1176) TÜRK FİZİKÇİLERİN VE MÜHENDİSLERİN SIR ÖLÜMLERİ

Yayin Tarihi 27 Ocak, 2013 
Kategori BASIN-YAYIN

Fizikçilerin ve mühendislerin sır ölümleri

image00126.jpg

Türkiye son yedi yılda onlarca fizikçi ve mühendisini intihar veya kaza sebebiyle kaybetti. Ölenlerin çoğunun aynı meslekten olması dikkat çekiyor.

 

Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Budak dün ikamet ettiği lojmandaki evinde intihar etti.

Profesörün intiharı kendisi gibi rektör olan Erzincan Üniversitesi’nden Erdoğan Büyükkasap’ı akla getirdi. 48 yaşındaki Rektör Prof. Dr. Büyükkasap da 18 Mart 2010 tarihinde Erzincan’daki lojmanda iple kendini asarak hayatını kaybetti.

Türkiye son yıllarda birçok mühendis ve fizikçisini intihar veya kaza sebebiyle kaybetti. 

GÖKHAN BUDAK- Fizikçi – 26 Ocak 2013

Atatürk Üniversitesi Yerleşkesi’nde bulunan lojmanında ilaç aldıktan sonra banyoda bileklerini kesip dördüncü kat balkonundan ölüme atlayan Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Budak, ağır yaralı kaldırıldığı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Yakutiye Araştırma Hastanesi’nde 5 saat sonra öldü. Doktorlar, ameliyata aldıkları Rektör Prof. Dr. Budak’ı tüm çabalara rağmen kurtaramadıklarını söyledi.

 

HAKAN ÖKSÜZ- ASELSAN Mühendisi – 26 Ocak 2013

Ankara’da kontrolden çıkan otomobilin bariyerlere çarpması sonucu meydana gelen kazada Hasan Öksüz hayatını kaybetti. Ölen kişinin ASELSAN Akyurt Tesisleri’nde mühendis olarak çalıştığı öğrenildi.

 

ERDOĞAN BÜYÜKKASAP – Fizikçi- 18 Mart 2010

Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Atom ve Molekül Fiziği Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Gökhan Budak gibi aynı bölümden olan Erzincan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erdoğan Büyükkasap da intihar etmişti. 48 yaşındaki Rektör Prof. Dr. Büyükkasap, 18 Mart 2010 tarihinde Erzincan’daki lojmanda iple kendini asarak hayatını kaybetti. 

 

5 ASELSAN Mühendisi – 2006- 2008

2006-2008 yılları arasında ASELSAN bağlantılı 5 mühendisin şüpheli ölümü  Başbakanlık Teftiş Kuruluna verilen talimatla araştırılımaya devam ediliyor.

İntihar olarak kayda geçen Hüseyin Başbilen, Evrim Yançeken, Halim Ünsem Ünal ve Burhanettin Volkan ile askerde şüpheli şekilde ölen Zafer Oluk olayı hakkında Ankara Cumhuriyet Savcılığınca da soruşturma yürütülüyor.

Her 5 mühendisin de Türkiye’nin savunma sanayisini dışa bağımlılıktan kurtaracak projelerde, özellikle de şifre kontrol sistemleri alanında uzman oldukları ve intihar eden mühendislerin tamamının millileştirilmesi planlanan kritik projelerde görev almaları, kontrol mekanizmalarının şifrelerini çözme ve haberleşme teknolojileri konusunda uzman oldukları belirtiliyor. 

6 Nükleer Fizikçi- 30 Kasım 2007

İstanbul-Isparta seferini yaparken iniş sırasında düşen Atlas jet uçağında 6 bilim adamı da hayatını kaybetmişti. Kazada ölen bilim adamları DPT tarafından desteklenen “Türk Hızlandırıcı Merkezi Teknik Tasarımı Ve Test Laboratuvarları” projesinde görevliydi.

