102) KADIN

Yayin Tarihi 19 Ekim, 2008 
Kategori SLAYTLAR-RESİMLER

 kadin_nurdan_ozcan.pps

anne5ed0.jpg

Paylaş:

Yorumlar

“102) KADIN” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. Yasemin Yüksel yorum tarihi 8 Mart, 2009 16:43

    Kadınlar gittiğinde…

    KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.

    Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde “yetim-öksüz” kalan çok olur:

    Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler…

    Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.

    Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.

    Sık sık boynunu büker “sarıkız”.

    O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.

    Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.

    *

    Bir kadın gittiğinde…

    Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci…

    Bir anne gider…

    Bir dost…

    Bir arkadaş…

    Bir sevgili…

    Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.

    *

    “Güzin Abla gitti…” dediklerinde, kaç kişinin gittiğini ve arkasında kalan “yetimlerini” düşündüm.

    O benim dostumdu.

    Dün Feyza’yı arayıp başsağlığı diledim.

    O canımın sıkıldığı gün telefonda “Sana gelen bana gelsin” diyen sesini hiç unutmamıştım.

    Yine ıslandı göz pınarlarım, ben dahi yetim kaldım.

    Sözcükler yetim kaldı.

    Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.

    Kapı eşiğindeki “Dikkat et…” duyulmaz, annesi gitmiştir “geç kalma”nın.

    Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.

    Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok “yetim” bırakmıştır arkasında.

  2. Ertuğrul Kapusuzoğlu yorum tarihi 9 Mart, 2009 10:46

    Kadın?
    Galiba bu dünya erkeksiz olur da kadınsız olmaz.
    Kadın; gerekirse…
    “Abdülkerim Satuk Buğra Hanın kızı Alanur gibi, belki aslandan, belki Cebrail’in getirdiği ışıktan habile kalabilir.”
    Yahut, bir kurtla birleşerek insan dünyaya getirebilir.
    Hadi biz de efsanelerin etkisiyle biraz uçuk kaçık yazmış olalım.
    Bildiğim odur ki; Kadın, İslam öncesi Türklüğünde de çok önemliydi.
    Kara çarşaflar içindeki kadını; islami diye nitelemek son derece yanlış.
    Kadına şahsiyetini; Atatürk tekrar vermiş.
    Ne demiş Hakan halkına; “Ben sizin hanınız!”
    Sonra eşini göstermiş; “Bu da benim hanım!”
    Hanım!
    Hanım kelimesinin doğuşu acaba dikkatleri çekmiş midir?

Yorum yap