna doğru ilerlemesi ise Türkiye’nin Suriye içinde bir güvenli bölge oluşturulması planı için de ciddi risk oluşturuyor.

TÜRKİYE’NİN PLANININ GERÇEKLEŞMESİ İMKÂNSIZ
Zira Türkiye’nin ABD ile birlikte havadan koruma sağlanarak ılımlı muhaliflerce oluşturulmasını hedeflediği güvenli bölgenin Fırat’ın batısında Cerablus-Azez hattında kurulması öngörülüyordu, ancak analistler son haftalardaki gelişmelerin ardından Türkiye’nin güvenli bölge planının “neredeyse imkansız” hale geldiğini belirtiyor.

Washington Yönetimi geçen hafta Türkiye’nin kurulacak güvenli bölgenin denetimini sağlamasını öngördüğü ılımlı muhaliflere yönelik eğit-donat programına son verdiğini açıklamıştı.

Ankara’nın Suriye içinde bir güvenli bölge kurulması ısrarının sürdüğünü belirten üst düzey yetkili ise, “Eğer Suriye içinde bir güvenli bölge/uçuşa yasak alan oluşturulabilseydi, Rusya, Suriye’de bu tür bir adım atamazdı. Güvenli bölge doğru bir uygulama ve başta mültecilerin güvenliği ve insani ihtiyaçları için gerekli. Bunu ABD ve AB gibi muhataplarımıza anlatıyoruz. Suriye’de adım atmadıkça sorunlar giderek büyüyor” ifadelerini kullandı.

http://www.hurriyet.com.tr/turkiye-yetkili-pydnin-firatin-batisina-gecmesi-kabul-edilemez-40002102

Paylaş:

Yorumlar

“1361) ABD 50 Ton Silah Mühimmatını Kime Gönderdi?” yazisina 4 Yorum yapilmis

  1. Extinct yorum tarihi 15 Ekim, 2015 12:04

    Kurtuluş Savaşını verdiğimiz güçleri yönetenler ile günümüzde Rusya, ABD ve AB’yi yönetenler aynı güruh: yahudiler. Ortadoğu’da ki yahudi(hebrew) artıklarına “kürd” adını seçip dillerini Ön-Türkçe üzerine boşuna kurgulamadıklarını da düşünürsek istediklerinin yalnız toprak olmadığını bize ait ne varsa (dil, geçmiş, kültür..) başka yakın bir adla (kimbilir belki Türk adınıda çalarlar) yağmalamak istediklerini de görebiliriz. (yahudileri kovup Türk ulusunu kurup koruyan ve yahudilerce öldürülen) Atatürk’ten sonra ülkenin Türk devrimlerine karşı Avrupa-ABD eliyle yeniden yaydırılan islamcılıkla elde ettikleri çıkarlardan birisi olan cahil, eğitimsiz, ümmetçileri islamla kandırıp oylarını alarak seçilenler ki hiçbirisi Türk değildir (Örneğin kripto menderes) yoluyla bizlerin geleceğini AB-NATO ile prangaya alıp işgalsiz Osmanlı’da kaldıkları yerden tasfiyeyi sürdürüyorlar. Balkanlarda ve Anadolu’da yaşladıklarımızın büyük bir planın parçası olabileceğini düşündünüz mü?

    AB-ABD hostlarının yanında ele geçirip bize karşı kullanabilecek ülkeler de var.

    Rusya örneğin yahudiler yeniden kontrolü ele almış durumdalar. Kırımı satmaları, yüksek fiyata elektrik satacak nükleer enerji anlaşmaları, karadenizde ki kaynakların onlara bıraktırılması derken yahudi kontrol ettiği ülkeleri pazarlayarak Rusya’yı ellerine geçirdiler. Çin’i kontrol edemeselerde burayı ediyorlar, ne yazık ki islamcı-ümmetçi kılıfı ardında ülkenin yayın araçları (sosyal, görsel, yazılı) kurumları, yönetimi Türk olmayanlarca işgal edildiğinden bizi onlara kışkırtıp olası bir dayanışmayı önlüyorlar ki yalnız olalım ve yok edilelim. Dediğim gibi yahudi artıklarına bizimkine yakın ad seçmeleri rastlantı değil, biz yok olalım ki onlar yağmalasınlar.

    Yolsuzlukla zenginleşen islamcı müslümanlara bakın hiç birisi Türk değil. Ülkenin tüm kurumları da aynı şekilde işgal altında islam yüzünden kasten uçuruma sürükleniyoruz. (islamla duyarlılıklarını yok ettikleri Türkleri etnik suçların hedefine aldıkları da unutulmamalı) Osmanlı’da da aynısı olmuştu Türkler yahudi sonrası ticaretten savunmaya katliamlarla, baskılarla geri plana itilmiş elin greki, ermenisi, yahudisi ticaretten kazanırken bizim adımızı kirletmişlerdi sağdan soldan topladıkları paralı askerleriyle yaptıklarının sonuçlarını da bize ödettirmişlerdi. Günümüzde islamla seçilen kürd adı altında yaşayan yahudilerin partisinin ikinci israilin kuruluşuna çalışan işid’i bizim adımızı kullanarak desteklemesi gibi bir durum vardı osmanlıda da. Dilimizi, kültürümüzü, adımızı bıraktırmak için yaptıklarını da (başıbozukları üzerimize salmaları gibi) hem dışarıda hem içeride işgal ettikleri akademi, sosyal, yazılı, görsel yayınlar aracılığıyla sürdürüyorlar.

    Atatürk’ün yaptığı gibi yahudinin kıçına tekmeyi vurup (kürd adı altında yaşayan yahudiler de dahil) onlardan bağımsızlığımızı kazanmadıkça sonumuz kötüdür. Osmanlı’ya da bu yahudiler buyur edilmemeliydi.