Uçak kazasında, çalıştaya katılacak bilim adamları arasında bulunan Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Engin Arık, Araştırma Görevlisi Özgen Berkol Doğan, Yüksek Lisans Öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve Araştırma Görevlisi Mustafa Fidan hayatını kaybetmişti.

DÜNYA BÜLTENİ

Paylaş:

Yorumlar

“1176) TÜRK FİZİKÇİLERİN VE MÜHENDİSLERİN SIR ÖLÜMLERİ” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. Sakin Reis yorum tarihi 28 Ekim, 2016 20:18

    Darbeler, Dönmeler, Masonlar ve ASELSAN

    Geçtiğimiz günlerde ekranıma düşen ve “Aselsan Elektronik, yaş haddi nedeniyle görev süresi dolan Genel Müdürü Cengiz Ergeneman’ın yerine…” şeklinde başlayan görev değişim haberinde yer alan “Aselsan” ve “Ergeneman” isimleri birdenbire zihnimde hareketlenmelere sebep oldu.

    Stratejik değeri olan bir kurum ve dönmelerin kullandığı soy ismi taşıyan bir genel müdür…

    Merak saikiyle yaptığım küçük internet araştırmasında yanılmadığımı gördüm; Cengiz Ergeneman bir dönmeydi. Ancak şaşırdım dersem yalan olur. Sadece sisteme dair öngörülerimi üzülerek check etmiş oldum.
    ***
    Sabetaycılar çift kimlikli, çift dinli gizli bir cemaat. Kendilerini Müslüman gösterirler ancak Mesihliğini ilan etmiş İzmirli haham Sabatay Sevi’nin öğretilerine bağlıdırlar. Sabataycılık Museviliğin sapkın kollarından biri.

    Cemaat mensuplarının en belirgin özelliği İslam karşıtlığı ve dinleri tamamıyla işlevsiz kılmayı hedefleyen laiklik anlayışlarıdır…

    Siyasette, medyada, ekonomide, orduda, üniversitede ve düşünce hayatında son derece güçlüler. Birbirleriyle ilişki içinde olup Türkiye’nin en güçlü lobisini oluştururlar.
    ***
    Dünyadaki mason örgütleri tamamıyla Yahudilerin kontrolündedir. Nitekim Viyanalı mahkeme reisi Holzinger, “Viyana’da her 100 mason arasında muhakkak ki 102 Yahudi vardır” nüktesiyle localardaki bu Yahudi hakimiyetine dikkat çekiyor.
    Türkiye’deki localar ise Sabataycıların (gizli Yahudiler) kontrolündedir. Bu Türkiye gerçeğini de, Sabataycılıktan Museviliğe mahkeme kararıyla geçiş yapan Ilgaz Zorlu açık bir şekilde ifade ediyor: “Türkiye’de Masonluk Sabetaycıların Kapâni kolunun kontrolündedir.”

    Sabataycılar, Türkiye’deki “sistemi” loca mensuplarını da etkin bir şekilde kullanarak kontrolleri altında tutuyorlar. Bu sayededir ki, kilit konumundaki bütün kurumlarda hakimiyetlerini devam ettirebiliyorlar.
    ***
    Peki hangi kurumlar bunlar?
    Elbette ki stratejik ehemmiyetteki önemli devlet kurumları, sermaye kurumları, akademya, medya v.d.
    En başta da en büyük “oyun kurucu” olan silahlı kuvvetler tabii ki. Çünkü silahlı kuvvetler, gerektiğinde zor kullanarak da “sistemi” devam ettirebilmenin yegane aracı. Bu gücü nedeniyledir ki orduya Türkiye Cumhuriyeti’nin daha ilk kuruluş aşamasında “sistemi koruma ve kollama misyonu” bir anayasa görevi olarak verilmiştir.

    Şunu hiç gözden kaçırmamak lazım: Osmanlıyı yıkan ve yerine Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadroların tamamı masondur. Böyle bir fikri altyapıya sahip organize bir kadro elbette ki orduyu kendi haline bırakacak değildir. Nitekim tâbi oldukları masonik felsefeyi “Kemalizm” kılığına sokarak ordunun paradigması haline getirmişlerdir.

    Muvazzaflığa talip olanlar, daha askeri lise sıralarında bu ideolojiyle “inisiye edilmekte” ve özgür dünyadan, özgür düşünceden koparılarak “halkın” değil, “sistemin” birer askeri haline getirilmektedirler.

    Yerli yersiz kopartılan “Kemalizm tehlikede” ve “irtica geliyor” yaygaralarının kaynağının ordu olmasının da, bu bahaneyle yapılan darbe girişimlerinin de sebebi hep budur.

    Gayeleri kurdukları batıl “sistemi” devam ettirebilmek…
    ***
    Girişte bahsettiğimiz haberin satır aralarına dönersek…

    Bu bilgiler ışığında baktığımızda, silahlı kuvvetlerin ihtiyacı olan stratejik malzeme ve donanımların projelendirme ve üretimini gerçekleştiren Oyak, Aselsan, Havelsan, Roketsan, TAİ gibi kurumların, ülke kurumlarını ağ gibi sarmış bu Sabataycı ve masonik kadrolar tarafından kendi haline bırakılmayacağını siz de tahmin ediyorsunuzdur.

    Nitekim Mart 2003’te 1. Ordu Komutanlığı’nda dönemin Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini devirmek için hazırlandığı iddia edilen Balyoz darbe planı iddianamesinde “Kritik ve Kilit Yerlerde Görevlendirilecek Personel” başlığı altında yer alan, “…Belirleyeceğimiz emekli TSK mensubu arkadaşlarımızın başta OYAK, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, TAİ vb. olmak üzere TSK ile iltisaklı şirketlerdeki görevlendirmelerinde kilit pozisyonlara sahip olunacak şekilde düzenlemeler yapılmasına (…) devam edilecektir…” ifadeleri bu kurumların kontrolünün bu kesimler için ne kadar önemli olduğunu somutlayan bir örnektir.
    ***
    Konular o kadar iç içe ki, dişlilerin yerine oturabilmesi için burada da bir parantez açıp, masonik değerleri hayatımıza hakim kılmaya çalışan Balyoz Darbe Planı hazırlayıcılarının zihniyetinin eylemlerine ve aile fertlerine yansımasına bir bakalım.

    – Çetin Doğan, 28 Şubat 1997’de MGK’da kararlar aldırarak, üç ay sonra Refahyol hükûmetini düşüren yasa dışı Batı Çalışma Grubu’nun başındaki kişidir.

    – Çetin Doğan, bir dönem Mütevelli Heyeti Başkanlığını yaptığı Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nde başörtüsünü yasaklayan kişidir de aynı zamanda.

    – Taşıdığı zihniyet aile fertlerine de aynen yansımıştır. Doğan, biri kız, biri erkek iki çocuk babası. Kızı Pınar kimliğinin din hanesinde “Musevi” yazan Dani Rodrik adlı bir Yahudi ile evli olup Amerika’ya yerleşmiştir.

    – Oğlu Barış, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası üyesidir.

    – Balyoz Eylem Planı iddianamesinin ek klasörlerindeki belgeler, cuntacıların mason dernekleriyle olan yakın ilişkisini gözler önüne sermiştir. Klasördeki “Plana Destek Verecek Dernekler” başlıklı belgede yer alan 321 dernek ve locadan 254’ünün masonlara ait olması darbecilerin sahip olduğu zihniyeti ve partnerlerini ele vermektedir.