  2. Extinct yorum tarihi 15 Ekim, 2015 13:01

    Unutmadan yahudilerin teknoloji aktarımı yaptığı acemleride unutmamalı. Bölgede kendi çıkarlarına çalışacak bir ülkenin yanında – Kürd adı altında yaşayan yahudilerin bu ülkede yaptıklarını da birlikte düşünerek- geçmişte Asya’da Türklere musallat olup dilinden, yurdundan, arılığına kast etmedik bırakmayan acemleri güçlendirerek bize düşmanlarına bir mesaj veriyorlar. Tabi yahudilerin akademideki, yayınlardaki, yönetimlerdeki etkinliğini kullanıp tarihi yeniden yazarak İskitler dahil Asya’da ki Türk varlığını acemleştirmeleri ve aleyhimize yazmaları da unutulmamalı.

    Bu adamlar düşmanımız, açıktan hollywood, ülkede gerçekleştirdikleri tasfiye operasyonlarına “Ergenekon” adını seçerek, AB ve NATO ile yarı sömürgeleştirerek, sosyal yayınlar aracılığıyla saldırılmadık değerimiz bırakmayarak, ülkenin kapılarını suç turizmine açarak (geçmişi aleyhimize yeniden yazarak bizi hedef yapıyorlar) olsun bu düşmanlığı gösteriyor bir de böyle dolaylı yollarla anlayana bunu gösteriyorlar. Bu düşmanlığa yanıt vermeyecek miyiz? Türk yahudisi olmamasına karşı ülke yahudiden geçilmiyor, bu durum düzeltilmeli. (Ve bize yaptıkları gibi adları, tarihleri, kültürleri yok sayılıp yağmaya açılmalı)

  3. Extinct yorum tarihi 15 Ekim, 2015 16:44

    Atatürk sonrası yönetim islamı, ümmetçiliği kullanarak seçilenlerle işgal edildiğinden ki islamı yaymalarının nedenlerin birisi de budur Türk olmayanların elinde ve bunlar eğitimden, üretime (ar/ge’de dahil) tarıma kasten mahvettiler etmeyi de sürdürüyorlar. Bilim, bilişim ile ilgili kurumlardan güvenliği ilgilendiren tüm oluşumlarda durum budur. Maden kazalarından depremlere dayanıksız konutların kimlerce yapıldığını anlarsanız güvenliğin kasten atlandığını da görürsünüz. İçeriden truva atlarıyla sabote ediliyoruz amaç malum yok etmek ve bu süre içerisinde de ülkeyi güçsüz ve özgüvensiz bırakmak.

    Osmanlı’da olduğu gibi yönetim, düşmanlarca islam yüzünden ele geçirilmiş durumda, ülkede ki yahudilerce işlenen Türkleri hedef alan suçlar ortada, düşmanın işgali altında ki sosyal, yazılı, görsel yayınlarla yozlaştırılan kültür ile korkarım hibrit tohum gibi yollarla gerçekleştirilen biyolojik saldırılarla arttırılan kısırlık oranlarıyla düşürülen doğum oranları derken azınlığa düştük düşüyoruz (yeni doğan-genç nüfusta azınlığız sanırım) islamla bölünmüş bir toplum olduğumuzu da düşünürseniz gelecek pek iyi görünmüyor ayrıca istedikleri yalanı içeride-dışarıda gerçek diye algılatabileceklerini de eklerseniz bir karar alınması yerinde olur gibi. (Ya yeni bir oluşum yada sonraki kuşakların gelecek ve güvenlik sorununu düşünerek çocuk doğurmamak gibi radikal kararlar. İşlevinden uzaklaştırılmış eğitim, gdo’ya bağımlı tarım, islamla işgal edilmiş devlet, sürdürülen yoğun psikolojik savaş, yok edilen yağmalanan tarih tüm bunların yanında şu an Türkleri hedef alan suçlar azınlık olunduğunda daha da şiddetlenecektir ki kendilerini kontrol ettikleri yayınlar aracılığıyla mağdur gösterebildiklerinden sıklığı artacaktır.. Sürdürebilirim ancak uzatmak istemiyorum. Sonuç ne olursa olsun Atatürk ve Atalarımız/Analarımız bizi bağışlasınlar.)

  4. yok yorum tarihi 31 Ekim, 2015 15:02

    ermeniler gibi toplu katliamlara, kıyımlara, tecavüzlere başlamalarıb (bu olursa ne yaparız?) yakındır istedikleri sonucu alamazlarsa (Türkleri yok edip tüm toprağı yağmalamak) ondan sonra da soykırım öyküsü onlar için de yazılır.

    Atatürk sonrası eğitim reformlarını yarıda kesip üretim araçlarını yok edip osmanlı gibi sömürgeye dönüştürülüşmemize, günümüzde ki durumumuza gelmemize yol açan abd-batı destekli islamcı-müslümanlıkla “seçilip” ulusun geleceğini karartma amacını islam kılıfıyla gizleyen kripto yahudi Menderes’ten başlayarak çoğunluk üyesi yahudi (Türk’e yakın kürd adını seçmelerine dikkat) akp’ye islam kullanılarak işgalsiz tasfiye edildiğimizi anlarsanız koşer abdnin seküler bir ulusun kuruluş yapısını tüm bir toplumun geleceğini karartarak ülkesinde islamcı besleyip, desteklemelerinin nedeni de anlayabilirsiniz.

    Sinsi bir saldırı altındayız.

    İslam kullanılarak işgalsiz soykırıma uğratılıyoruz. Bunun sorumluları ABD, yahudiler, yabancılarla yollar ayrılmadıkça bu sorunlardan kurtuluş yolumuz yok gibi görünüyor.

Yorum yap