    – Benzer şekilde, İkinci Ergenekon iddianamesinin ek klasörleri arasında yer alan ve eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’dan ele geçirilen belge ordu mensuplarının masonik ilişkilerini daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır. “Convent’te (Otel) alınan kararlar” başlığını taşıyan belgenin, Avusturya’daki bir mason toplantısında alınan kararları ihtiva ettiği belirtiliyor. Tam içeriği kamuoyuna deklare edilmeyen belgenin girişinde, “İtalya’daki P2 skandalından sonra, 31. ve 33. maddelerde işaret edildiği gibi, Yunanistan’daki kardeşlerin açıklamaları krize neden oldu. Buna benzer olayların Türkiye´de de meydana gelmesi mümkündür. Kardeşlerimize gerekli tedbirleri derhal almalarını tavsiye ederiz” deniliyor.

    Belgeden anlaşıldığına göre, “Türkiye´deki masonların daha güçlü ve tedbirli olabilmesi için neler yapılması gerektiği” konusunu tartışan localar, gerektiğinde masonik yapılar ve Yahudiler aleyhinde olan kişilerin tespit edilerek imha edilmesini bile kararlaştırmışlar.

    – Yine Şener Eruygur’un yardımcısı ve Ergenekon’un tutuksuz yargılanan sanığı Tuğamiral İlker Güven’in “üstad” seviyesinde bir Masonluk belgesine sahip olması, Locaların ordunun içine nasıl çöreklendiğini gösteren önemli delillerdendir.
    ***
    Şimdi Aselsan’a dönebiliriz…
    Aselsan’ın kuruluş öyküsü, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında düşman tanıma sistemi çalışmadığı ve haberleşme kesildiği için Türkiye’nin bir gemisini kaybetmesi üzerine başlıyor. Harekat sonrası Türkiye’ye bir de silah ambargosu uygulanınca, savunma sistemimiz olduğu gibi çökmüş. Bunun üzerine milli savunma sanayiinin geliştirilmesi için başlatılan girişimlerle, en büyük ortağı Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı olan Aselsan (Aselsan Elektronik Sanayi ve Ticaret A.S.) ortaya çıkmış. Amaç da, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her türlü elektronik cihaz ve sistem ihtiyacının, dışa bağımlılığın en aza indirilerek, en kısa zamanda karşılanması olarak belirlenmiş.
    ***
    Aselsan’ın Kurucu Genel Müdürü elektronik mühendisi M. Hacim Kamoy.

    1976-2000 yılları arasında 25 yıl süreyle kesintisiz Aselsan’ın başında kalmış. Böyle stratejik bir kurumun başında 25 yıl koltuk muhafaza edebilmek merak celp edici bir durum. Türkiye gerçeklerini dikkate aldığımızda bunu sadece “başarı” kavramıyla izah edemeyiz. O yüzdendir ki ilk önce -“M. Hacim Kamoy” isminin ilginçliğini de dikkate alarak- Sabataycı veya masonlarla bir bağının olup olmadığını merak ettim… Yine internet ortamında yaptığım araştırmada adını, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası üye listesinde “baba” sıfatıyla oğlu M. Behçet Kamoy’un yanında gördüm. Bu kadarı da yetti bana. Aradığım cevabı “Armut dibine…” özdeyişi kristalize ediyordu…

    M. Hacim Kamoy, 2000 yılında yaş 80’e dayanınca ancak emekli olmuş.

    Peki yerine kim gelmiş?
    Bir Sabataycı olan Necip Kemal Berkman.

    Onu da yadırgamadım; çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin Sabataycı ve masonlar tarafından kurulup dizayn edilmiş bir ülke olduğunu biliyordum.

    2000-2006 yılları arasında görev yapan Berkman da yaş haddinden emekli olmuş.

    Olmuş ancak ne tesadüftür ki (!) ondan sonra yerine gelen Cengiz Ergeneman da Selanikli bir Sabataycı…

    Bu kadar da tesadüf olmaz demeyin; kurum vazgeçilmez ise bu tesadüfler(!) de böyle kaçınılmaz oluyor. S.B.T.A.I.(Sabetayci Yapilanmaya Karsi Bilinç ve Tercihli Alisveris Insiyatifi) Baskanı M. Emre Güreli’nin, “Ordu içindeki Sabetaycı yapılanmanin gücüne örnek olarak, Oyak Şirketi olan Renault MAIS’in son üç genel müdürü Ates Ünal Erzen, Onur Baytok ve İbrahim Aybar’ın Sabetaycı olduğu örneğini verebilirim. Oyak grubu Sabetaycıların yoğunlukta olduğu ve terfilerin çoğunlukla cemaat içinden gerçekleştiği bir gruptur” sözleri bu görevlendirmelerin hangi irade ile yapıldığını açık bir şekilde ortaya koyuyor.

    Aselsan’ı 2014 yılı Mayıs sonuna kadar Ergeneman yönetiyor; ta ki o da yaş haddinden emekli oluncaya kadar…

    Yerine atanan yeni Genel Müdür ise Faik Eken. Çiçeği burnunda genel müdürün köken ve bağlantılarını bilmiyorum ve doğrusu araştırmaya da gücüm yok.

    İsmini bir kenara not edip geçiyorum şimdilik…
    ***
    Peki hepsi bu kadar mı?

    Değil elbette…

    Şimdiye kadar Aselsan yönetim kurullarında görev yapanlar da hep aynı zihniyetin temsilcilerinden seçilmiş.

    Örneğin, Yönetim Kurulu Üyesi Cumhur Sait Şahin TULGA, masonların ve Sabataycıların fink attığı sosyete çevreleriyle iç içe bir isim. Belli ki o da aynı felsefenin insanı.

    Diğer Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Akporay, Balyoz sanıklarından eski kuvvet komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’in 2000’den 2014’e kadar Deniz Kuvvetleri’nde komuta kademesinde kimlerin terfi edeceği, kimlerin önünün kesileceğine dair hazırlanan belgede “önü açılacaklar” listesinin başında yer alıyor. Yani darbeciler için mutemet bir isim.

    Ayrıca, 357 sanıklı, kadınları kullanarak tehdit ve şantajla askeri bilgi ve belge temin etme davasının iddianamesinde de, gizlilik dereceli “TC Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harp Karargahı ve Muhabere Elektronik Tesisler Komutanlığı Elmadağ/Ankara” başlıklı, barış, olağanüstü durum ve savaş zamanlarında her türlü baskın, sabotaj ve bunlara bağlı olarak tahrip, bombalama, sızma, silahlı taciz, yangın vb. konulara ilişkin hazırlanmış “SABKOR Planı 2008” isimli belgenin Tuğamiral Erhan Akporay tarafından hazırlandığı belirtiliyor. Bu belgenin önemli bilgiler içerdiği ve “İsrail dahil tüm devletler için olabilir. PKK’ya aktarmak maksadıyla kullanılabilir” dehşet ibaresiyle bilgisayara kaydedildiği belirtiliyor.

    Diğer üye Tümgeneral Necmettin Baykul da ismi Ergenekon İddianamesinde geçenlerden. Psikolojik Harekat Daire Başkanı olarak Albay Dursun Çiçek’le birlikte TSK bünyesinde korsan internet siteleri (irtica.net v.s.) açıp işlettikleri, “Apronda namaz şov” gibi provokatif haberlerle darbeye nasıl zemin hazırlamaya çalıştıkları geniş geniş anlatılıyor.

    Bir diğer Yönetim Kurulu Üyesi Tuğgeneral Murat Üçüncü de balyoz davasında ismi geçenlerden. Psikolojik Harekat Dairesi tarafından dezenformasyon maksatlı hazırlanan ve işletilen, ortalık karışıp internet sayfalarının işletiminin sonlandırılma kararı çıkınca bilgisayarlarda harddisk temizleme işlemini yaparak delillerin yok edilmesini sağlayan kişi Tuğgeneral Üçüncü.

    Bir diğer Yönetim Kurulu Üyesi Halil Sarıaslan ise Ergenekon sanığı ve mason Mehmet Haberal’ın Başkent Üniversitesi’nde görev yaparken Aselsan Yönetim Kurulu’na seçilmiş. Halkbank Yönetim Kurulu’nda da görev yapan Sarıaslan, Halkbank eski Genel Müdürü Yenal Ansen ve bankanın eski 12 bürokratı ile birlikte “emniyeti suiistimal” suçundan yargılanmış 3 ayrı mahkumiyet almış, davalar temyizde devam ederken de Aselsan yönetimine atanmış biri.

    Hava Tuğgeneral Osman Kapani Aktaş önceki dönem yönetim kurulu üyesi. 1950 İzmir doğumlu olan Osman Kapani Aktaş, isminden de anlaşılacağı gibi bir Sabataycı. Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramada ele geçirilen Balyoz darbe planı belgelerinde, darbecilerin el konulacak kamu kurumlarını ve başına atanacak askerleri tek tek belirlediği bu listede, Hava Albay Osman Kapani Aktaş başkanlığında 5 subayın da Telekom’un yönetimini ele almasının öngörüldüğü ifade ediliyor. Yani o da darbecilerin mutemet adamlarından biri.

    31 Aralık 2010 tarihi itibariyle yaş haddinden görevinden ayrılan o günün Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Azası Emekli Korgeneral Mehmet Çavdaroğlu da eski fişlemecilerden. 2006’da Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanlığı döneminde Diyarbakır Bölge Komutanlığı’na gönderdiği ve “eski fişlerin güncellenmesini” istediği yazı basına haber olmuş, validen hâkim ve savcıya kadar herkesin fişlendiği, isimlerin yanına da, ”AKP atadı”, “Eşi türbanlı”, “Dul olup ahlaken güçlü değil”, “Atatürkçü”, “Sosyal biri” şeklinde notlar düşüldüğü belirlenmişti.

    28 Şubat mağdurlarından Binbaşı İbrahim Töre, Yeni Şafak Gazetesinde kendisiyle yapılan bir söyleşide, o dönemde Korgeneral Mehmet Çavdaroğlu’nun ekibiyle birlikte evine kadar gelerek eşine, “İbrahim istikbal vaat eden bir subay. Geleceği senin elinde. Başını açarsan her şey farklı olacak” dediğini belirtiyor.
    ***
    Bu kadar masonun, dönmenin, darbecinin, gayrı milli düşüncelere sahip insanın bulunduğu bir kurum, bir de olması gereken yerin çok gerisinde ise elbette tüm yönetim kadrolarının mercek altına alınması gerekir.

    Ayrıca intihar eden mühendisler, İsraille olan ilişkiler, kurum üretimlerinin frenlendiği iddiaları ayrı ayrı incelenmesi gereken konulardır.
    Öyleyse bu yazı girizgah olsun, ASELSAN’I irdelemeye devam edelim.
    http://medyamit.com/mobil/yazi/69/darbeler-donmeler-masonlar-ve-aselsan

  2. Enes yorum tarihi 27 Eylül, 2018 13:46

    alttaki sakin reis yorumu denen uzun paragrafta bolca sallamalar var. T.C nin kuruluşunu gerçekleştirenler masonmuş da felan filan. sizler kendi karşıtlığınızı bu ülke için faydalı olan kurum ve kişiler üzerinden yaparak, kendi düşüncelerinizi onların düşüncesi olarak sunuyorsunuz okuyuculara. lakin unutmayın ki gerçek araştıran ve okuyanlar sizlerin sözlerini gülünç bulmakla kalmayacaklar ne kadar da zehirleyici olduklarını görecekler ki gün gelecek hesap dönecek

Yorum yap